Alarmın sesiyle gözlerimi açtım ve sinirle yataktan kalktım. Banyodaki işlerimi halledip çantamı alıp hızla evden çıktım. Julie'yle her sabah buluştuğumuz ortak durağa yürürken başımın ağrısı bir türlü geçmiyordu.
"Dün gece o kadar çok ağladım ki etkisinin sabaha devam etmesi normal tabii. Hepsi senin yüzünden şerefsiz Danny. Artık o pis adını ağzıma almayacağım. Nefret ediyorum sendenn!" kendi kendime söylenerek durağa vardım. Birkaç dakika sonra Julie'de geldi.
"Günaydıın!" dedi gülümseyerek ve bana kocaman sarıldı. Bu kadar enerjik olmasına çok şaşırdım çünkü dün benden daha kötü görünüyordu.
"Günaydınnn! Yüzünde güller açıyor çok sevindim." dedim gülümseyerek sarılmasına karşılık verdim.
"Her şeyi geride bıraktım. Artık hayatımız daha iyi olacak Jo senin de dediğin gibi çok mutlu olacağız!" dedi. Julie'yle ne zaman kötü bir olay yaşasak ağzımıza ne kadar çok edilirse biz o kadar umrumuzda değilmiş gibi davranmayı hayat felsefesi edinmiştik. Gerçekten de bir süre sonra umursamıyorsun, etkili bir yöntem.
"İşte böyle benim kızım!" dedim yanaklarını sıkarak.
"Hem okul bu kadar yeni öğrenci alırken bundan faydalanmamak büyük bir talihsizlik olurdu." dedi Julie. Kahkahalarla otobüse bindik.
Otobüste bir yere yerleştik ve konuşmaya devam ettik.
"Timothée cidden havalı bir çocuk öyle değil mi?" dedi Julie. Sürekli Timothée denen çocuktan bahsetmesine gıcık olmuştum.
"Sahneye çıkacağını hiç tahmin etmezdim şaşırdım." dedim. Gerçekten de çok şaşırmıştım ve takdir etmiştim bu yeteneğini. Enstrümanlara ilgisi olan insanlara her zaman sevgi ve saygı beslerim.
"Sahneyi tozu dumana kattı resmen. Diğer çocuğu daha çok beğendim neydi adı Deron galiba. Evet evet Deron." dedi Julie.
"Yani fena değildi." dedim.
Otobüs bizim okula yaklaşınca indik ve okula yürüdük. Dört ders boyunca Julie'yi göremediğim için çok sıkılmıştım o yüzden beşinci dersin başlamasını iple çekiyordum. Zil çalar çalmaz Julie'yi buldum ve beraber konferans salonuna yürüdük.
"Tiyatro dersini gerçekten çok seviyorum ama şu an Danny'i görecek olmam tüm hevesimi mezara sokuyor. Bu dersi assak mı onu görmek istemiyorum." dedim Julie'ye.
"Hayır böyle söyleme. Ona gidip ne kadar güçlü olduğunu göstermelisin! Onu umursamadığını o gay aklına sokmalıyız!" dedi ve beni itekledi.
Sınıfın yanına sahneye çıktık ve öğretmenin gelmesini bekledik. Danny varlığıyla beni yerin dibine sokuyordu. Onu gördüğüm an hem kendimden hem de ondan utanç duyuyordum. Ne kadar bakmamak için kendimi zorlasam da o pis gözlerinin üzerimde olması beni delirtiyordu. Julie aklımın dağılması için sohbet açıyordu ama diken üstünde olma hissi asla geçmiyordu. Öğretmenimiz gelince tüm sınıf sustu.
"Merhaba çocuklar bugün size yıl sonunda oynayacağınız oyunun metnini dağıtacağım ve beraber karakterleri seçeceğiz." dedi öğretmenimiz.
Metinleri tek tek dağıtırken kapı açıldı. Timothée'yi gördüğüm an bakışlarımı Julie'ye çevirdim ve 'onun burada ne işi var?' bakışı attım.
"Üzgünüm burayı bulurken biraz zorlandım." dedi ve gülümsedi. O konuşurken kızlar da kıkırdaşmayı eksik etmedi tabii. "Şu çocuğun gözüne girmek için abartılı davranışlara gerek yok. Neden uğraşıyorlar ki zaten?" diye söylendim içimden.
Öğretmen gülümseyip istediği bir sandalyeye oturmasını söyledi. Onunla aramda üç sandalye vardı, Danny'de karşı çaprazımda oturuyordu, kafamı nereye çevireceğimi şaşırmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jo ve Hayatı
Novela JuvenilMerhaba ben Jo. Gördüğün gibi saçlarımı kızıla boyuyorum ve kendi özgürlüğümü arıyorum. Maceramda bana ortak olmaya ne dersin? Sence bu engebeli hayattan çiziksiz kurtulabilecek miyim?