Karşımdaki muggle kadına dikkatle bakıyordum. Bu geldiğim yedinci yetimhaneydi. Ve uzun süre kalmayacağımdan emindim. "Ophelia Doreen Nott. Bakın... Durumunuzu anlıyorum ama biz genelde yetimhaneler arası değişim yapmıyoruz." dedi arkamda duran kadına cevaben. Eski yurt müdürem telaşla "Rica ediyorum. Daha çok küçük ve şey... Bizimde kapasitemiz dolu." diye fısıldadı. Benden korkuyordu. Zaten bu yüzden beni yalanlarla başından atmaya çalışıyordu.
Karşımdaki kadın derin bir nefes verip bana bakarak sıcak bir ifade ile gülümsedi. "Pekala. Siz benimle gelin, dosya işlerini halledelim. Bu sırada Ophelia odasına yerleşebilir." Bakışları merdivenlerde durmuş bizi izleyen çocuklara döndü. "Tom. Neden ona senin karşındaki boş odayı göstermiyorsun?"
Adının Tom olduğunu öğrendiğim çocuk ifadesiz suratıyla birkaç adım öne çıktı ve bana baktı. Diğer çocuklar o geçerken korkuyla yanlara kaçmışlardı. İstemsizce gülümsedim. Bu hoşuma gitmişti. Bana bir süre bakmaya devam ettikten sonra sessizce arkasını döndü ve merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı. Siyah saçlarını yana doğru taramıştı ve yeşil gözleri oldukça soğuk bakışlara sahipti. Etrafına yaydığı his çok güçlüydü. Gerçekten onları korkutuyordu.
Korkan çocuklara bakıp alayla gülümsedim ve Tom'u takip ettim. Sonunda bir odanın kapısının yanında durup bana baktı. "Burası. Yüksek sesten hoşlanmam. Sessiz olduğundan emin ol." Ben cevap bile veremeden kendi odasına girip sertçe kapısını kapattı. Umursamadım. Çünkü ben olsam ben de böyle davranırdım.
Oda çok küçük sayılmazdı. Bir dolap, masa, sandalye ve yatak vardı. Eski yurdumda tek kişilik odayı geçtim 4 kişilik oda bile yoktu. Yanımdaki minik bavulumu yatağa koyup açtım ve ailemden kalan tek yadigarın sağlam olup olmadığını kontrol ettim. Hep kaybolacak gibi geliyordu ve bu kolye kaybolursa yıkılırdım. Ona bakmayı kesip yavaşça yatağa oturarak yanımdaki kirli camdan dışarıya baktım. Puslu İngiltere havası... Başıma gelenler kendimi çocuk gibi hissetmemi engelliyordu. Devamlı geçmişimi ve onları düşünüyordum.
Ailem öldürüldüğünde beş yaşındaydım. Her şeyi hatırlıyordum. Ailemin, Gellert Grindelwald'ı destekledikleri için seherbazlar tarafından nasıl yok edildiklerini çok iyi hatırlıyordum. Bir yaşındaki erkek kardeşimin bile nasıl öldürüldüğünü... Aradan dört yıl geçmişti ve dört yıldır kontrol edemediğim büyü güçlerim yüzünden yurt değiştirip duruyordum. Çok küçükken büyü güçlerim ortaya çıkmıştı fakat ailem bunu kontrol etmemde yardım ediyordu. Şimdi onlar olmadığı için ne yapacağımı bilmiyordum.
Ailemin yakın ilişkileri sayesinde Grindewald'ı birçok kez görmüştüm. Ve benim hakkımda dediği şeyleri hala unutamıyordum. "Görebiliyorum küçük Ophelia. Hissedebiliyorum. Büyü özün çok güçlü. Büyük işler başaracaksın. Kanın sana yardımcı olacak. Büyümeni sabırsızlıkla bekliyorum." Fakat o gün aileme saldırıldığında gelmemişti. Seherbazlar bizi alıp götürdüğünde içimde hala onun geleceğine dair bir umut vardı ama olmamıştı. Yine de hala onu unutamıyordum. O ailemin uğuruna canını verdiği adamdı. Nasıl unutabilirdim ki? Hem, hep bana çok iyi davranmıştı.
Açık kapıdan içeri giren iki kız ve bir oğlan çocuğu ile kendime geldim. Yüzüme yine o sert ifademi oturttum. Yetimhanede kaldığınızda öğrendiğiniz ilk şey buydu. Zayıflığınızı bir kez gösterirseniz devamı gelirdi.
"Merhaba. Ben Margaret. Yeni olduğun için uyarmak istedim. Eğer bir ucube olmak istemiyorsan Riddle'dan uzak durmalısın." Kaşlarımı çatarak onları dikkatlice süzdüm. Bana hiçte iyi niyetle konuşuyorlar gibi gelmemişti. Ayrıca ucube derken neyi kastediyordu? "Kiminle yakın olup olmayacağıma kendim karar verebilirim. Tavsiyene ihtiyacım yok." Gözleri sinirden titrerken açık olan bavuluma bakıp sinsice gülümsedi. "Ne kadar da güzel bir kolye. Ödünç alabilir miyim?"
Dediği şey sinirimin yükselmesini sağlarken bavulumun önüne geçtim. "Eşyalarıma yaklaşmayı aklından bile geçirme. Yoksa seni buna pişman ederim." Kollarını göğsünden bağlarken sinsi gülümsemesiyle bana baktı. Meydan okuyordu. "Ne yaparsın? Anneme mi şikayet edersin? Üzgünüm ama kendisi öleli uzun zaman oluyor." Ben de gülümseyerek elimi ona uzattım. "O zaman onu özlemişsindir."
Sertçe savrulup karşı odanın kapısına çarptığında üçü birlikte çığlık attı. Diğer ikili hızla yanına gidip onu ayağa kaldırırken telaşla bana baktılar. "Sen de onun gibisin! Ucubeler!" Karşı odanın kapısı açıldığında korkuyla geri kaçtılar ve koridorda gözden kayboldular. Bir süre Tom ile birbirimize baktık. Ne yani? O da mı büyücüydü? Emin olmadan bir şey söyleyemezdim. Bir süre beni süzdükten sonra "Yüksek sesten hoşlanmam demiştim." diyerek kapıyı geri kapattı. Gerçekten benden bile garipti.
Akşam yemeğinde kimse benle göz göze bile gelmeye cesaret edemiyordu. Bu iyiydi. Zaten arkadaş edinmek gibi bir çabam yoktu. Yalnız benim için sorun değildi. Benim dışımda herkesten uzak ve tek başına oturan biri daha vardı. Tom Riddle... Başını tabağından hiç kaldırmadan yavaş yavaş yemeğini yiyordu. İstemsizce onun gülümsemesini merak etmeye başladım. Acaba nasıl görünürdü?
Sonunda herkes odasına çekilse bile beni uyku tutmuyordu. Sandalyeye oturmuş ailemden kalan tek resime bakıyor ve kolyeyle oynuyordum. Babam küçük kardeşim Ansel'i kucağında tutmuş, Ansel küçük elleriyle onun saçlarını çekerken kahkaha atıyordu. Ben ise bu sırada gülerek anneme kamerayı işaret ediyordum. Annem de saçlarımı okşayarak gülümsüyordu. O kadar güzeldi ki...
Boğazımda oluşan yumruyla yutkunmaya çalıştım. En ünlü ve zengin büyücü ailelerinden birinin kızıyken şimdi kimsesizdim. Annem konuşmayı öğrendiğimden beri bana bunu öğreterek büyütmüştü. "Sen mükemmel bir safkana sahipsin Ophelia. Gücünü ve aileni asla unutma."
Ben ailemi unutmamıştım ama onlar beni çoktan unutmuş gibiydi. Babamın tek akrabası olan kuzeninin İngiltere de yaşadığını biliyordum. Ama seherbazlar onun aranan bir suçlu olduğunu söyleyerek beni yetimhaneye bırakmışlardı. Ve tek akrabalarım beni bulmaya gelmemişti. Bu yüzden tamamen yalnız ve kimsesizdim.
Aniden açılan kapıyla yerimde sıçradım ve bir tepki veremeden benden yaşça büyük iki oğlan gelip kollarımı tuttu. Sinirle dişlerimi sıkıp ellerinden kurtulmaya çalıştım. Eğer bana bir şey yapmaya cesaret ederlerse onları buna pişman edecektim!
İçeriye giren Margaret ve birkaç kız gülerek bana bakarken sinirle gülümsedim. "Korkaklar! Yapabildiğiniz sadece bu mu?" Margaret yavaş adımlarla bana doğru yaklaşıp karnıma yumruk attığında acıyla inledim. Margaret bununala eğlendiğini belli ederek gülerken yere düşen kolyeme doğru yürümeye başladı. "Sakın! Ona dokunursan seni gebertirim duydun mu beni? Uzak dur ondan!" Bana bakarak kolyeme daha çok yaklaştığında "Bu yetimhaneye bir ucube yetiyor. Bir ucubeye daha ihtiyacımız yok!" diye bağırmıştı. "Pekte pahalı duruyor. Yazık olacak."
Eline aldığı kolyeyi koparmak için hareket ettiğinde içimde büyüyen güçle çığlık attım. Hepsi geri savrulurken arkamdaki pencere patladı ve camları havada asılı kaldı. Kollarımı tutan çocuklar yerde baygın yatıyorlardı. Sinirli gözlerimi Margaret denen kıza diktiğimde hızla geriye doğru sürünmeye başladı. "Yapma! Üzgünüm! Ona bir şey yapmayacaktım!" Gülümsedim. Rüzgar saçlarımı havalandırıyordu. Ona doğru yürümeye başladığımda havadaki cam parçalarıda benimle birlikte hareket etti. "Sen... Kim olduğunu sanıyorsunda ona dokunmaya cüret ediyorsun?" Korkudan ağlamaya başlamışlardı ve bu bana dayanılmaz bir haz veriyordu. Büyük bir kahkaha attım. Gülüşüm bana bile korkutucu gelmişti ama şu an kendimi kontrol edemiyordum. Başka biri gibiydim ve bundan haz alıyordum.
"Ophelia." Gözlerim istemsizce adımı söyleyen kişiye döndüğünde onu gördüm. Odasının kapısında durmuş yüzünde değişik bir gülümseme ile bana bakıyordu. "Odana git Riddle. Fazla ses çıkarmamaya çalışırım ama söz veremem." Gülümsemesi büyürken bana doğru yürümeye başladı. "Bunu yapmanı izlemeyi çok isterdim ama bunu diğerlerine anlatamazsın. Tutuklanmak istemezsin, değil mi Nott?"
Beni şüpheye düşürmeye çalışıyordu ama haklıydı. Onları öldürürsem tutuklanırdım. Ya seherbazlar tarafından ya da bulanıkların polisleri tarafından. Kabullenişimi fark ettiğinde yavaşça elini kaldırdı ve küçük bir el hareketiyle cam parçalarını geriye savurdu. Bu sefer ben şaşkınlıkla ona bakarken gülümsedi ve yavaşça elimi tuttu. "Seninle tanıştığıma sevindim Ophelia. Yalnız olmadığımı biliyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Darkest Night | Riddle
FanfictionBu hikaye Voldemort'un hayatı boyunca güvendiği tek insanın hikayesi. Ophelia Doreen Nott'ın, Karanlık Leydi'nin hikayesi... Ophelia sevimli yüzünün aksine oldukça sert mizaçlıydı. Fakat Tom gibi, insanlarla nasıl oynaması gerektiğini bilirdi. Ke...