FARKINDALIK

90 14 4
                                    

Çalan ders ziliydi. Son kez aynada kendime baktım ve lavabodan çıkıp sınıfıma doğru giderken tüm gün boyunca görmek istediğim şeyi görmüştüm Nazlı'yı. Evet yaşadığım onca şeyden sonra hâlâ Nazlı. Değişik gelen bir yanı vardı. Tamam hiç konuşmamış olabiliriz ama onu görmek bile beni mutlu ediyordu. Konuşmak için fırsat kolluyordum ama ona doğru iki adım atsam yolda vazgeçiyordum. Oğuzhan'a göre hiç konuşamazmışım. Duvara yaslanmış arkadaşıyla muhabbet ediyordu. Arkadaşı sınıfa doğru gitmişti ve ben de gözlerine dalmıştım tam o sırada "Bence tam zamanı hadi git konuş yardım da ederim."Etrafıma baktım kimse yoktu. Sesi tanıdım. O ses işte. Tahtadaki alaycı ses. Hâlâ Nazlı'ya bakarken "Kimsin?" dedim. Ses gitmişti. Şizofren olma yolunda ilerlediğimi düşünmeye başlamıştım. Bir umutla "Kim olduğunu söyler misin?" Diye tekrar seslendim. Cevabımı almıştım " Eğer biraz daha kendi kendine konuşursan Nazlı senin deli olduğuna inanacak, şansın varken git konuş." Şaşkın bi şekilde "Doğru zaman değil." Şuan resmen kendi kendime konuşuyordum. Nazlı ya da herhangi birisine rezil olmadan koşarak sınıfa girdim. Sınıfta herkes bir şeylerle uğraşıyordu. Nasıl olduysa Bekir Hoca gecikmişti. Sırama doğru yol aldım. Berk'in bana doğru seslendiğini farkettim "Mert unutma bugün okul takımı için seçmeler var." Unutmam normaldi keşke tek sıkıntım seçmeler olsaydı. Seçmelere katılma nedenim seçilirsek eğer okulu temsil ettiğimiz için hocaların bize tolerans göstermesi hatta sınavlarda yüksek puan vermesiydi. Unuttuğumu belli etmeden "Unutur muyum hiç? Kaç gündür bunu bekliyoruz." Berk ve Emre bana doğru geliyordu. Sanırım seçmelerle ile ilgili konuşacaktık. Bana doğru yaklaşırken Bekir Hoca girdi içeri ve bana gelemeden geri dönmek zorunda kaldılar. Emre "Teneffüste konuşalım Mert" diyerek sırasına gitti. Bekir Hocanın geldiğine ilk defa sevindim çünkü seçmeleri konuşmak yerine bu içimdeki alaycı insanı tanımak istiyordum. Artık farkındaydım, olmayan birisinin benimle konuştuğunu. Onunla konuşmak için can atıyordum. Ben şizofren değildim. Evet şuan dışarıdan öyle duruyordum ama bu işi çözmem lazımdı. Sırama oturduğumda kendi kendime konuşamazdım. Düşündüm. İçimden konuşsam beni duyabilir mi ? "Evet duyarım." Korkmuştum. Bir anda sormayı düşündüğüm bir soruya cevap almıştım. Cevabı aldığımda istemsizce, kızgın bir şekilde "Of" çektim. Sıraya alnımı koyup ayaklarıma bakarken ağzımla elimi kapattım. Umarım kimse duymamıştır. Ya Bekir Hoca çağırırsa gene tahtaya? Çözdüğüm soruyu bir daha sorsa bile çözemezdim çünkü soruyu ben çözmedim. Sanırım duyulmamıştı. Beni çağıran yoktu. Sadece Oğuzhan koluyla beni dürttü kafamı kaldırdım Oğuzhan sırıtarak "Napıyorsun sen? Neden kendi kendine bağırdın?" Beklediğim soru da tam da buydu. Oğuzhan'la aramızda sır olmazdı. Her şeyimizi bilirdik. Şimdi içimde bir ses var benle konuşuyor ve ben de cevap veriyorum böyle böyle geçiniyoruz desem acaba ne tepki verir? Güvenemedim. "Nazlı'yı gördüm az önce konuşmak istedim ama gene yapamadım. Sinirle bir anda bağırmış oldum." Yalan söylemek durumunda kalmıştım. Kendinden emin bir şekilde "Oğlum diyorum sana sen anca uzaktan bakarsın sonra da biri gelir alır. Keşke konuşsaydım dersin. Benden tavsiye ilk fırsatta konuş." Almıştım nasihatimi. Konum bu değildi şuan ama haklıydı. Okulun sonuna kadar içimdeki sesle konuşmayı denedim derslerde, teneffüslerde ama nafile benle hiç bir şekilde iletişim kurmadı. Okul sonuna gelmiştik. Seçmeler için aşağı indim. Soyunma odası az da olsa kabalıktı. Beden hocamız Alpay Hocanın seçmeler için hazırladığı formaları giydik. Seçme için gelen bütün öğrenciler sahadaydı. Gözüm okulun çıkış kapısına çarptı. Saha, okul çıkış kapısının sol çaprazında kalıyordu. Gözüme çarpan kişi ise Nazlıydı tek başına çıkıyordu sanırım eve gidiyordu ama yanında arkadaşları yoktu bu sefer. "Onunla beraber gideceği yere kadar eşlik edebilirsin, tek başına gidiyor, bence tam zamanı." İçimdeki ses konuşmuştu. Sessizce konuştum kendimle "Neden seni dinliyim hem seçmeler var gidemem." Cevap vereceğini düşünmemiştim. Çok konuşmuyordu benimle ama her zaman ki o alaycı tonuyla "Seçmeler mi yoksa hep düşündüğün o varlık mı? Bence korkaksın." Ses haklıydı bir nevi, korkmak değil sadece çekiniyordum. "Son şansın gidiyor bak." Gözlerim Nazlıdaydı ve kendimden emindim "Tamam tamam gideceğim sonra konuşacağız seninle." Nasıl olduysa Nazlı konusunda cesaretimi toplamıştım. Kalenin arkasına geçtim. Üstümde ki formayı çıkardım hemen okul üniformasını giydim. Altımda şort vardı. Şortu da çıkaramazdım. Formayı kalenin ağlarına astım ve koşarak Nazlı'nın yanına gittim. Oğuzhan, Emre, Berk hepsi laf edecekti ama aşk daha ağır basmıştı ya da içim deki ses beni kandırmıştı. Nazlı'ya yetiştim. Aramızda beş ya da altı adım vardı. Durdum. Olduğum yerde geri döndüm. Sahaya doğru bir adım attım. Alnımı kaşıdım ve nasıl olduysa arkamı tekrar döndüğümde düşünmeden "Nazlı! Beklermisin." Çıktı dudaklarımdan. Nazlı durmuştu. Biraz şaşkın bir ifade vardı suratında. İlk konuşmamı yapacaktım ve henüz hiç bir plan ya da düşünce yoktu kafamda. Heyecandan gözlerimi sürekli başka yerlere kaydırıyordum. Saçımla oynadım ve kendimi Nazlı'nın yanında buldum. Mavi gözleri, nohut büyüklüğünde gamzesi, boynunda ki düz saçları ile yüzüme bakıyordu. Sadece gözlerine bakabildim. Konuşmam gerektiğini biliyordum. Konuşmam lazımdı farkındaydım. İçimde ki ses de yoktu. Sözde yardım edecekti. Ne demem lazımdı? Evine kadar eşlik mi etseydim? Çok hızlı olurdu. Ben bunları düşünürken Nazlı'nın yüzündeki şaşkınlığı ile beraber "Bir sorun mu vardı?" Konuşma sırası bendeydi "Evet yani hayır yani şöyle sanırım eve gidiyorsun da ben de tek gitmiyim sen de tek kalma diye şey ettim rahatsız olduysan seçmelere geri döneyim." Sanırım kendi kendime batırdım her şeyi rezil olmuştum. Kendimi kötü hissetim olan cesaretim kaçmıştı ama Nazlı gülüyordu "Yok rahatsız olmadım normal de arkadaşlarım ile gidiyordum da bugün seçmeleri izlemek için kaldılar benim de eve gitmem gerektiği için durmadım. Hâlâ istiyorsan beraber gidebiliriz." Olmuştu evet demişti. İstemsizce sırıtmıştım. Futbolu çok sevmiyordu sanırım izlemek yerine eve gitmeyi tercih etmişti. Artık kendimden emindim "Gidelim o zaman. Bu ara da ben Mert." Hafif tebessümle "Ben de Nazlı. Seni biliyorum C şubesindesin. Sen neden seçmelere girmekten vazgeçtin?" Bu soruyu tahmin etmemiştim "Girmekten vazgeçtim derslere odaklanmaya karar verdim." Sanırım biraz saçma bir cevaptı. Gülüyordu, şortuma bakarak "Baya geç vazgeçmişsin." Nazlı'nın yüzüne bakarak hafif bir utanma ile tebbesüm etmiştim. Soru sorma sırası bendeydi "Arkadaşların izliyor da sen neden izlemiyorsun?" Hafiften kafasını kaldırdı bana baktı "Biraz ders çalışmam lazım. Eksik konularım var da." Ben gibi garipten seslerle uğraşmıyordu lise son sınıf öğrencinin yapması gereken şeyi yapıyordu. Ders çalışmak. Şuan çok mutluydum. Yolun bitmesini hiç istememiştim. "Şuradaki pembe ev bizim, beyazın yanındaki. Senin yolun daha uzun mu?" Ah be Nazlı senle konuşmak için evimin tam tersi yoluna yürümüştüm ben. "Biraz daha ileri de benim evim. Bu ara da memnun oldum. Bu yol işini bir daha yapalım." Nazlı bana çok gülüyordu. Üzülsem mi? Sevinsem mi? Bilemedim. "Ben de memnun oldum. Neden olmasın ben çok eğlendim yol boyunca." O tatlı gülümse "Görüşürüz Mert." İşte bitmiştim. Adım onun tatlı gülümsemesiyle beraber ağzından çıkmıştı. "Görüşürüz." Bugünlük yürümemiz ve konuşmamız bu kadardı. Evi biraz daha uzak olsa daha güzel olurdu ama olsun hoşuna gitmişti. Bir daha olacağına inanıyordum. Şimdi geldiğim yolu tekrar yürüyüp eve gidecektim. Olsun aşk buna değerdi.    


DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin