"Mehir kalk şu soruyu sen çöz." matematik öğretmenimize tek kaşımı kaldırarak baktım. "Ama hocam siz bu konuyu işlerken ben yoktum." bu konuda eksik olduğumu biliyordu ve bilerek yapıyordu. "Gelseydin kızım o zaman." dedi matematikçimiz ve bütün sınıf kahkahalara boğuldu.
Aynen hocam siz de baya komiksiniz ha. Ceyda Mahmut Hoca'ya dik dik bakarken utançtan yerin dibine girdiğimi hissettim. "O gün derse gelenlerden birini kaldırayım diyorum ama sen hariç bütün sınıf gelmişti." dedi ve tekrardan kahkahalar kahkahalar. Komik değildi. Zaten sınıftakiler de komik olduğu için gülmüyordu. Beni aşağılamak için gülüyorlardı.
"Melis gel bakayım bu soruyu sen çöz." gözlerime dolan göz yaşlarımı görmezden gelerek başımı defterimin üzerine eğdim. Sırtımda Ceyda'nın elini hissediyordum. Önceden olsa belki bu beni rahatlatırdı fakat artık hiçbir şey iyi gelmiyor.
O an nefret ettim her şeyden. Kendimden nefret ettim. Hiçbir şeyi hak etmeyen aslında bendim. Mahmut Hoca'dan nefret ettim en çok da. Yıl olmuş 2020 etraf hâlâ kendini komik sanan öğretmenlerle dolu. Derin bir nefes alıp kalemimle tahta sırayı kazımaya başladım.
Üzerinde bir çok şey yazan sıraya bir şey de ben ekledim. Kırılmış bir kalp. Ailemle yaşadığım sorunlar, okulda hakkımda çıkan dedikodular ve herkesin benden nefret etmesi. Durdum ve düşündüm 'ben neden kaçmıyordum ki?' bunu yapamaz mıydım?
Yapabilirdim. Her şeye yeten cesaretim buna da yeterdi tabi ki de. Dersle olan bütün iletişimimi kopartıp defterden boş bir sayfa koparttım. İlk olarak yanıma almam gerekenlerin listesini yaptım. Beni bulmaları kolay olmasın diye zekice bir plan yapmam lazımdı. Dağları kullanarak başka şehirlere geçebilirdim. Bir kenara eve gidince bölge haritasına bakmayı unutmamak için not aldıktan sonra düşünmeye devam ettim.
Yanıma para da almalıydım. Ailemden para isteyemezdim ama benim param yok denecek kadar da azdı. Şimdi düşünmem gereken şey ise bunu ne zaman yapacağımdı. Cuma günü ya da pazartesi günü yapmalıydım. Biraz düşündüğümde cuma günü daha mantıklı geldi.
Zamanı cuma günü okul çıkışı olarak belirledikten sonra düşünmeye devam ettim. O sırada Ceyda bana doğru eğildi "Ben de seninle geliyorum." diye fısıldadı. Şaşırmıştım. İlk başta benden habersiz kağıdıma baktığı için sinirlenmiştim fakat ben de kağıdı gizlemek için bir çaba göstermemiştim.
"Olmaz Ceyda senin başına bir şey gelirse kendimi affetmem." o sırada Cem'in bize baktığını fark ettim. Dudaklarıyla bana bir şey söyledi ama anlamamıştım. Bana sinirli sinirli bakarken ona tek kaşımı kaldırdım. İç çekerek bir hışımla önüne döndü.
Ona ne olduğunu anlayamıyordum. Yaklaşık bir haftadır sevgiliydik ve şimdiden tuhaf davranmaya başlamıştı. Omuz silkip Ceyda'ya baktım. Listeyi önüne almış eklemeler yapıyordu. "Mehir bak inatlaşma hem ben çadır da getireceğim. Ben olmazsam tek başına ne yapacaksın en azından fikir danışacağın birisi olur." diyerek beni ikna etmeye çalışıyordu.
Aslında haklıydı da. Tek başıma olmak yerine en azından yanımda çene çalacağım birisi olurdu. Hiçbir şey söylemeden onu izledim. Sarı saçları, dolgun dudakları, biçimli yüzü ile çoğu kızdan güzeldi. Benden de güzeldi.
Bazen Ceyda'yı kıskanırdım. Onun kadar asla güzel olamadım, olamazdım da. Erkekler onun etrafından hiç ayrılmazdı. İyi kalpliydi ve Cem'le de iyi anlaşırdı. Hatta çok çok çok iyi anlaşırlardı. Ceyda benden daha iyi bile anlaşırdı diyebilirim.
Beraber bir yerlere gider takılırlardı. Yakın arkadaştılar, ikisinin de hesaplarının şifreleri birbirlerinde vardı ama bende hiçbirininki yoktu. Böyle şeyleri zaten dert etmezdim ben. Hatta en yakın arkadaşım sevgilimle iyi anlaşıyor diye bile sevinirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ
Mystery / Thriller"Korkma mija, benden sana zarar gelmeyecek. Tanıyabileceğin en iyi niyetli kaçağım" Yaşadığım sorunlara göğüs germekten sıkılırsam ne yapabilirim, derken karşınıza Mehir ve Ceyda'nın bir anlık cesaretle gelen kaçma çalışmaları çıktı karşınıza. Hayat...