Başlama tarihinizi yazın buraya.
Keskin bir ses tonuyla "Hayır." dedi. Anlamıyordu ve asla da anlamayacaktı. "Senin sorunun ne gerçekten bilmiyorum ama onları orada bırakamayız." kahverengi gözlerini üzerime dikti. "Esas senin sorunun ne bilmiyorum ama 17 yaşındaki bir velet için kendimi riske atamam" omzunu silkti ve konuşmaya devam etti.
"Çok istiyorsan sen tek başına oraya gidebilirsin. Onun yanında Emir var merak etme yemez seninkini." gözlerimi kısarak ona baktım. Böyle şeyleri nerden çıkarıyordu ki? "Eğer yolu bilseydim merak etme tek giderdim. Zaten ben Ceyda için değil kendim için endişeleniyorum."Eliyle ormanın derinliklerini göstertti "Dümdüz gidersen elbet ki bir yol bulursun. Yolu tekrar kaybettiğinde de hislerin konuşacak.".
Bana sırtını döndü. Beni hiç umursamıyordu. Hoş, onun umursamasına da ihtiyacım yoktu. "Üstelik kendin için neden endişelendiğini anlamış değilim." zaten hiçbir şeyi anlamıyordu ki. "Hiç tanımadığım bir yabancıyla tek başımayım bu sence de biraz tehlike uyandırıcı değil mi?"Başını sağa sola salladı "Hiç de değil. Onu peşimden gelmeden önce düşünecektin. Şimdi mija şu ormana git ve biraz odun topla." mija mı? Mija ne demek ki? Ne yazık ki bunu sormaya cesaretim yoktu.
Gökyüzü grinin olabileceği en koyu en koyu renkteydi. Yağmur her an başlayacak gibi bir görüntü var gökyüzünde. Ellerimi belime koyup gözlerimi kapattım. "Bunu yapamam.". Derin bir nefes alarak bedenini tekrardan döndürdü, bu defa yüzünü görebiliyordum. "Neden?" sabrımı sınamak için gönderilen bir sınav falan mıydı bu? Havanın nasıl olduğunun farkında olup olmadığını merak ediyordum.
Sorusuna çok fazla bahanem vardı ve hangisini söyleyeceğimi bilmiyorum. İlk olarak etraf çok karanlık, ben karanlıktan çok korkardım sanki ışıklar etrafımdan çekildiğinde bütün kötülükler çevremde dans ediyor gibi gelir bana. İkincisi açım. Yaklaşık 8 saattir mideme bir lokma bile bir şey girmedi. Açlığın yanında biraz da susuzluk vardı fakat hava soğuk olduğu için bunu pek hissetmiyordum. Üçüncü bahanem buraları hiç bilmiyorum ve ormanda beni her türlü tehlike bekliyor olabilirdi.
"Sen bahane uydurana kadar ben her şeyi hallederim mija. Bu seferlik ateşimiz benden olsun." gözlerini gözlerime dikti ve sol elini havaya kaldırıp işaret parmağını bana doğrulttu. "Daha sonraki ateş işleriyle sen ilgileneceksin unutma bu sadece bugünlük. Ben gelene kadar hiçbir yere kıpırdama."
Arkasını tekrardan bana dönerek ormana ilerledi. Hani iyi ki yalnız kalmak istememiştim zaten hep umduklarımın tersi olur. Artık yapacak bir şey yok diyerekten etrafta oturacak bir yer aramaya başladım.
Etrafıma baktığımda ağaçlar her yerdeydi. Biz ise bir çemberin içindeydik. Her tarafımız ormanla çevriliydi. Sanki bir denizin içindeki adada gibiydik. Her an yeşilliklerin arasından bir vahşi hayvan atlayıp beni öldürüp yavrularına da yem edecekmiş gibi hissediyordum.Derin bir nefes alıp otların üzerine oturdum. Sonuçta başka oturacak bir yerim yoktu. Gözlerimi kapatıp Ceyda'yı düşünmeye başladım. Acaba o iyi miydi? Beline uzanan sarı saçlarının arasından parlayan yüzü şimdi gülüyor muydu acaba?
Mecbur kalıp birbirimizden ayrılmıştık. Hâlâ kafamın içinde siren sesleri çalıyor, mavi-kırmızı ışıklar zihnimi ele geçiriyordu. Zor kurtulmuştuk bir dahakine bu kadar şanslı olmayabilirdik.
☀
6 SAAT ÖNCE
"Mehir bak bunu yapabileceğimize emin misin?" gözlerimi devirip Ceyda'ya baktım. "Daha kaç kere soracaksın Allah aşkına? Evet diyorum sana yarım saattir evet evet evet. Eminim ve biz bunu yapabileceğiz."
Ceyda ise hala inanmadığını belli edercesine bana bakıyordu. Başımla dışarıyı işaret edip sınıfın kapısından çıktım. Başımı sola çevirdiğimde koridoru izlemekte olan kamerayı gördüm. Bir an için panik bütün vücudumu sardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ
Tajemnica / Thriller"Korkma mija, benden sana zarar gelmeyecek. Tanıyabileceğin en iyi niyetli kaçağım" Yaşadığım sorunlara göğüs germekten sıkılırsam ne yapabilirim, derken karşınıza Mehir ve Ceyda'nın bir anlık cesaretle gelen kaçma çalışmaları çıktı karşınıza. Hayat...