1.0

408 55 52
                                    

"Şunu al bence beğenir."

"Hayır."

"Paran mı yok?"

"Alacak hevesim yok."

Gözlerimi kıstım. "Kelime oyunlarını keser misin?"

Kimse bizi görmesin diye Mysic Falls'un biraz dışarısında bulunan bir kafeye gelmiştik. Telefondan ona kolye modelleri gösteriyordum ama umurunda bile değildi!

"Caroline, bunu iyi niyetinden yaptığını biliyorum ama hiç gerek yok. Başta barışırız diye düşünmüştüm ama bunun olmasının imkânsız olduğunu anladım. O yüzden bırak gitsin."

"Hayır."

"Tanrım, bana inatçı diyene bak. Asıl inatçı sensin." Başka bir modeli açıp telefonu ona yaklaştırdığımda geriledi. "Cidden uğur böceği mi? İlkokul çocuğuna mı hediye alıyorsun?"

"Aman, hiçbir şeyi de beğenmiyorsun." Başka bir modele gelince duraksadım. Klaus kaşlarını çatıp neye baktığımı görmek için yaklaştı. "Bunu alabilirsin."

"Bir şey mi oldu Caroline? Neden suratın sarardı?" Güldüm ama ellerim titriyordu.

"Hiç. Kar tanesini çok severim. Bence Hayley de bayılacaktır. Ne diyorsun?" Söylediklerime inanmamış gibiydi ama kafasını 'tamam' anlamında salladı.

"Tamam. Bunu alıyoruz. Sırada ne var?"

"Beni eve götür. Sen kolyeyi aldıktan sonra tekrar buluşuruz. Şu meşhur dağ evi için süs falan almam gerek." Montumu ve çantamı alıp ayağa kalktım.

"Vakit ilerliyor, çabuk ol Niklaus!"

-----------------------------------------------

Atkımı çıkartıp koltuğa bıraktım.

"Evet Kol, sadece birkaç günlüğüne... Eski ilkokul arkadaşlarımla geldim dedim ya... Buraya mı geleceksin?... Yok artık!" Bir anda bağırdığım için Klaus elindeki kutularla bana döndü. Ona sorun yok dercesine el hareketi yaptıktan sonra konuşmama döndüm.

"Neyse. Birkaç güne dönerim... Tamam Kol, affettim. Kapatmam lazım." Kısa (!) bir vedalaşmanın ardından telefonumu kapatıp çantama attım. Koltuğa oturduğumda diz kapaklarım ağrıyordu.

"Arkadaşın hep böyle baskıcı mıdır?"

"Ne bileyim ben."

"Neden her Kol konusu açıldığında sinirleniyorsun?" Elindeki kutuyu yere bırakıp başka bir yere yöneldi. Bana bakmıyordu. "Neden sinirleneyim ki? Senin Kol ile flörtleşmen beni ilgilendirmiyor."

"Ben onunla flörtleşmiyorum."

"Ne yapıyorsun? Telefondan ilişkiye mi giriyorsunuz?" Dibimde duran yastığı var gücümle ona fırlattım. Kafasına gelince küfrettiğini duydum. Bana döndü.

"Seni buraya bana yastık fırlat diye getirmedim. Çocuk gibi davranacaksan gideriz." Bir yastık daha. "Sen şimdi bittin Caroline Forbes."

İki yastığı da alıp üstüme gelmeye başlayınca koltukta yastık kalmadığını fark ettim ve koltuktan kalkmaya yeltendim ama Klaus yastığı suratıma atınca cıyaklayarak tekrar koltuğa düştüm. Yastığı kavradığım gibi onun suratına atacakken yastığı tutup bana yaklaştı. Mavi gözleri meydan okurcasına bana bakıyordu.

"Sana bittiğini söylediğimde haklıydım. Beni alt edemezsin." Ben de ona yaklaştım.

"Emin misin?" Nefesini suratımda hissedecek kadar yakın duruyorduk. Gözlerindeki bocalamayı görmemek imkânsızdı. Yastığı bırakıp tekrar kutuların yanına gitmeye başladı ama sürekli bir şeylere takılıp sendeliyordu.

i just say i forget // klarolineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin