✖️Sadece arkadaş.
Balo salonu git gide şenleniyordu. Zengin kraliyetin vazgeçilmeyen davet içkisi olan şampanyadan kaç bardak içtiğimi şu an inanın bilmiyordum. Elbette kafamda tek bir değişiklik olmamıştı bu hafif içkiyle. Bu sebeple gizliden gizliye bardağa kattığım viskinin kanıma karışmasını ve biraz aklımı dağıtmasını istemiş, bunu beklemiştim. Çünkü şu an pek de ayık kafayı çekecek hâlde değildim. Gözümü Jimin'in üzerinden ayıramıyordum. Kıvır kıvır saçlarının arasından yer yer görünen kulağına taktığı inciler bile o kadar parlak gelmiyordu, gözlerinden dolayı. Nasıl neşe içindeydi. Aklımı alıyordu bu hâli. Sanki 'sonsuza dek gülmek' gibi bir hastalığı taşıyor ve bu hastalığı etrafına bulaştırmaktan da çekinmiyordu. Sinirimi bozuyordu bu kadarı. Benim kişiliğimin tam aksiydi.
Babasının yanında dikilen çocuğun gözleri kısıldıkça kısılırken, yanlarına gelen herifi görmem biraz sinirlerimi bozmuştu. Kimdi bu kas yığını lavuk? Üzerindeki kollarını saran uzun ceketinden bile belli oluyordu pazuları. Kral Park'ı başıyla selamlamıştı. Aynı anda Taehyung yanıma geldiğinde ise derin bir iç çekmiştim. Jimin'in yanında duran herifin akrabalarından biri olduğunu düşünsem de üzerindeki ceket pek para etmez gibi duruyordu. Fakat kendisi, soylu gibi takılıyordu. Kafam karışmıştı.
Tokalaştılar.
Ne yani? Yeni mi tanışıyorlardı? Hah. O eli bu kadar uzun süre kavramanın âlemi yoktu. Ama sanırım bu kas yığını, karşısındaki adamın sahipli olduğunu bilmiyordu. Yoksa canına kastı mı vardı?
Gözümün seğirdiğini fark ettiğimde zorla başka bir yöne bakmıştım. Pekâlâ... Ben onun eşi olabilirdim ama aramızda o tarz bir ilişki yoktu ve bunu kendime hatırlatmakta oldukça zorlanıyordum. Görüldüğü üzere sinir bozucu bir his daha bırakmıştı bu sarışın bana. Önce göğsüme sıkışıp kalan fil, ardından karnıma yayılan saçma sıcaklık. Şimdi de bu, damarlarımın içini kaynatan sinir. Uğraşmayacaktım. Kendi kendime bunu yinelerken sert viskinin kanıma girip tahtını kurduğunu az çok çakıyordum.
''Taehyung...''
''Buyrun, Prensim.''
''Sinirlerim çok bozuk.''
''Emin olun benimki kadar olamaz.''Son yudumu da kanıma karıştırdığımda şakaklarımı ovmuş tekrar gözlerimi Jimin'in olduğu yere döndürmüştüm. Fakat orada yoktu. Bir süre gözlerim geniş, bordo ağırlıklı salonda onu aradı, kalabalık içinde. Oradaydı. Çalan şarkı eşliğinde o herifle dans ediyordu. O herif, Jimin'in korse ile daha da küçük hâle gelen ince belini tek koluyla sarmıştı.
Kanım. Kaynıyordu.Mânâsızdı. Çok. Onu en başından beri bir şekilde istemeyen bendim. Fakat şu an olduğum yerde ölecek gibi kudurmam da neyin nesiydi? Dışımda hiçbir yaprak kıpırdamıyordu ve gözlerimden bile ne denli bir kavga verdiğim anlaşılmazdı benim. Yine de bu kriz geçirmediğim anlamına gelmezdi elbette. Kendi kendime tekrarladım.
''Sadece formalite, ülken için evliliğin.''
''O bir erkek.''
''Ona karşı bir şey hissediyor olamazsın.''Ardından küçük bedeni yer değiştirmişti, şimdi babası ile dans ediyordu.
Küçük eli kralın avucunda duruyorken bir süre daha onu seyrettim. Zor nefes alıyordum, canımı fena sıkmıştı bu sarışın. Müdahale edememek beni yıpratıyordu bu sebeple daha fazla bekleyemedim. Çok geçmeden ayağa kalkıp oldukları yere adımladığımda biraz sendelememin problem olmayacağını düşünmüştüm. Ne kadar alkol aldığımın farkında bile değildim. Kral Park'ı başımla selamladım ardından iki kelimeyi bir araya getirip bir şey söyleyebilmiştim nihâyet.
''İzninizle, Kral Park...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prickly prince┇yoonmin
FanfictionTanrı'nın doğası vahşidir, Jimin. Sen, değilsin. / Slow update.