ASİ-3

8.9K 403 11
                                    


Asi yatakta bir o yana bir bu yana dönüyor, bir türlü kendisini rahat hissedemiyordu. İçtiği ağrı kesicilere rağmen vücudunun her yeri ağrıyordu. Uyandığından beri aynalardan kaçıyordu. Ne yapacağını şaşırmıştı. İçinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu ama ağabeyinin de gözüne batmak istemiyordu.,

"Yüzüne pansuman yapalım yavrum." diyerek başına gelen annesine baktı Asi. En çok da annesine üzülüyordu. Onun bu çaresiz bakışları Asi'yi daha çok üzüyordu.

Yavaşça doğrulup annesinin yüzündeki kanları temizlemesini bekledi. Canı yansa da elinden geldiğince tepki vermemeye çalıştı. Çünkü biliyordu ki onun canı ne kadar yanarsa annesinin canı iki katı yanardı.

Selda kızının yaralarını güzelce temizleyip, onları yara bantlarıyla kapattı. Ardından da kızını öpücüklere boğmaya başladı. Onu çok seviyordu. Ne zaman böyle dayak yese etinden et kopuyormuş gibi hissediyordu. Yıllardır iki deveyi zapt edemiyordu. En ufak bir şeyde biricik Asiye'sine saldırıyorlardı. Önceden araya girip dayak yemeye razı oluyordu ama şimdi onu da yapamıyordu. O dayak yerse Asiye daha çok üzülüyordu. Hem yaşlanmıştı artık. Eskisi gibi dayak yedikten sonra güçlü bir anne olarak çıkamıyordu çocuklarının karşısına.

"Hala çok güzelsin." diyerek kızının saçlarını okşadı Selda. Buruk bir gülümseme oluştu Asi'nin yüzünde. Sırf annesi için gülümsemek istiyordu. Onun için ayakta durmalıydı.

"Teşekkür ederim." diyerek gülümsedi ve annesinin yanaklarına birer öpücük kondurdu genç kız. "Dinlenmek istiyorum." dedi yorganı açarak.

"Tamam güzelim. Sen biraz dinlen daha sonra yemek getireceğim ve yiyeceksin." dedi otoriter sesle annesi.

Başını sallayarak yatağın içerisine girdi Asi. Kendisini çok yorgun hissediyordu. Gidecek bir işi de yoktu zaten rahatça dinlenebilir, yüzündeki izlerin geçmesini bekleyebilirdi.

Bu sırada Elis, ağabeyi ile yaptığı kavgalardan yorulmuş odasında oturuyordu. Biraz daha bu kavgaya devam etseler Barış çıkıp gidecekti. Elis bunu bildiğinden bu tartışmayı daha fazla uzatmadı. Olan olmuştu.

Asi'nin işten kovulmasıyla iş yerindeki herkes huzursuzlaşmıştı. Hepsini bir kovulma korkusu sarmıştı. Artık işlerine daha sıkı sarılıyor, başlarını bile kaldırmaya cesaret edemiyorlardı. Yine de ortaya güzel şeyler çıktığı söylenemezdi.

Barış minicik odada oturmuş bir çıkar yol arıyordu. Ne kadar Elis'e sinirlenmiş olsa da onu kurtaracak bir çözüm bulmalı, bu işten kendisiyle birlikte onu da sıyırmalıydı. Yapması gereken belliydi ama işte bir türlü faaliyete geçemiyordu. Ellerinde onları kurtarabilecek bir şey yoktu. Bir tek Asi vardı. Asi...

"O lanet kadın her şeyi berbat etti!" diye fısıldadı oda da kendi kendine.

Eğer sinirlenip kendisini bu kadar kaybetmeseydi ona bir şans verecekti. Bu defilenin tüm sorumluluğunu ona verecek, böylelikle bu sorundan da kurtulmuş olacaklardı. Ama ne yazık ki hiçbir şey planladığı gibi gitmemişti. Aniden parlamaya müsait kişiliği öne çıkmış, kendini kaybetmişti. Böylelikle de ellerindeki tek şansı kendi elleriyle kovmuştu. Sessiz oda da telefonunun tiz melodisini duyan genç adam hafifçe bir titremeyle kendisine geldi ve telefona uzandı.

"Hah! Bir sen eksiktin şimdi!" dedi telefonu açmadan önce. Arayan yurt dışındaki ağabeyiydi. Annelerinin ölümüyle Türkiye'yi terk etmiş, Floransa'ya yerleşmişti. Barış ağabeyini severdi sevmesine de onun böyle bir olaydan haberi olması demek babalarından yiyecekleri azarın iki katını hatta daha fazlasını yemek demekti.

"Efendim abi?" dedi sesini normal bir tonda tutarak. Oysa ki gerginliği sesinden bile anlaşılıyordu. Ağabeyi de bunu anlamakta pek güçlük çekmemişti.

ASİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin