十一

232 30 0
                                    

Seungmin büyük bir hevesle kliniğe gitti. "Sihyeon! Hyunjin içerde mi?"

"Şimdi çıktı." Seungmin koşarak otoparka gitti, arkasında kıkırdayan bir Sihyeon bırakarak.

Seungmin yeni çalışan akü sesini duyunca arabanın önüne atladı. Hyunjin de kaasını kaldırdığında gördüğü güzel manzarayla kalakaldı.

"Hyunjin bu akşam birlikte yemek yiyelim mi?" Kapısından bakan bu tatlı çocuğa kim olsa hayır diyemezdi.

"Atla."

"Seni aynı restorana mı götüreyim yoksa bu kez farklı bir yere mi gidelim?"

"Arabayı ben kullanıyorum sanıyordum?"

"Ah zaten sen kullanıyorsun ama yolu ben tarif edeceği-" Seungmin daha konuşmasını bitiremeden Hyunjin hızla sürmeye başladı. Onun bu egoist hallerini seviyor muydu? kendisi de emin değildi.

Yemek arasında Seungmin konuyu sıkıştırıp Hyunjin'i ikna etmişti ve Hyunjin oldukça memnun kalmıştı.
"Hyunjin biliyor musun, dünyanın en güzel kurabiyeleri nerede yapılıyor?"

"Almanya mı?"

"Hayır seni aptal. Büyükannemin evinde ve o Kore'de yaşıyor. Peki sen o kurabiyeleri yemek ister misin?"

"Yani beni büyükannenle tanıştırmak istiyorsun?"

"Ah tabiki öyle değil, sadece boğazından güzel bir şeyler geçsin istiyorum."

"Sengmin çok kötüsün. Tamam." Seungmin yine oyunculuğunu konuşturup sakin kaldı. Bu ortaokul boyunca gittiği tiyatro kursunun boşa olmadığının iyi bir göstergesiydi.

---

Gün Cuma olduğunda Seungmin neredeyse tüm gün klinikte Hyunjin'i beklemişti. Tabî bu arada onun gibi biri sıkılmayı göze alamazdı.

Ayrıca Sihyeon ile 5'e yakın bardak kahve içmişlerdi. Ve saatlerce sohbet etmişlerdi. Sonunda! Hyunjin çıktığında arabaya bindiler ve Seungmin arabayı sürdü.

"Hey Hyunjin gözlerinden uyku akıyor yolumuz da biraz uzun sen uyu."

"Sen şimdi uykumu boşver neden bugün bu kadar mutsuz görünüyorsun?"

"Annemle kavga ettim. Yine."

"Bence annenle biraz anlaşmayı dene, ona karşı çok önyargılı ve kaba davranıyorsun."

"Evet çok merak ediyorum benim yaşadıklarımı yaşasan sen ona nasıl davranırsın?"

"Ama şuan yeni bir geleceğe gidiyoruz her geçen saniye Minnie. Aranızda küslük olmamalı siz aynı evde yaşıyorsunuz."

"Zaten en büyük sorun da bu ben yıllardır kapalı olan babamın odasına girdim ve o bana kızdı. Küçük bir çocukmuşum gibi hiçbir şeyi öğrenmeme izin vermiyor. Ben de dün gece o odaya casus gibi girdim."

"Ne?"

"Hiç ses çıkarmadım. En önemlisi ne buldum biliyor musun?"

"Ne buldun?"

"Bir defter, günlük. Babamın günlüğü tüm gece onu okudum. Bu yüzden bugün bu kadar makyaj yaptım. İçinde annemle ilgili şeylerde vardı. Babam da benim gibi düşünüyor. Hattâ bir cümlede-" Seungmin çoktan ağlamaya başlamıştı. Hyunjin ona sarıldı ve teselli cümlelerini söylemeye başladı. Arabayı yol kenarına çekmişlerdi.

"Minnie iyi misin?"

"Artık anladım o benim eşim değil paramı paylaştığım bir iş ortağım yazıyordu."

Hyunjin'in de gözleri dolmuştu hemen Minnie'sine sarıldı. Bunu söyleyen birinin ne kadar acı çektiğini anlamak zor değil. Sadece Seungmin değil babasıda çok zor bir hayat yaşamıştı.

"Hyunjin, biliyor musun eğer sonraki yaşamım olursa sadece bir kağıt para olmak isterim çünkü insanlar en çok paraya değer veriyor. Annem ve babam birbirlerini sevmiyorken beni kim neden sevsin?"

Hyunjin de artık ağlamya başlamıştı. "Aptal neden böyle söylüyorsun sanki seni sevdiğimi bilmiyor musun?" Seungmin'in ağlaması fazlasıyla yatışmıştı. "Nasıl yani?"

Yaklaşık 2 dakikadan sonra Hyunjin tamamen yatışmıştı. İki oğlan da birbirine masum masum bakıyordu.

"Sengmin..."

"Ha?"

"Erk-" Seungmin büyüyen gözlerini normal hâline getirip telefonunu cevapladı. Umuyorduki düşündüğü şey değildi.

"Efendim büyükanne?" Hyunjin kıkırdamıştı.

"Seungmin nerede kaldınız? Yemekler soğuyacak oğlum. Hem sen aģlıyor musun?"

"15 dakikaya ordayız." deyip telefonunu kapattı. "Ne diyordun Hyunjin?"

Hyunjin p*ç smile atıp sadece "Boşver." dedi.

"Ya lütfen söyle."

"Arabayı sür yoksa yarım saate bile gidemeyeceğiz."

SCENT CODE: CHANEL | HYUNMINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin