Sabah yağmur damlalarının cama çarpma sesiyle uyandım. Saat altıydı. İlk defa bu kadar erken uyanmıştım.
Kafamı tekrar yastığıma koydum uyumak için. Ama bütün uykum kaçmıştı. Mutfakta bir şeyler atıştırdım. Saçımı taradım, ördüm, ama yok! Zaman geçmiyor.
Daha fazla dayanamadım ve okul üstümü giyip çantamı da aldıktan sonra anneme çıktığımı haber verdim. Kadıncağız şoktan konuşamadı bir süre.
Odama gidip kaloriferin yanındaki şemsiyemi aldım.
Kafamı kaldırıp camdan bakınca Emrelerin evinin önünde şemsiyeyle dikilen biri gördüm. Bir süre öylece kalakaldım. Emre desem... Beni neden bu kadar erken alsın ki?
İçime biraz korkuyla evden çıktım. Hızla merdivenleri indim ve çıkış kapısını açtıktan sonra hemen şemsiyemi açtım.
Yola birkaç adım atıp durdum.
Bu Emre değildi. Onu tanıyordum, üst devrelerden Kutay' dı bu. Kafasını kaldırıp bana baktı ve hafifçe gülümsedi. Nedense kendimde adım atacak cesaret bulamadım.
Sadece istemsizce, "Bu yağmurda ne yapıyorsun burada?" diye soruverdim.
Bana doğru bir adım attı tekrar gülümseyerek,
"Uzun süre göremedim seni, bir göreyim dedim"
Ne alaka abi ya?! Sanki hep görüşüyoruz da beni görmemiş miş!
O an hiçbir şey diyemiyordum. Sadece şaşkınlık ve kızgınlıkla ona bakıp olayı anlamaya çalışıyordum. Ben uzun süre öyle bakınca aptal aptal güldü.
Sonunda kendimi toparlayıp konuştum,
"Sen benim evimi nereden biliyorsun be!"
"Bir ara sizin sınıfınızdakilere sormuştum bilen biri çıktı Allah'tan. Sağolsun verdi adresini"
Bunu duyunca daha fazla dayanamadan bağırdım,
"Sapık! Bir de normal bir şeymiş gibi konuşuyorsun be! Kim verdi çabuk söyle, 3 saniye içinde cevap vermezsen onun ağzını burnunu kırdıktan sonra sıra sana gelir bilesin!"
Dediğimi takmayıp bana bir adım atıp kolumu tuttu. Kolumu elinden kurtarabilmek için çok çabaladım ama o sıkı sıkı tutmaya devam etti. Eğilip yüzümüzü hizaya getirdi ve bir şey demek için ağzını açtı. Ama söyleyemedi...
Söyleyemedi çünkü arkasından tanıdık bir ses geldi,
"Ondan bir an önce uzaklaşmazsan seni en ufak parçalarına ayırırım!"
***
Emre, Kutay'ı omuzundan tutup kuvvetlice ittirince kavga çıkacağını düşünüp geri bir attım korkuyla. Ama Emre yönünü değiştirerek bana doğru ilerledi ve bana sıkıca sarıldı.
Kutay'a bir şeyler diyordu ama o an içimdeki karışık duygulardan dolayı ne onu duyuyordum ne de bir şeyler söyleyebiliyordum.
Hafifçe sarılmaya karşılık verirken yağmurun beni ıslatmasını önemsemedim.
Bir süre öyle kaldıktan ve sadece söylenilenleri dinledikten sonra benim de bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Yoksa gerçekten kavga çıkabilirdi bu sefer.
Geriye küçük bir adım atıp sol elimi Emre'nin omuzuna koydum, "Bu kadar yeter..."
Birden sinirli olan yüz ifadesini değiştirerek başını bana döndürdü ve yüzüme baktı. Pes edip kollarını gevşetince arkamı dönerek Kutay'a baktım. Onun şaşkın, korkmuş, sinirlenmiş olmasını bekliyordum ama o kadar rahat ve bakıyordu ki sinir ibrem yine yukarı çıktı.
Emre' yi yok sayarak bana döndü " Bu iş bitmedi tamam mı? Şu an belki rahat söyleyemiyorum ama..."
Bana bir adım atıp saçımı okşadı, " ...seni seviyorum"
***
Yol boyu Emre benle hiç konuşmadı. Ben de sinirden ağlayacak duruma gelmiştim. Sanki diğer belalarım bana yetmiyormuş gibi bir de bu çıktı!
Normalde bunu 5 dakika falan sonra unutmamız, bir kahkaha atıp boşvermemiz gerekirdi. Ama öyle olmadı.
Okul kapısının önüne gelince biraz olsun rahatlaması için yanağımı Emre'nin omuzuna yasladım. Gözlerini bana döndürünce ben de ona baktım ve gülümsedim. O da gülümsedi ve yüz ifadesini değiştirmeden gözlerini önüne döndürdü.
Günün geri kalanı yaptığımız aptallıklara gülmekle geçti... Zaten bu biz olmaktı, ne yaşarsak yaşayalım kısa süre sonra eskiye dönerdik mutlaka.
Ve,
Birimiz mutlu değilsek, diğerimiz de mutlu olmuyorduk. Ben bir kanatsam o da diğer kanattı. Anca beraber olunca uçabiliyorduk.
Yani, aramızdaki bağı en güzel böyle anlatabilirim sanırım...
***
Yine Emre'nin kapşönüme kar doldurmasıyla onu 4 mahalle kovaladıktan sonra bir yerde kıstırıp öldürmeye teşebbüs ettiğim bir okul çıkışından sonra eve geldim.
İçimdeki bütün berbat hisler yok olmuştu. Salona geçip televizyonu açtım. Açar açmaz karşıma temizlik reklamında perdenin diplerinin bile tertemiz olduğunu söyleyip kendinden geçen ev hanımı çıktı.
Kumandayı elime alıp kanallarda gezindim. Birkaç kanal gezindikten sonra televizyonda işimin bittiğini anlayıp televizyonu kapattım. Odama geçip bilgisayarımı açtım ve annemler gelene kadar gözlerim kanayana kadar anime izledim.
Akşam,yine erken uyanıp sabah yaşadıklarımı tekrar yaşamak istemiyormuşumcasına( ne uzun kelime oldu o 😂😂) normalden daha geç yattım.