Her okul sabahı olduğu gibi annem beni dürtmelerle ve çemkirmelerle uyandırdı. Ama vücudum koca bir tatilden sonra bu saatte uyanmamı kabullenmiyordu.
Annem su Dünyada en sevmediğim şeyi yaptı, yani yorganımı üzerimden çekti, " Kız kalksana! 5 dakika kaldı, çocukta seni bekliyor onu da beklettin!"
Gözlerimi kocaman açtım. Yandın Bade...
Üstümü hızla değiştim ve çantamı da alıp evden çıktım. Kahvaltımı yapmadığım için gözlerimin önünde siyah noktalar oynuyordu açlıktan. Emre'nin yanına varınca soluk soluğa ellerimi dizlerime koydum.
Endişeli bir ifadeyle bana döndü ve bir şey dememe fırsat vermeden kedi gibi ensemden tuttu ve koşmaya başladık. Yolu daha yarılayamadan söylenmeye başladım "Emre ya yoruldum azcık yavaşlayalım nolursun"
Ensemdeki elini omuzuma koyarak daha hızlı koşmam için güç verdi, "Bu dönemin ilk devamsızlığını senin yüzünden bugünden yapacağız Bade!"
* * *
Fizikçinin girmiş olmaması için dua ettik sınıf kapısının önündeyken. Yoksa sayın ve saygıdeğer fizikçimiz bizi fena haşlardı.
Kapıyı yavaşça açtım.
Allah'tan hoca girmemişti. Yine ucuz kurtulduk be! Yerimize geçtiğimizden birkaç dakika sonra içeri Fizikçi uçar adımlarla girdi.
Hadi Bismillah...
* * *
Yine bitmeyeceğini sandığım bir Fizik dersinden çıkmıştık. Ders boyu açlıktan bayılacak duruma gelmiştim.
Acilen kantine koştum. Sırayı kaynatıp tostumu aldıktan sonra sırasını kaptığım kişiler tarafından linç edilmemek için hemen kantinden çıktım.
Koridorda etrafımdakilere aldırmadan tostumu ağzımı gere gere yedim. O an keyfimi tek bozan şey Hayri'nin inatla tostumdan bir parça vermemi istemesiydi.
Diğer yerleri geçiyorum çünkü kanlı kısımları sansürlenmemiş bir korku filmi kadar korkunç... Sınıfa varana kadar tostumu bitirmiştim bile. Keşke hızlı yemeseydim o kadar... Mideme taş oturdu sanki...
Kapıyı açınca gözüm otomatik olarak Emre' yi aradı. Ama sınıfta yoktu.
Ben de büyük bir riske girerek en büyük düşmanım Gökçe'ye Emre' yi sormaya gittim,
"Gökçe, Emre' yi gördün mü? Lütfen sadede gel"
Sinir bir yüzle bana döndü "Görmedim Badeciğim, her neyse çekil önümden o çirkin yüzünü biraz daha görürsem kusabilirim."
Bende senin Gökçe... Bende senin...
Acıyan bir yüzle Gökçeye baktıktan sonra omuzuma bir el dokundu. Bir an boş bulunup korktum ve arkamı dönmemle Emre ile karşılaşmam bir oldu,
Hemen toparlandım,
"Aa!? Sen mi geldin? Ben de tam seni Gökçe'ye soruyordum. Yaa kendimi nasıl tehlikeye attım bir bilsen!"
Hiçbir mimiğini oynatmadan bana bakmaya devam etti.
Bir süre sonra sessizliğe daha fazla dayanamadan,
"Ne oldu? Neden öyle uzun baktın?" dedim gülerek. O da güldü ama sahte olduğu çok belliydi. Bir garipti sanki...
Saçımı hafifçe karıştırdı, "Bir şey yok merak etme"
Gerçekten iyi misin dememe kalmadan zil çaldı. Her neyse...