Denize karşı oturduğumuz bankta bedenlerimiz birbirine dönerken ellerim vücudunu kavrıyor. Kalbine nükseden heyecanın nefesini kestiğini hissediyorum, kesik nefesleri yüzümde geziniyor, tehlikeli bir biçimde yakınız. Tek duyduğum şey olan dalga sesleri de kulağıma bir uğultu olarak gelmeye başlıyor, nabzımın dudaklarımda atıyor. Kokusu bir zehir gibi hapsediyor ciğerlerimi, başım dönüyor, hissediyorum. Gözlerinin önünde düşen, ay ışığında parıldayan sarı saçlarını kulağının arkasına itip iki parmağımı çenesinin altına sıkıştırıyorum. Zihnimde tek bir ses dönüp dolaşıyor, "Seviyor musun onu?" Diyor kız. "Öp o zaman." Dudaklarımı onun dudaklarında gezdiriyorum, çok yakınız ama fazlaca uzağız birbirimize; kilometrelerce. Birkaç metresini kapatmak üzere hamle yapıyorum.
"Fındık?"
Yapamıyorum.
Bankın arkasından yaklaşan Osman, patavatsızlığıyla övünürcesine gururlu bir surat ifadesiyle aramıza soktuğu elindeki fındıkları ikram etmeye çalışıyor. Işık utanarak kulağının arkasına ittiğim saçlarını önüne alırken sitemli bir hareketle osmanın avcundan fındık alıyorum, birkaçı vurmanın etkisiyle yere dağılıyor.
Arkadan Eda'nın sesini duyuyorum,
"Bu gece fındık mı ikram ediyorsun?" Diyor alayla.
"Başka bir şey getirse yiyecek miydin?" Söylediğim sözle gözlerini devirerek bankın ortasına oturuyor, geceyi mahvetmek için plan yaptıklarını düşünmeye başlıyorum.
"Aynen ya, dün gece kokoreç bu gece fındık, oluyor mu?" Kerem'in söylediğine ben hariç tüm grup kıkırdarken, Osman'ın gözleri benimkileri buluyor.
"Bu gece soğan, sarımsak yemek istemedim. Naneli sakız ve fındık hizmetimiz var."
Yüzümü buruşturarak önüme dönüyorum.
"Plan şu," Diyor grubu toparlarken.
"Eda ve Işık, siz Burcu hocanın etrafında olacaksınız, Kerem de bir şekilde Kemal'i ikna edecek. İkisi bir araya geldiğinde ortadan dağılıyoruz, gecenin sonunun evlerde bitip bitmediğine bakacağız. Onun için de ben ve Sinan evlerdeyiz. Uyar mı?"
"Uymaz." Diyorum muzır bir ses tonuyla. "Bir kere analiz eden benim, ortamda olmam lazım."
"Konserde mi istiyorsun?" Diye sordu dümdüz bir ses tonu kullanarak, "analiz yapmak."
"Olmaz," Diye çıkışıyor arkamdan Kerem, anlaşmazlıkların beni boğduğunu hissediyorum, Kerem lafını bitirene kadar cebimden çıkardığım metalik alkol matarasını kafama dikiyorum.
"Olmaz, çünkü konsere gitmem lazım. Lazım yani, Kemal en çok benimle konuşuyor." Yalan söylüyor. Bok, diye mırıldanıyorum.
"Haklı, o zaman herkes dağılabilir."
1️⃣0️⃣1️⃣
Siktiri boktan şeylerin peşinde, arabayla ev gözetlemecilik oynamaya gidiyoruz. Kafam dolu, canım sıkkın. Cebimden mataramı çıkarıyorum, Osman yanımda yarım ağız gülümsüyor.
"Sarhoş mu olmak istiyorsun?"
"Gerek duymuyorum."
Söylediğim sözlerin tesiri altında kalıyor, gözlerindeki parıltıyı, dudaklarındaki bıyık altı gülümsemeyi yakalıyorum. Yanlış anlıyor. Düzeltmeye mecal bulamıyorum, beynim gitgide uyuşuyor, vücudum alkolun etkisi altında. Yanlış anlaşılmak hoşuma gitmeye başlıyor, gülüyorum.
Bir uçurumun kenarında duruyoruz. Burcu ve Kemal'in sevişmek için burayı tercih etmeyeceğinden eminim.
"Sinan," Diyor huzursuz bir sesle. Kafamı başlığa koyup ona çeviriyorum, kendi camından çenesini ovuşturarak dışarıyı izliyor.
"Hmm?" Diye mırıldanıyorum.
"Kıza yazık ediyorsun."
"Anlamadım?"
"Birkaç gün önce beni öptüğün için duyduğun rahatsızlığı Işık'ı kullanarak örtemezsin." Ardından devam ediyor. "Seni sevdiğini görmüyor musun?" Son sözcüklerini sesini titreyerek konuşuyor, Işıktan bahsetmediğini ele verircesine.
Görüyorum.
"Alkolün etkisindeydim, bu konunun peşini bırakmalısın."
"Sinan sen hep alkolün etkisindesin!" Diyor sitemle. Gözkapaklarım düşerken üzerlerinde minik öpücükler hissediyorum.
"Özür dilerim." Diyor, mahçup bir ses tonu takınarak.
"Bağırman beni etkilemiyor." Diyorum gözkapaklarım hâlâ gözlerimi sararken.
"Seni evine götürmeliyim." Son duyduğum sözcükler bunlar oluyor.
1️⃣0️⃣1️⃣
Birbirimize kilometrelerce uzağız, diye bağırdı genç kız adamın suratına. Işık, diye böldü adam kadının lafinı. "Kilometreleri aşabiliriz."
"Neden zoru seçiyorsun, neden kilometrelerce yürüyorsun korktuğun için? Ayaklarına dikenler batarak yürüdüğün onlarca kilometre, her adımında çiçek açan birkaç metreden daha mı yakın sanıyorsun?"
Adam, kadının imasını anladığı için susuyor ancak henüz ikisinin de haykırması gereken kilometrelerce sözcük olduğunun farkındalar.
"Sen iyi ol diye kendimi öldürüyorum, neden kendini hiç düşünmüyorsun?"
"Bana iyilik yapmandan nefret ediyorum."
Rüyamdan adımın seslenilmesi ile sıyrılıyorum. Osman arabadan inmem için beni sürüklüyor, bense hâlâ rüyamı düşünüyorum.
"Neden kilometrelerce yürüyorsun korktuğun için?"
Kalbim acıyor.
-
Profilimden eda×kerem'e de ulaşabilirsiniz. Ayrıca okuyup oy bırakmıyorsunuz ;((
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FINDIK | Osman+Sinan
Short Story"Sarhoş mu olmak istiyorsun?" "Gerek duymuyorum." #1 - love101 etiketi