dört

58 9 0
                                    

İyi okumalar 🖤

•••

Gözlerimi üzerinden ayırmadan, "Evet, sorabilirsin bekliyorum." dedim. Hafifçe güldü. Neden güldüğünü anlayamadım.

"Can'la aranızda ne var diyecektim. Bugün koridorda gördüm sizi." dedi. Ona ne oluyordu, acaba?

"Kimseyi ilgilendirmediği gibi, seni de ilgilendirmiyor. Hem neden soruyorsun?" dedim soğuk sesimle. "Çünkü seninle konuştuktan sonra okuldan çıktı. Arkadaşım ve merak ettim? Bence gayet mantıklı sebep." dediğinde alt dudağımı ısırdım. Evet, Can ilk derse girdikten sonra ortalıktan kaybolmuştu.

"Önemli bir şey değildi. Telefonunla arayabilirsin mesela, nerde diye?" dediğimde çok bilmiş gibi güldü. "Aradım zaten ama telefonu kapalı, çok bilmiş seni." dedi. Gözlerini kısmıştı ama yamuk gülümsemesi yüzündeydi. Cevap vermem hoşuna gidiyordu heralde.

Sinirlendiğim için cevap vermiştim sadece. Gereken şeyleri söylemiştim. Bundan sonra bir zahmet kalksın gitsin.

Ben cevap vermeyince Hümeyra, "Biz bir şey bilmiyoruz. Senin gibi ilk dersten sonra görmedik. Şimdi gidebilirsin." dedi. Yüzünde yapmacık bir gülümseme vardı. Bu kızı sevdiğimi söylemiş miydim?

"Pekala. Yardımlarınız (!) için çok teşekkürler. Bana müsaade." dedi ve gitti.

Hümeyra, "Herkes bir değişik. Psikolog olamadan, hastaneye yatıracaklar beni." dediğinde kahkaha attım. "Herkes, bir biz edemiyor sonuçta." dedim ben de.

"Mükemmeliz ayol!" diyerek ayağa kalktı Hümeyra. "Of Hümeyra! Kullanma şu kelimeyi, sinir oluyorum." dedim çatık kaşlarımla. Ben de ayağa kalktım. Sınıfa doğru giderken, "Kızma kankiloştokolom benim." diyerek yanaklarımı sıkmaya çalıştı.

"O ne be! Garip garip isimler buluyorsun." dedim. Yüzümde sahte kızgınlık vardı. Kaşlarım çatık, dudağımda gülümseme.

Okul çıkışına üç ders kalmıştı, sonunda!

•••

"Hocam, müdür yardımcısı Serkan hoca, Çisem Barin'i çağırıyor." diyen nöbetçinin sesiyle kafamı sıradan kaldırdım. Son dersteydik ve sevgili müdür yardımcımız beni çağırıyordu.

"Peki, gidebilirsiniz." diyerek izin verdi hoca. Ben de kalkıp, kapıya doğru yürüdüm. Müdür yardımcısının kapısının önüne gelince tıklatarak içeri girdim. Nöbetçi ardımdan içeri girdi, "Hocam Çisem geldi." dedi ve çıktı.

Ben yüzüne dik dik bakınca, boğazını temizledi. "Evet kızım, bir öğrenci bana bir kutu getirdi. Arka bahçede görmüş. Üstünde senin adın var. Ne iş?" dedi. Ne kutusu ya?

"Ne kutusu hocam? Ben bugün arka bahçeye bile gitmedim, benim değildir." dedim. "Yavrum, üstünde senin adın var. Kaybetmişsin belli ki. Al da git. Zorda bırakma beni." dedi. Besbelli beni de kutuyu da başından savmaya çalışıyordu.

"Peki. Kutuyu alayım ben o zaman." deyip, masanın üstündeki kutuyu aldım.

Siyah, kadife bir kutuydu. Boyu ne çok küçük, ne de çok büyüktü. Üstünde cidden benim adım yazıyordu. Böyle bir kutumun hiç olmadığına emindim. Bilinmeyen numara'dan mesaj aldığımdan beri, hayatım eskisi gibi gitmiyordu.

Sınıfa doğru giderken bu kutuyu ne yapacağımı düşünüyordum. Telefonumu çıkarıp saate bakınca zilin çalmasına beş dakika kaldığını görüp, lavaboya gittim. Beş dakika ile sınavı kaybetmezdim sonuçta.

Zil çalınca biraz daha oylanıp sınıfa girdim. Tam da tahmin ettiğim gibi sadece Hümeyra kalmıştı. "Nerede kaldın ya? Ne dedi Serkan Hoca?" dedi. Benim çantamı toparlamış, şimdi kendi çantasını topluyordu. Ona farkettirmeden kutuyu öğretmenler masasına koydum. Önüne de geçince göremedi kutuyu.

"Niye cevap vermiyorsun?" diyerek kafasını kaldırdı. "Önemli bir şey söylemedi. Sınav hakkında birkaç şey zırvaladı işte. Her neyse, hadi çantaları al çıkalım." dedim. Çantaları alıp kapıya doğru yürüdü. Kapıya yaklaşınca ben de peşinden gittim. Arkasını döneceği sırada, sırtından tuttum ve çantamı aldım. Bu sayede kutuyu göremedi.

Okuldan çıkışın da mesaj geldi ama bakmadım.

•••

"Anne! Günlüğüm nerde benim?!" diye bağırdım.

Okuldan eve gelince, olanları günlüğüme yazmak istiyordum ama bulamıyordum.

"Ben ne bileyim?! Ben şimdi çıkıyorum, arkadaşlarla işim var. Yemek yok, pizza falan sipariş edersin sen. Hadi güle güle." çantasını aldı ve gitti. Her zamanki gibi.

"Bir kere de beni başından savmasan ne olurdu anne?" dedim gözlerim dolarken. "Eminim ki biz böyle olmazdık. Kalbimi bu kadar kırmazdınız, babamla." dedikten sonra ağlamama kızıp, gözyaşlarımı sildim. Kimse için ağlamak yok!

Sonunda pes edip odama gittim. Daha sonra yazabilirdim nasıl olsa. Telefonumu elime alıp, pizza siparişi verdim. Tam kapatacakken mesaj bildirimini gördüm. Okul çıkışı bakmadığım mesajı. Kaydedilmeyen bir numaradandı. En azından bu gizli değildi.

0537**: çok inatçısın çok (15.31)

0537**: ama ben senden daha çok inatçıyım (15.31)

0537**: ya kızım aldığım kolyeyi niye oraya bıraktın (15.42)

0537**: ağlıyor şuan :(( (15.43)

0537**: neyse ben onu sana vermesini bilirim (15.45)

0537**: çantana bak bakalım, güzelim ;) (16.23)

•••

Bölüm sonu!⭐

Fazla okuyan olmadığı için bölümler kısa, ileri ki zamanlar da uzayacaktır. :)

yıldızlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin