Uzun bir uykunun tam ortasında olduğunu fark eden bilinçler, dinlenmeyi unutmalıdırlar. Çünkü yorgunluk bilincin getirisidir ve bilinç varken uyunan uyku bile yorgunluk sebebidir. Oysa göz kapaklarının örtülmesi, nefesin düzene girmesi, belki bir boşluk içinde belki de hülyalar arasında gezinmek bütün yüklerin geride kaldığı kaçıştır. Uyuduğunun farkında olup yine de uyanmamak, üzerine çöken uyku ağırlığını iteleyememek, mahkumiyet almış olmak tesirlidir. Uyanmayı ümit etmek, gözlerin aralanmasıyla başlayacak akışa hazırlık evresidir. Ölümün ağır bir uyku, uykunun hafif bir ölüm olduğu söylenir. Bazen temiz bazen kirli çarşaflar arasında, taşa veya yumuşak yastığa koyduğun başınla, birine ya da soğuk havaya sarılarak uyuduğun uykunun bilincinde olabilirsin. Uyanma ümidin olabilir. Uyandığında yapacaklarına dair planların olabilir. Fakat sonsuzluğa açılacak ya da bir daha açılmayacak, bir çukurun içinde veya küllerin denize savrulmuşken, nihayetinde yalnızken nasıl ümitlerin olabilir? Neyin hesaplaşmasıyla kalabilirsin uykuda? Neyin yorgunluğudur üstüne binen?
Hangi ölüm ortasında uykun açılır, hangi uyku sırasında ölüm dürtükler seni? Kan mı dindirir uykudan kuruyan damaklarının susuzluk hissini? Söyle dost görünen düşman, ne zaman bırakırsın peşimi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21. Yüzyıl Genci -Querencia-
AcakBiriken sözlerimi, konuşma vakti geldiğinde paylaşırım. Sanırım o vakit geldi.