Fizik dersinin benimiçin sancılı geçtiğini biliyorsunuz. Tüm bunlara neden katlandığıma gelirsek biraz kafa dağıtmamda lisenin katkısının büyük olduğunu reddememem.
Tamam insan bilimlerinde iyiydim. Yüz yıldan fazla yaşamıştım ve bir çok dalda bulunma şansı yakalamıştım. Olduğum kişiden farklı milyon tane kadın olmuştum. Ama hepsi kısa sürelerle benimleydi. Asla Laura'dan kurtulamamış bu lekeleri kesip atamamıştım.
Gelişen teknolojiyle dövmeler çeşitlenmiş ve daha şık haller almışsada bir anlam ifade etmeyen saçma izleri açıklamak hep çok zor olmuştu.
Ariana dövmelerimin anlamını sorduğunda onu haftalarca oyalamış sonunda pes etmemisi sağlamıştım. Sonuç olarak ben açıklanamayan bir nedenle bu şekilde doğmuş tuhaf biriydim. Gözlerimin rengine gelirsek insanlar o kadar da kötü karşılamamıştı. Yani önemli değildi. Tabi buz mavisi gözlerle doğan bir nesilden geldiğimi bilmedikleri sürece:)
Ariana dirseğini belime geçirip ' Ne yapıyorsun Laura. Herkes seni bekliyor.' dediğinde kafeteryada ve yemek sırasında oluşumuzun farkına vardım. O gözlerimi kocaman açıp yüzümü buruşturarak baktığımda arkasında sıralanmış ve bana katilmişim gibi bakan kuyruğa ifademi düzeltip koca bir gülücük yolladım.
'Üzgünüm çocuklar ama sanırım aç kalacağız. Burada koca bir fare dışkısı var.' dediğimde iğrenen nidalar yükseldi ve herkes yemekten vazgeçip dağıldı. Aşçımız Marry kafasındaki saç bonesini düzeltti ve bana tombul yanaklarını şişirip sinirle bakmaya başladı.
' Laura bazen vebayı senin insanlığı yok etmek için bulduğunu düşünüyorum. Senin yüzünden hayvan barınağına gidecek kaçıncı öğle yemeği bu!' dedi kükrer gibi.
Omuzlarımı yukarı kaldırıp başımı korkmuşum gibi eğdim ve ' Yanlış görmüş olmalıyım Marry. Bu hafta sonu katarak ameliyatım vardı. Üzgünüm.' dediğimde Ariana kahkahalarla gülmeye başlamıştı.
O sırada okulda daha önce görmediğim genç çocuk bölmeli yemek tabaklarından birini aldı ve köftelerle doldurmaya başladı.
Kafeteryada kalan birkaç kişi ona endişeyle bakarken. O koca kahve gözlerini bana dikip ' Birinin canı sıkılmış olmalı arkadaşlar.' dedi ve köftelerden birini ağzına atıp birkaç kez çiğneyip yuttu ve ' Yemekler gayet lezzetli ve temiz görünüyor.' deyip bana senden hiç hoşlanmadım bakışı attıp masalardan birine geçti. Dağınık siyah saçları ve kirli sakallarının gizlediği esmer yüzü korkusuz bir ifadeyle çevrelenmişti.
Ariana kolumdan tutup beni hızlı adımlarla kafeteryadan çıkardığında ' Vay canına onu daha önce gördüğümü hatırlamıyorum. ' dedi. 'Bende öyle'dedim şaşkınlığın sesime yansımasına izin vererek.
Etkileyici bir tipti ve itiraf etmeliyim bana karşı çıkmasından hoşlanmıştım. 'Her neyse ben makaj kontrolü yapacağım.' dedi Ariana. Onunla gitmeyeceğimi bildiğinden vakit kaybetmeden uzaklaştı.
Günün bu saatinde spor salonunda kimsenin olmayacağını bildiğimden biraz uzanmak ve aptallığıma yanmak için kolidorda ilerlemeye başladım.
Dolaplara yaslanmış fısıldaşan kızlar,yerde oturmuş kitap okuyanlar ve diğer şeylerle burası sıkıcı bir liseydi. Birbirinden nefret eden iyi ve kötü kızlar yoktu.
Mesela sürtük bir amigo kız bekleriz değil mi? En azından çağın ilgi gören tüm filmlerinde bunlara raslarız.
Bu lise ölmüş gibiydi. Ölmüşte kemikleri tozlaşıyormuş gibi.Salonun loş ve yalın halini seviyordum. Kimse olmadığında ne kadar yanlızdı. Ayrıca zeminin pürüzsüzlüğünüde seviyordum. Yere öylece uzanıp ışıklandırmanın asılı olduğu tavanı izlemeye başladım.
O çocuğun gözlerinde anlam veremedği bir korkusuzluk vardı. Bu beni korkutmuştu da. Kazağımın kollarını parmak uçlarıma kadar çekişrip kollarımı kendime doladım. Neyin ters gittiğini bilmiyordum ama iyi hissettiğim söylenemezdi.
Bir sonraki derslere girmek istemediğimi fark edip eşyalarımı kaptığım gibi Ariana'ya mesaj atmayı düşünüyordum.
Sınıftan çıktığım sırada onunla karşılaştım. ' Nereye gidiyordun?' diye sordu. 'Kendimi iyi hissetmiyorum.' dedim omuz silkerken.
'Seninle gelmemi ister misin?' diye sordu endişeyle. Sorunum bedenimde değil zihnimdeydi. Tuhaf olan bir şeyler vardı ve ne olduğunu blmiyordum.
Derin bir nefesten sonra ' Hayır sorun değil. Hallederim.' dedim ve ona veda edip okuldan ayrıldım. Arabamı almak için okulun park alanına ilerlerken etrafın aşırı sessiz oluşu canımı sıkmıştı.
Çantamı arka koltuğa atıp sürücü koltuğundaki yerimi aldım. Telefonumun mesaj sesiyle irkildim ve gelen mesaja bakmak için çantamdan telefonumu çıkardım.
Telefonu yanımda taşımaktan bile hoşlanmıyordum. İşin gerçeği henüz bu lanet teknolojiye alışamamıştım.
Eric birkaç işi çıktığı için çıktığını ama akşam yemeğinde mutlaka olacağını haber veren bir mesaj göndermişti.
Oflayarak arabayı çalıştırdım ve eve gitmeden önce yemek için biraz alışveriş yapmaya karar verdim. Sıradan nsanların yediği her şeyi yiyebilirdik. Aslında bunu seviyorum bazı vampirler kendilerini insanlardan tamamen farklı kılmak adına yemeklerden ve insansı çoğu şeylerden uzak duruyor. Bunlar vahşi kabileler şeklinde yaşıyor ve genelde kraliyetle pek bağları olmadığı için babam Harry onları pek umursamıyor.
Benim tercihim modern olmaktan yana tabi fazla haşırneşir olmadan. Asil... Imm bu kelime benim için braz uzak birkelime olsada abim Eric bu kelimenin karşılığı olarak doğmuş gibi.
Kendime gelip sert bir fren yaptım. Az önce bir alışveriş arabasına çarpıştım ve genç bir kızıda es geçmiştim . Harika öyle değil mi? Nasıl bir yaratıktım ben? Vay canına o saçta neyin nesi? Kız gergin ve toz pembe farları olan koca gözleriyle bir elini beline yerleştirip kapımı açtı.
'Senin sorunun ne ?' dedi iki farklı renkteki saçının bir yarısı pembe diğer siyahtı. İtiraf etmeliyim enteresan bir görüntüsü vardı. ' Affedersin biraz dalgındım.'dedim sakince.
'Dalgındın öyle mi? Senin yüzünden biraz önce 600 dolar ödediğim pasta malzemelerimi mahvettiğinin farkında mısın?' diye sordu giderek büyüyen bir öfkeyle.
Arabadan çıkarken geri adım dahi atmamıştı ve boyu benden birkaç parmak kısaydı. Neredeyse burunlarımız değecekti ama geri adım atmaya niyeti yoktu.
' Bak ben hasarı karşılarım sende bu denli agresif olmaktan vazgeçersin ha? ' dedim sevecen olmaya özen göstererek. Aksi halde fazla kötü şeyler olabilirdi.
'Ah hasarı parayla hkarşılamayı aklından bile geçirmiyorsun!' dedi ve devrilen alışveriş arabasına gittiğinde ona yardım etmek için hareketlendim. Yerdeki malzemeleri toparlarken bana ters bir bakış attı ve ' Pastanede yardıma ihtiyacım var. Yardımcım işi bıraktı.' dedi. ' Şaşırmadım.' diye mırıldandığımda ' Söylediklerini duyabiliyorum. Acemi sürücü.' dedi.
'Hah! Acemi mi dedin? ' dedim gözlerimi yüzüne dikip. Çok şirin bir yüzü vardı. Üzerinde oyuncak bebeklerin elbiselerine benzer mini bir elbise vardı. ' Evet doğru duydun. Hiçbir usta sürücü senin gibi parkın ortasından ilerlemez.' dedi hala malzemeleri toplamakla uğrışırken.
' Biliyor musun pastanen ve sen umrumda değilsiniz. ' dedim ve ayağa kalkıp arabama doğru ilerlemeye başladım. ' Seni mahkemeye vermeme ne dersin?' diye sordu arkamdan. Gözlerimi devirip ona döndüm ve ' Ah hadi ama kimse birkaç cansız malzeme için beni suçlayamaz.' dediğimde gülümsedi ve kolunu yukarı kaldırdı.
Uzun bir sıyrık ve birkaç damla kan... Ah evet bu biraz başımı ağrıtırdı ama çok az. Yinede ona yardım etmek aklımı şu iblisten ve lekemden uzak tutabilirdi.
'Pekala araban var mı?' die sorduğumda yerinde zıpladı ve ' Harika! Elbette var şuradaki küçük kamyonet.' diye işaret ettiği araca baktığımda hiç ama hiç şaşırmamıştım. Pembe ve çeşitli şirin şeylerle süslenmiş tatlı bir pastane aracıydı.
Zorlada olsa bir gülümseme eşliğinde ' Seni takip ederim' dedim ve arabaya geçip onu ve küçük kamyonetini beklemeye başladım.
Başıma nasıl bir bela aldığımın farkında bile değildim. Bu arada adım G !' diye bağırdı kamyonete geçerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laura Dwight
FantasyHayatı boyunca bir ucube muamelesi gören Laura; Vampir akrabalarından bıkmıştır. Amcası tarafından yetiştirilir ve bir iblise sonsuz cezasından kurtulmasına yardım eder. Onun kölesi olarak yaşayacağını ve hayatının daha kötüye gidemeyeceğini düşündü...