-4-

52 10 25
                                    


--Beril--

Havuzun kenarına doğru yüzerken bir yandanda gözlerimi Ilgın'dan ayırmıyordum. Hızla koşarken açık kapıdan eve girip kapıyı kapattığında sinirle kendimi havuzdan yukarı çektim. Bu kadar sakar olmak zorunda mıydım?

Her şeyi halletmiş giderken tekrar başa dönmüştük. Ne yapacağımı düşünürken bahçedeki masayı ve etrafındaki sandalyeleri görünce hızla oraya koşup rastgele bir sandalyeyi aldıktan sonra arka kapıya gittim.

Cam kapının önüne gelince derin bir nefes alıp elimdeki sandalyeyi hızla kapıya fırlattım. Çatlasada kırılmadığında aceleyle alıp tekrar kapıya doğru savurdum. Kapı paramparça olurken etrafa saçılmış cam kırıklarına dikkat ederek içeri girdim. Kıyafetlerim üzerime yapışmış her yerimden sular damlarken salonun ortasında dikiliyordum.

Bora neredeyse perdeyi kesmişti ve  Ilgın arkada attığım düğümü çözmeye uğraşıyordu. Geldiğimi fark edince telaşla el hareketlerini hızlandırsada ben daha hızlı davranıp yukarı kata çıkamadan onlara yetişebilmiştim. Yinede yaptığı şey zekiceydi.

Silahımı onlara doğrultmuşken düğüm çözülünce abisi hızla ayağa kalkıp Ilgın'ı arkasına aldı.

Bıkkınca nefesimi dışarı bıraktım "çekilir misin lütfen? Sadece işleri zorlaştırıyorsun"

"Çekilmeyeceğim" dedi net bir şekilde.

Kaşlarımı çattım "seni vurmamı istemiyorsan çekileceksin"

"Vur o zaman" dedi öfkeyle "onu götürmene izin vermeyeceğim"

İşte ilk defa burada endişelendim. O kadar kendinden emin duruyordu ki aradan çekilmeyeceğini anlamıştım. Peki ne yapacaktım ben şimdi? Onu asla vuramazdım. Bu mümkün değildi.

Derin bir nefes alıp şansımı denedim "eğer çekilmezsen ölürsün ve ben yine kız kardeşini götürürüm. Eğer aradan çekilirsen yine kardeşini alır giderim ama en azından hayatta kalmış olursun. Hangisi daha iyi bir seçenek sence?"

Çok mantıklı konuşmuştum bence. İkna olmak zorundaydı. Yoksa ne yapardım hiçbir fikrim yoktu.

Başını iki yana salladı "umurumda bile değilsin"

Ve ben ne yapacağımı bilemeyerek öylece kaldım. Fazla cesurdu ve bu hiç iyi bir şey değildi. Onu vuramayacağımı anlarsa hiçbir şey yapamazdım.

Son bir şansım kalmıştı. Abisi Ilgın için kendini feda ederken Ilgın buna müsade edemezdi değil mi? Abisini kendisinden çok seviyor olmasını diledim.

"Abin şu an seni düşündüğü için ne kadar saçmaladığının farkında bile değil. Bense bugün birilerini öldürme havamda hiç değilim çünkü ceset saklamak, kanları temizlemek falan bunlar zor işler anlarsın ya"

Ilgın'ın yüzünü göremesemde onu etkilediğimi ve korkuttuğumu umut ediyordum. Arkadan bir hıçkırık sesi geldiğinde başardığımı anlayıp rahatladım.

"Şimdi abinin arkasından çıkıp yanıma gel ve kimseye zarar vermeden buradan gidelim"

Abisi onu korumak istercesine kollarıyla biraz daha geriye iterken tam gözlerimin içine baktı "öyle bir şey olmayacak"

Ilgın tam arkasından çıkıyordu ki hızla kolunu yakalayıp tekrar önüne geçti "eğer yapacak olsa şimdiye kadar yapardı duydun mu? Bir şey yapmayacak sakın çıkayım deme."

Kalbim panikle hızlansada bunu tabii ki onlara belli etmedim "Eh, artık yapabileceğim bir şey yok size bir şans vermiştim"

Silahı tam kafasına nişan almışken Ilgın abisinin kendisini yakalamasına fırsat vermeden hızla onu bırakıp yanından ayrıldı. Zaferle dudaklarım kıvrılırken hızla kardeşine doğru uzandığında  silahı kıza çevirdim "sakın" dedim tehditkar bir şekilde.

Bir şaka ya da anı gibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin