3. Bölüm

66 19 17
                                    

Bana doğru yürüyor olması kalbimin hızlanmasını sağlamıştı. Yaklaştığında  mükemmel parfüm kokusu ciğerlerimi dolduruyordu. Göz göze geldiğimizde attığı minik gülümseme kalbimi tekletmişti. Hafifce kulağıma eğildi ve konuşmaya başladı.
"Bensiz nefes alamıyor musun? Her yerde yanımdasın."
Söylediği sözlere şaşkın şaşkın baka kalmıştım. Cevap vermek için ağzımı açmıştım ancak cevabımı beklemeden yanıma oturmuştu.

Ben onun yüzünün her ayrıntısını  hafızama kayıt ederken sınıftaki kızlarda bizi hafizalarına kayıt ediyorlardı. Bir kaç kişi hariç hepsi kıskanç bir şekilde bize bakıyordu. Bu çocuk bu kadar popüler veya ilgi çekicimiydi?

Gelen hoca ile düşüncelerimden sıyrıldım. İlk hafta olduğu için neredeyse hiç ders işlenmetecekti. Bunu verdiği rahatlıkla kafamı sıraya koydum ve düşüncelere daldım. Tipik bir arka sıra öğrencisiydim. Kimse beni görmesin, benimle muhatap olmasın diyen, kafayı derslere fazla takmayan bir insandım. Yanımda oturduğunu aklından çıkartamıyor, kalbimin atış hızına engel olamıyordum.

Sonunda teffüs arasıydı. Kolunda kuluçkaya yatmış başımı kaldırdım ve sınıfa baktım. Geneli kendi halindeydi. Ancak Selim'in bakışlarını üzerimde hissediyordum.

Yan tarafa baktığımda devasa göçükleri ile bana gülümseyen Ömer Eymen'i gördüm. Bakışları benim içimi eritirken yaptığı şeyle ağzım açık kalmıştı. Elimi tuttu ve beni kaldırdı. Soran gözlerle gözlerine bakıyordum ancak cevap yoktu. Bu hareketleri hem beni şaşırtıyor hem de mutlu ediyordu.

Beni çekerek sıradan çıkarttı. Yaptığı  şeyler beni utandırmıştı. Sınıfa baktığımda ismini Duru'dan öğrendiğim Elif Naz yanağının içini dişliyordu. Anlam veremediğim ateş çıkan gözleri ile bana bakarken sınıftan çıkmıştık.

Ömer Eymen beni sürüklüyordu ve nereye gittiğimiz hakkında hiç bir fikrim yoktu. Koridor boyunca o önde ben arkada yürümüştü ve ellerimiz birbirine kenetli bir şekildeydi. Fazla utangaç birisi değildim ancak kimin önünden geçtiysek bizi göz hapsine almıştı. Asansörün önüne geldiğimizde durdu ve asansörü çağırdı. Ben hala yüzüne şaşkın bir şekilde bakarken o bana hiç bakmıyordu.

Gelen asansöre bindik ve sürüklenmekten artık bıkmıştım. Ani bir hareketle elimi çektim ancak çok sıkı tuttuğu için kurtaramadım.Anlam veremediğim hareketleri beni sinirlendirmete başlamıştı.
"Nereye gidiyoruz?"
Sorduğum soruya cevap verme zahmetinde bulunmamıştı. Yüzüme hiç bir duygu barındırmadığı gözlerle baktı. Beni kayda almaması sinirimi bozuyordu. Buna karşılık ağzından çıkan kocaman bir ofa engel olamamıştım.

Asansör ikinci katta durmuştu. İndiğimizde elim hala Ömer Eymen'in elindeydi ve hala sürükleniyordum.

Koridor boyunca yürüdük ve kantine girdik. Okul kafesi demek daha doğru olurdu sanırım. Çünkü  kafeden hiç bir farkı yoktu. Çalan müzik, renkli masalar ve sandalyeler, masallardaki küçük menüler insanı büyülüyordu.

Cam kenarındaki masanın birine oturduk.
"Neden geldik buraya?"
"Sabah kahvaltı yapmadın." Anlamadım! Seni neden ilgilendiriyorku? Çok umrunda sanki. Daha demirden beri bunun için mi sürükleniyorum?
Ben içinden Ömer Eymen' e saldırırken o kantin görevlisine bir şeyler söylüyordu. Yaka kartında Emre yazan kantin görevlisi yanımızdan gittiğinde merakına engel olamamıştım.
"Burası neden normal bir okul değil?" Söylediğim şey çok anormal bir şeymiş gibi bana bakan Ömer Eymen' e baktığımda gülmemek için kendini sıktığı belli oluyordu.  Sorduğum soruyu aklımda test ettim ancak her hangi bir şey bulamadım.
"Çünkü burası en tanınmış  kolejlerden birisi. Bu şekilde ayakta kalıyor."
Hafifçe başımı sallayarak karşılık vermiştim. Burası çok iyi bir yerdi. Öğrencilerin rahat etmesi için her şey yapılmıştı.

Masamıza gelen şeyler artık beni şaşırtmıyordu. Alışmaya başlamıştım. Birbirinden çeşit reçeller, peynirler; masada bulunan omlet, poğaça, tostlar şaşırılacak bir şey değildi ki.
"Yemiyecek misin?"
Ömer Eymen'in yüzüne baktığımda harkulade gözleri ile bana bakıyordu.
Yemeye başladım ve gelen portakal suyunu da içtikten sonra doymustum. Ben kahvaltımı yaptığım süre zarfinca Ömer Eymen gözlerini benden ayırmamıştı ve bu beni mutlu etmişti.
Hesabı ödeyip çıktığımızda zil çalmıştı.  

Geldiğimiz gibi sınıfa geri döndüğümüzde -tabi bu sefer el ele değildik- Elif Naz'ın sakinleşmeye  çalışıyor gibi bir hali  vardı. Umursamıyordum ancak onun sinirli bakışlarını üzerimde hissediyordum. Onun yanında beni rahatsız eden şey de Kerem'di. Onun da Elif Naz'dan bir farkı yoktu. Özellikle Ömer Eymen'e delici bakışlar atıyordu. Bu davranışları çok saçmaydı. Beni kıskanıyor olamazdı.

Sıraya geçtim ve oturdum. Okulun sonuna kadar kaldırmayacağım  kafamı koluma gömdüm ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Bana seslenen ses ile uyandığımda karşımda Duru'yu gördüm. Sınıfta bir kaç kişi kalmıştı ve Ömer Eymen' de yoktu. Okulun çıkış zili çalmıştı. Kafamı sıradan kaldırdım ve çantamı alarak sınıftan çıktım. Duru'nun bana karşı olan sempatik tavırları beni mutlu ediyordu. Sanki içinin güzelliği, saflığı dışına vurmuştu. Beyaz teni ona masum bir hava katıyordu.  Sıcak davranışları ile şimdiden gönlümü feth etmeye başlamıştı.

"İyi misin? Tüm gün başını hiç kaldırmadın." Beni düşünüyor olması beni mutlu etmişti.
"İyiyim çok teşekkür ederim. Şey... Ömer Eymen nerede, biliyor musun?"
Ne Kadar kendimi frenlemek ışte sende yapamıyordum. Sürekli onu düşünüyor, merak ediyor, hep yanımda olsun istiyordum.
"Nereye gittiğini, nerede olduğunu bilmiyorum. Ama gitmeden önce sana eşlik etmemi söyledi." Konuşmasının yanında göz kırpması dikkatten kaçmayacak bir hareketti. Ömer Eymen'in yaptığı şeye zaten diyecek yoktu. Beni dadıma emanet ediyordu.

Odama çıktığımda, pardon odamıza çıktığımda -burası bizim odamızdı Ömer Eymen ve benim odamdı. Prens ve prensesin odasıydı-üzerindekiler çıkarttım ve siyah tayt ve kırmızı bir tişört giydim. Saçımı yukardan topladım. Telefonumu aldım ve annemi aradım. İlk günümü merak etmiş olmalıydı.

Yaklaşık yarım saatlik konuşmanın ardından telefonu kapattım. Bugün ki Kerem ve Elif Naz'ın davranışları aklıma gelmişti. Kıskanç bakışları karşısında erimiştim. Beynimde canlanan ilk düşünce Elif Naz'ın Ömer Eymen'den hoşlandığı ya da eski sevgilisi olduğuydu. Sonraki düşüncem ise Kerem'e elimi uzatmadığım ve ukalaca davrandığınım için sinirlenmiş olmasıydı. Kesinlikle ikisindede haklıydım ve Elif Naz'ın Ömer Eymen'in eski sevgilisi olması sinirlerimi bozmuştu.

Çocuğu ağırdan ağırdan kıskanıyordum. Bakışları, konuşması, yüz tipi, kalbi sadece benim olsun; benimle olsun istiyordum. Bencil bir şekilde varlığını bana adasın istiyordum. Sürekli yanımda olsun istiyordum. Kalbi benim için atsın istiyordum. Sürekli beni düşünsün, benim için yaşasın istiyordum.

Henüz tanışalı bir gün olmuştu. Ama ben ona tüm benliğimle bağlanmıştım. İlk defa böyle bir şey yaşıyordum. Belki de rotasını belirlemiş hayatımın aşk  oyununu oynuyordum.

Bu bölümü bugün yayınlıyorum çünkü her hafta sürekli olarak pazartesi günleri yayınlayacağım.

Hikayemi ilk yayınladığım günden bu güne  üç gün oldu ve okuması şu an çok iyi gidiyor. Ancak okumaya göre oy yok eğer okuyorsunuz yıldıza basın lütfen. Beni çok sevindirirsiniz.

Görüşlerinizi yorum yaparak bildirirseniz hikaye mi düzeltme olasılığı bulurum.

Şimdiden çok teşekkür ederim.

Veeeeee canım,  Melike bana ilk günden bu güne kadar destek olduğun   için sana çok çok teşekkür ederim...

Bu arada istagram hesabımı takip edebilirsiniz. gmzl_gzl60 :)

Hepinize iyi okumalar sizi çok çok seviyorum...

Alevlenmiş TehlikeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin