~FLORA VE FAUNA~ 19

207 23 5
                                    

İyi okumalarrr!!!!

Bugün yataktan güç bela çıktım. O berbat gün gelip çatmışken yapacağım hiçbir şey yoktu.

Son kez, evet son kez ders anlatacaktı Selin. Mutsuz mutsuz kahvaltı ettim, annem ve babam bana laf atsalar bile umrumda olmadı. Hatta bir ara annem "İkinci çocuğu yapacaktık Cemil." dese de ses çıkarmamıştım. Çok kıl olduğum ikinci çocuk meselesinde susmam biricik ebeveynlerimi endişelendirmişti. Neyim olduğunu sorduklarında sadece iyi olduğumu söyleyip odama çıktım. İyi olmadığımı anlamışlardı ama peşimden gelmediler. Böyle durumlarda hep ne olduğunu öğrenmedin bırakmazlardı halbuki.

İngilizce sınavı haftaya olduğu için son dersimizi test çözerek geçirecektik. Belki biraz konuşma pratiği yapacaktık.
Bunlar hariç hiçbir şey yapmayacaktık. Diğer derslerde olduğu gibi. Ona hala oyuncak araba koleksiyonumu gösterememiştim. Odaya ilk girildiği anda göze çarpan rafta olan koleksiyonum dikkatini bile çekmemişti.

Kapı zili çaldığında ilk defa hüzün  duymuştum. Belki biraz abartıyor olabilirdim fakat onunla ilk uzun konuşmalarımız bu dersler olduğu ve bu da biteceği için üzgündüm. Bugünden sonra yine eski Selin ve Barış olacaktık. Gerçi yakınlaştığımızı hissediyordum hatta daha da ileri gideceğine dair ümitlerim vardı. Bu yalnız geçirdiğimiz 3 saatin yerini ileride umarım doldurabilirdik. Ve umarım Selin benden kaçmazdı. Duygularımı anlamasını o kadar çok istiyordum ki.

"Barış?"

Selin kapıda durmuş benim bu kara kara düşünen halime bakıyordu.

"Selin, gelsene."
Neşeli çıkarmaya çalıştığım ses, hüzünlü sesimle karışınca ortaya garip bir ses tonu çıkmıştı.

Selin yanıma, masaya geldi ve çantasını ayak ucuna koydu.
"Sen iyi misin?"

"Yesn't."

"Anlamadım?"

"Öyle diyorlar ya işte. Emin olmayınca falan."

"Onu anladım da, sen... Her neyse, neden böylesin?"

"Son ders ya bugün, o yüzden."

"Aa evet. Haftaya salı ingilizce sınavı var. Matematik çalışmaktan diğer dersleri salmıştım ben." Son dediği şeye güldü. Ama ben gülmedim.
Bu halimi görünce gülmesi soldu ve çantasından kitap kalem çıkardı, masaya koydu.

Önüme iki tane A4 kağıdı koydu.
"Şu klasik soruları cevaplamanı istiyorum. Hocanın sorduğu tarzda. Ben de matematik çalışacağım. Pazartesi sınav var ya."

Ben cevap vermeyip bana verdiği A4 kağıda bakarken devam etti.
"Aslında bugünkü dersi iptal edecektim sınava çalışayım diye fakat sana verdiğim sözde durmak istedim. Burada çalışmaya karar verdim."

"Teşekkürler."

Benim bu donuk cevabım onun da modunu düşürmüştü. Sessiz sessiz sorularımızı çözerken birden bana döndü ve "Biliyor musun, çözmeyelim bir şey, sen bana koleksiyonunu göster. Olur mu?" dedi. Gerçekten dedi.

Heyecanla sandalyeden kalktım.
"Olur, çok iyi olur."

Koleksiyonumun olduğu rafın önünde durduk, ona döndüm, klasik oyuncak arabaları dikkatlice inceliyordu.
"Fark etmediğini sanmıştım."

Bana bakmadan gözlerini arabalarda gezdirdi. "Fark ettim tabi ki. Ama derse odaklandığım için üzerinde durmadım pek."

O gün beraber oyuncak araba koleksiyonumu inceledik. Ona küçüklükten beri bu koleksiyonu yaptığımı, kimseye dokundurtmadığımı söyledim. Son söylediğim şeyi duyunca elini küçük 1950 model Mercedes'ten çekti.

"Hayır hayır, sen dokunabilirsin."

Koleksiyonun alt rafında bulunan albümlerimi görünce ona bakmak istedi. Fakat ben izin vermeyince ısrar etti. Zar zor izin verince çocuklar gibi sevindi ve bebeklik albümümü aldı eline. Halının üstüne oturup fotoğraflarıma tek tek baktık.

"Bu fotoğraf çekildikten bir saniye sonra babamın üstüne kusmuşum. Baştan aşağı kusmuk olmuş."

Kahkahalarla güldü.

"Bak, burada da nasıl ağlıyorum. 1. yaş günümdü. Palyaço getirmişler, ben onu görür görmez ağlamaya başlamışım. Susturana kadar canım çıktı, der annem."

Çocukluk albümüne geçtik. Saçma sapan fotoğraflarımı görünce utanma geldi bana.

"Bakmasak mı bunlara?"

"Hayır, bakmak istiyorum." dedi keyifle.

Albümden bir fotoğrafı çıkarıp bana gösterdi.

"Sünnet kıyafeti ne çok yakışmış sana."

Fotoğrafta sünnet kıyafetinin içinde çok mutsuz duruyordum. 10 yaşlarında olmalıydım.
Elinden hemen aldım.
"Dalga geçme ya. Ne kadar acıdı, sen biliyor musun."

Güldü. "Hayır, muhtemelen de bilemeyeceğim."

Bir diğer fotoğrafa baktı.
"Burada da sünnet kıyafetinle ağacın tepesindesin?"

"Evet, bayağı heyecanlı kaçıştı."

Bu albümü de bitirdik. Çocukluk albümüm 12 yaşında bitiyordu. Selin diğer bakmadığımız ergenlik albümüme bakmak için albüme uzandığında ondan önce davranıp albümü aldım.
"Buna bakmak istemezsin. Ergenliğe girdiğim o yıllar benim için karanlık yıllar."

"Abartma ergenlik işte."

"Hayır, sıradan bir ergenlik değil. İnan bana. Bu hale nasıl geldiğimi düşünmekten kendini alamazsın."

Ayağa kalkıp albümü rafın en üstüne koydum. Selin uzandığı zaman muhtemelen alamayacaktı.

"İyi bakmayalım."

"Kızma ya, valla çok kötü. Annem bile bakamıyor onlara."

Gülsün diye söylediğim şey işe yaramıştı.

Yerden kalkıp masadaki telefonuna baktı. "Saat dördü çoktan geçmiş. Ben gideyim artık."

Kitabını kalemini çantasına koyup çantayı omzuna taktı. Beraber alt kata inip onu kapıya kadar geçirdim.

"Görüşürüz, Barış. Çok keyifli bir gündü, teşekkürler." Yüzündeki gülümseme içimi sıcacık yapmıştı.

"Ne demek, ben teşekkür ederim. Pazartesi görüşürüz."

Selin arkasını dönüp gidecekken durdu ve utangaç bir halde "Bir şey soracaktım ama unuttum. Şey diyecektim, sınavlardan sonra bir yerlere gidelim mi?" diye sordu.

Şaşkınca baktım. "N-nasıl?"

"Gider miyiz?"

Silkelenip kendime geldim.
"Tabi gideriz, gitmez miyiz."

"Tamam o zaman konuşuruz zaten."

"Aynen konuşuruz."

Selin arkasını dönüp gitti. Ben ise şaşkınca dışarıya bakmayı sürdürüyordum. Birkaç ay önce bana böyle bir gün yaşayacaksın Selin'le deseler hadi lan ordan derdim. Fakat olmuştu. Beni randevuya bile çağırmıştı.

"Barış! Oğlum, kapıyı kapatsana ev soğuyacak." Annemin dediğini yapıp kapıyı kapattım ama orada öylece dikilmeye ve gözlerimi kırpmadan karşıya bakmayı kesmedim.

*****

Barış gibi seven olsa yeter be.
Çok şey istiyorum değil mi :(

Flora ve Fauna || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin