• Dolunay Beyazı #YGMayıs2020

50 5 0
                                    

Gıcırtı.

Bu ses, saçları kalçasını kapatan kadının içindeki ürpertiyi her daim daha da arttırıyordu. Ona burada yalnız olduğunu binlerce kez hatırlattığı gibi. Bu uğursuz sese kulaklarını tıkamaya çalıştı, bir kez daha. Boynundan bedenine doğru süzülen bir ter damlası yerinde huzursuzca kıpırdanmasına neden oldu ve gür saçlarını iki eliyle birlikte tutup hepsini sağ omzundan aşağı serbest bıraktı. Önünde durduğu birkaç merdiveni aceleci olmayan adımlarla indikten sonra çıplak ayaklarının serin kum taneleri ile kavuşmasını minnetle karşıladı. Karşıdan esen ve biraz önce sağ omzunda topladığı saçlarını dağıtan ılık rüzgarın tenini usulca yalamasına izin verdi. Ciğerleri de rüzgardan nasibi almak istercesine derin bir nefes alıp verirken az önce kapattığı gözlerini, uzun kirpiklerinin birbirine veda etmelerine izin verecek kadar bir sürede yavaş bir şekilde açtı.

Adımlarını istekle ama her adımında ayaklarının toprakla buluşmasını bir bayram edasıyla kutlayarak attı ve hücrelerindeki özgürlük meşalesinin biraz daha harlanmasına izin verdi. Rüzgar yüzünün her hücresinde fütursuzca raks ederken kirpikleri de şımarıklıkla ona eşlik ediyordu.

Ayak parmaklarına çarpan suyla birlikte suratına bir gülümseme yerleştirdi. Kaç saat olmuştu, kaç gün, kaç ay, kaç yıl...

Bu dünya ondan kaç yılını almış ve yerine armağan diye kaç yıl vermişti?

Uzun siyah saçlarını elinin tersiyle sırtına doğru itti ve iki kolunu birden yere paralel olarak kaldırdı. Rüzgarın ve denizin dans ediş sesini kontrol ediyormuş gibi ellerini hareket ettirdi. Bu hareketini oldukça sakin bir şekilde yaptı ve en sonunda kendi oluşturduğu ritimle ellerini hızlandırdı ve rüzgarın kulağına çarpan son sesi ile tam karşısında duran ve denizin ortasını yarıp ışıklarını suratına bahşeden dolunaya doğru işaret parmağını kaldırdı. Her ay her dolunayı gördüğünde yaptığı bu hareketlerin sonunda olduğu gibi kendisini birden yumuşak kumların üzerine bıraktı. Artık dolunay bembeyaz bacaklarından, düşmesinin etkisiyle mümkünmüş gibi daha da açılan göğsüne kadar her yerini aydınlatıyordu. Şuan burada onu izleyen bir adam olsa şimdiye kadar kesinlikle pembenin en koyu tonu olan dudaklarından öpmüş ve elleri ile vücudunu aydınlatan dolunayı kıskanarak her yerinde gezinmişti. Başını kumların arasında iki yana çevirdi.

O sadece dalgaların kendisi ile oynaşmasına izin verebilirdi.

Zihninden bir film şeridi gibi akan sahnelere bir kez daha sesli bir şekilde küfür etti ve elleri ile herkesin kıskanacağı o beyaz ve pürüzsüz yüzünü ve en önemlisi diplerinde sürmeyi anımsatan bir siyahlık olan yeşil gözlerini kapattı.

Zihninden geçen bir sahneyi görmeyi gözlerini kapatarak engelleyemezdin. 

Bunu biliyordu. 

Yine de denedi. 

Yaptıklarının bedelini ödemek istercesine bastırdı parmaklarını gözlerine.

"Yeni bir şehre bakan pencere gibi gözlerin."

Bu defa ellerini gözlerinden çekti ancak gözleri hala sımsıkı kapalıydı. Kulaklarına bastırdı ellerini, bastırdı, bastırdı... Sağır olmayı dileyecek kadar çok bastırdı. Ama ne karanlık zihninin perdesinde oynayan görüntüleri ne de tek bir izleyeni olan boş bir tiyatro salonunda yankılanan sesleri durdurabildi. En sonunda pes ederek zihninde dönen sahneyi izlemeye ve tanıdık sesleri dinlemeye koyuldu. Ellerini kulaklarından çekerken gözünden akan bir damla yaşın da üzerinde yattığı kumla buluşmasına izin verdi. Kollarını bedeninin iki yanında serbest bıraktı.

İçtiği son kadehin etkisini göstermesiyle birlikte sımsıkı kapattığı gözleri usulca gevşedi. Bir eli boynunu gıdıklayan kumları savuştururken diğer eli ile daha fazla karanlık dilenen gözlerinin üzerini örttü. Kabusların arasında sürünen ruhunu uykunun sessizliğine teslim derken onu aydınlatan dolunay da büyük bulutların arasına yerleşerek onu rahatsız etmeden usulca başka diyarları aydınlatmaya koyuldu.

Bu çekip giden dolunay... sadece karanlığın gölgesi olan bedenleri mi aydınlatıyordu yoksa acı çeken ruhların da sancısına bir merhem miydi?

Ondan mıydı genç kadının her dolunayda kumlara uzanışı..

Ondan mıydı ruhunun yaralarını ona göstermek için çırılçıplak karşısında yatışı..

Belli ki ondandı.

Belli ki ondandı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
KARANLIĞIN GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin