𝟎.𝟏

239 19 23
                                    

Öncelikle merhaba diyerek başlamak istiyorum ben Lilith, instagramdan chatshug.

Umarım hikayeyi seversiniz. Adrien Agreste'in ağzından anlatılıyor olacak. +18 ve küfür içerecek, bilerek okuyun lütfen...

Yorumlarınız ve beğeniniz benim için önemli, belirtmeyi unutmayın! Hiç uzatmadan başlayalım.

Bu arada okurken eklediğim şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim. Ben bu şarkıyı Adrien ve Marinette'in söylediğini hayal ederek yazdım.

İyi okumalar.

•••

Belkide cevap vermeliydim. Telefonu elimde çevirip durmaya daha fazla devam edemezdim. Bu delilikti! Bunca zaman sonra nasıl olur da izimi bulurlardı... Nasıl? Sormam hata değil mi? Bunnix, mutlaka o bulmustu yerimi... Ya önemli bir şey varsa? Ya bana ihtiyaçları varsa? Kes zevzekligi Adrien, senden mucizen alınmadı mı? Ne diye şimdi vicdan yapıyorsun? Boşversene! Kesin hakkımda bir şeyler öğrenip kendi aralarında alay edecekler, etsinler çok mühim de değil, sikime takacak değilim ama seslerini dahi duymak istemiyorum! Hiç gerek yok, yine arıyor, açamam, hiç zahmete giremem!

"Alo... ne istiyorsunuz?"
"Adrien... nasılsın?" kahretsin.

Arayan oydu. Kulaklarım demek ki umduğum gibi beni yanıltmamıştı... Siktir! Ne gerek vardı ki şimdi sesini duymaya, bunca yıl sonra... Neden? Neden açtım sanki lanet telefonu...

"Nasıl olduğumu sormak için mi aradınız? Ben harikayım, muhteşemim. Sizin nasıl olduğunuz umrumda bile değil! Size iyi günler."

Telefonu suratına kapattım. Tamam! Bu hiç yaşanmadı Adrien. Sen onun sesini duymadın, o sana adını söylemedi. Bu konuşmada hiç gerçekleşmedi!

Telefon çaldı, tekrar. Açacağımı sanıyorsa rüyasında görür! Hem ben ne diye açtım o telefonu? Hiç açmamalıydım. Belki sesini duymak istedim? Gerizekalı hergele! Tamam, duydun işte, iyi bok da yedin, şimdi telefonunu sessize al ve hemen uyu! Cidden aferin gerzek herif! Şimdi uykunda, uykularında haram oldu, aferin! Gerçi zaten uyuduğum süre dört saatten fazla değil, o da kalmadı siktin attın zaten sikik olan psikolojini, o boktan telefonu açarak!

Telefon tekrar çaldı, sesi yoktu, ekranı yanıp sönüyordu. Hay sikeyim böyle işi be! Telefonun tuş kilidine basıp kapattım. Çarşafını asla düzgün seremediğim yayları iyice gevşemiş yatağımdan hızla kalktım. Nefes almam gerekiyordu. Çünkü şuan aklımda yankılanan sesi yüzünden boğuluyordum. Ayağıma çarpan gazoz şişesini (aslında benim ona çarptığım gazoz şişesini) okkalı bir küfür savurarak odanın bir diğer ucuna tekmeledim. Balkon kapısını kırarcasına açarak kendimi buz gibi havaya bıraktım. Derin bir nefes aldım, iki, üç... aklımdan silinip gidecekti! Peki niye telefon hala elimde ve ben neden hala yanıp sönen ekrana bakıyordum?

Sim kartını çıkarttım. Telefonu elime sıktım o kadar sıktım ki parmak boğumlarım bembeyaz oldu ve gerilip telefonu var gücümle karşı binalara doğru fırlattım. Sonra da sim kartını dişlerimle ikiye ayırdım, ağzımda yoğun bir kan tadı, yüzümde acı bir gülümseme. Onu da aşağı gönderdim. Sendeleyerek geri geri gittim ve balkonda oturabileceğim tek yere, yani yere oturdum sırtımı soğuk beton duvara verdim.

Soğuk beynime kadar hücum ettiğinde aklıma aslında telefonu atmamın gerekmediği sadece sim kartını kırıp atsam da yeteceği mantıklı düşüncesi geldi. Sorun şuydu ki mantık bana uzun zamandır uğramıyordu. Heleki son 1 saattir sanki buzdan bir heykelden farksızdım. Duygularım kaskatı kesilmişti. Bu yüzden de yaşadığım öfke kriziyle bunu düşünememiştim, bu da normaldi. İyi tarafından bakarsak, sorun çözülmüştü. Yapmam gereken yenu bir telefon ve sim kartı almak için para biriktirmekti. Yeni sorun buydu. Diğeri uçup gitmişti bile. Ne olmuştu ki? Hiç.

𝐲𝐨𝐮 𝐜𝐚𝐧'𝐭 𝐞𝐬𝐜𝐚𝐩𝐞 𝐲𝐨𝐮𝐫 𝐩𝐚𝐬𝐭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin