Yeni sınıfıma doğru yürürken hissettim de kalbim çok hızlı atıyordu. Ateşe giden kelebekler gibi hissediyordum kendimi. Ruhum ateşin dumanında dalga dalga dalgalanıyordu. Ömrümü hapsettiğim eski okulumu unutturuyordu bana ateş. Yeni bir sayfa açılmıştı hayatımda. Kendime söz verdim. Kapanan sayfaya geri dönmeyecektim.
Sınıfa çoktan gelmiştik. Müdür öğretmenden izin isteyerek beni sınıfa tanıttı. Sınıfım pencere kenarındaki en arka sıradan ses geldi. "Nehir! Yanım boş, sesime gel!" bu ses beni gülümsetti. Öğretmenden izin alarak sesin sahibi, hafif sivilceli,mavi gözlü ve kısa kızıl saçları olan kızın yanına geçtim. Kısık sesle "Ben Dicle bana kısaca Dicmo de." dedi. "Kısa değil ki aynı harf sayısı ." dediğimde hemen önümüzdeki kısa sarı saçlı çocuk bize döndü. "Çok haklı kısa değil." dedi ardından ekledi. "Ben Fırat." dedi ve Dicle araya girdi. "Fırıldak de sen". Dicle komik kızdı anladığım kadarıyla herkese isim takıyordu ama bu aşağılamak için değildi. Dicle devam etti. Fırat'ın yanındaki oğlanı göstererek "Bu da Meriç." dedi. "Ohooo,burası nehir kampı olmuş" dediğimde dördümüzde güldük. Hoca fark etmiş olacak ki
- ÖHÖM ÖHÖM! dedi. Dicle alaya alarak hocayı taklit etti ve erkekler önlerine döndüler. Teneffüs zili çalınca Dicle beni çekiştirerek kantine götürdü. Erkeklerde yanımızdaydı. "Dicle kızı rahat bırak,ilk günden darlama." dedi Meriç. Ben tebbessüm ederek "Hayır hayır eğleniyorum ben." dediğimde. Dicle beni öptü ve Meriç'e dil çıkardı. Meriç gözlerini devirdi. İlk defa samimi arkadaşlarım olmuştu. Yani sadece 50 dakikadır birlikteyiz , belki anlaşamayız. Ama beni aralarına hemen aldılar , bu garipti kimse kimseyle pat diye arkadaş olamazdı değil mi? Onlar kendi aralarında şakalaşırken bende onları inceledim. Dicle'nin sivilceleri ve göz rengi bence çok güzel duruyordu. Hayatımda ilk kez sivilceleri birine yakıştırıyorum. Ama gözlerinin mavisi o kadar güzeldi ki... Belki de saçları kızıl olduğundan bana öyle geliyordu emin değildim. Boyu benden bir iki santim uzundu. Tamam fazla uzundu. Fırat çok değişik bir fiziği vardı ama kötü anlamda değil. Üçe vurulmuş sarı saçları, benek benek çilleri , kahve rengi büyük gözleri ve en az 1.80 boyu vardı. Meriç ise aramızdaki en dağınık stili olan kişiydi. Lagosunu pantolonuna katma şekli bile bunu anlatıyordu bana. Kahverengi saçları,kısık yeşil gözleri ve çok uzun bir boyu vardı 1.87 falan mıydı? Hepsinin kendine özgü bir sitili vardı bense çok basittim. Bembeyaz bir cildim dalgalı kahverengi saçlarım ve biraz çillerim vardı ve aralarında en kısa bendim. 1.67. Bu fizik puanlamama son veren şey Meriç'in bana uzattığı soda oldu. "Teşekkürler." dedim gözlerimi kaçırarak ben böyle şeylere alışkın değildim ki. "Baksana Dicmo, bir kızımız daha oldu." dedi Meriç çenesiyle beni göstererek ve göz kırptı. Utanmıştım... Beni aralarına almıştı. BENİ! Hem de çok kısa bir zamanda. Onlara fazla alışıp hayal kırıklığı yaşamak da istemiyordum. Şu anlık sadece olurun bırakacaktım." Kızardın mı sen Nehir?" dedi ve bana sarıldı Dicle. Meriç , Dicle'nin omzuna kolunu attı ve sınıfa yürüdük. Fırat kötü kötü Meriç'e bakıyordu ama görünüşe göre sadece ben fark ettim. Henüz zil çalmamıştı yerlerimize oturup sohbet ettik. Onun dışında bir iki çocukla tanıştım. "Dudağın dolgulu mu? Burnun estetik mi?" dedi Dicle. "Hayır be sallama." dedim. "Cidden çok güz yani çok düzgünler " dedi Meriç. "Teşekkürler efenimm, sizin sayenizde buralara geldim." dediğimde kıkırdaştık. "Böyle saçma sapan sohbetler ve derslerden sonra tekrar zil çaldı. "Şey ben tuvalete gideceğim de nerede olduğunu öğrendim. Hemen gelirim sakın beni terk etmeyin"dedim ve sınıftan çıktım. Gereksiz uzun olan koridordan sonra tanrıyaşökör tuvalete ulaştım. Altıma yapacaktım yahu. İşimi hallettikten sonra ellerimi yıkadım ve bu aşırı sofistike tuvaletten çıktım. Birden omzuma bir darbe geldi. "Dikkat etsene kızım! Ayağımın altına geçmişsin." dedi serseri tipli bir çocuk. Bir dakika bana çarpan oydu. "Dikkat edeyim? Lan dalyaprak çarpan sen değil misin oğlum! Öküze bak hem suçlu hem güçlü." diye çocuğa çıkıştım. Çocuk hahiften sırıtarak önümden çekildi. Kimlere çatmıştım ya. Hızlı hızlı sınıfa yollandım. "Helöğ may firiğends!" diye sınıfa daldım. Meriç gülümseyerek "I am suri esed bum bum." deyince Dicle "Dalga geçme salak." diyerek Meriç'in kafasına geçirdi. Fırat isekitap açmış onu okuyordu. Birden okuduğum bir kitap olduğunu farkettim. "Fıratt! İnanmıyorum. Bu kitap çok güzel ....." diye koyu bir sohbete girdik. Meriç ve Dicle şaşkın şaşkın bize bakıyorlardı. Sohbetimiz kahkahalar eşliğinde biterken benim yanaklarım ağrıyordu e tabii ki gülmektendi. Fırat "Yer değiştirelim mi? Nehir bana gelsin. Meriç de Dicle'ye" dedi. Benim için fark etmezdi omuz silktim. Meriç ve Dicle derinden bir of çekselerde yerlerimizi değiştirmiştik. Fırat ile iyi anlaşmıştık galiba. Deste de ders dinlemek yerine önümüze bir kağıt çıkarıp kitaplar hakkında yazıştık. Sonraki dersler daha monotondu teneffüslerde uyuduk falan klasik okul ortamı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı
ChickLit-Bu benim 17 yaşım- Her ergen gibi sivilcelerim vardı,regl oluyordum, ağda günüm geliyordu yani kitaplardaki mükemmel kızlardan değildim. Hayatım monoton ve sıkıcı geçiyordu. Ortaokulda o kadar çalışmama rağmen pek güzel bir okul kazanamadım ve hika...