Astım krizi geçirdiğim garip alışverişin gecesi aklımı sorular kapladı. Emre benim düşmanım olmasına rağmen neden onun yanında kendimi huzurlu hissetmiştim ya da neden onun inadına kendi zevkimden vazgeçmiştim bilmiyordum. Beynim çözüme ulaşmak için analizler yapıyordu ve ulaştığı tek şey SAÇMALIKtı. Bana bu gün olanlar çok saçma geliyordu. Beni önemsemeydi veya benden nefret etseydi yani bir düşman gibi benim için endişelenir miydi? Ağlamaklı ses tonuyla kısık da olsa özür diler miydi? Çok merak ediyordum. Bana aldığı mor elbiseyi kapımın arkasına asmıştım o kadar zarif ve o kadar zevkli bir seçimdi ki... Emre kimdi? O neydi? Amacı neydi? Neden bana karşı hem kötü hem merhametliydi? Ben şimdiye kadar ya beyazdım ya siyah ama o ikisi de değildi onda farklı bir şey vardı o galiba griydi. Gizemli rolü oynuyor olması da muhtemeldi tabi ama bu da saçma olurdu bana kalsa her şey saçma ama . Yine de Emre gerçekten daha saçma. Yataktan kalkıp banyoya girdim. Sıcak bir duş iyi gelebilirdi. Hızlıca duşumu aldım. Bedenime havlu sardım ve odama geçtim. Uzun kollu pembe sıfır kol kapüşonlumu ve altıma da siyah taytımı giydim. Saat gece 12ydi ama içimde saçma bir enerji birikintisi vardı. Annemlere duyurmadan gizlice dışarı çıktım. Sahile doğru yürümeye başladım. Hava soğuktu ve yollarda tek tük insan vardı. Tempo tutturarak koşmaya başladım. Kulağımda kulaklığım vardı. Kulağımda Gökşin'in 'Ay ışığında' şarkısı yankılanıyordu. Sahildeki banklardan birine oturup denizi seyrettim. "Bu saate neden buradasın?" dedi kalın bir erkek sesi bu ses Emre'ye aitti. "Ben mi? hiçç..." dedim. Havlama sesleri duyunca gözümü Emre'nin tuttuğu köpeğe çevirdim. "Ay çokk sevimlisin senn?" dedim şirince. "Emreee lütfen sevebilir miyimmm nolur nolur?" dedim. Emre gülümsedi "Sevilmekten hoşlanmıyor bana bile sevdirmiyor." dedi ve köpeğe yaklaştırdı ellerini köpek yüksek sesle havlamaya başladı. "Bak söyledim ama istersen sen dene ama havlarsa korkma." dedi. Bende elimi yavaşça uzattım köpek tepki vermiyordu gözlerimi sıkıca kapattım ve kafasını okşamaya başladım. Köpek mırıldayınca gözlerimi açtım ve Emre'ye parlayan gözlerle baktım. "Vay şerefsiz Brad demek güzel kız görünce kızmıyorsun ya da Nehir büyülüdür?" dedi Emre. Yanaklarım kızarmış olmalıydı. Kıkırdadım. "Brad, güzelmiş." dedim köpüşü kaşırken. Köpek kucağıma atlamaya çalışınca Emre tasmayı saldı ve köpek üstüme çıkıp beni yalamaya başladı. Emre'de yanıma oturdu. "Sadece Özüm ve sana kızmıyor garip değil mi?" dedi gökyüzüne bakarak. "Özüm kim?" dedim merakla. Bu köpeğin sevdiği diğer şanslı kız yoksa Emre'nin sevgilisi miydi? "Küçük kız kardeşim..." dedi burukça. Kötü bir şey mi demiştim. "Özür dilerim, o hayatta mı?" dedim. "Evet hala benimle ve onu bırakmaya niyetim yok." dedi. Başımı salladım. Saat geç olmuştu. Annemler fark etmeden eve gitsem iyi olacaktı. Köpeği bırakıp ayağa kalktım. Köpek mayışmıştı. Emre "Gitmeden önce bir soru sormalıyım sana." dedi. "nedir?" dedim. "Neden onların yanındasın? Ve benden korkmuyor musun?" dedi gözleri bana değiyordu. "Onları seviyorum. Meriç, Fırat ve Dicle çok iyiler. Ayrıca senden korkmak için bir sebebim yok sadece senden biraz soğuk alıyordum." dedim dürüstçe. "Şimdi?" dedi. "Bugün benim için endişelendiğini fark ettim benden nefret etseydin endişelenir miydin?" dedim. Düşünüyor gibi yaptı ve cevap verdi ,"Endişelenmezdim."
"Cevabını aldın. Benden nefret etmeyen birisine soğuk davranmak mizacımda yok, senin aksine" dedim ve uzaklaştım. Eve girdiğimde saat 1 i gösteriyordu. Kimseyi uyandırmadan odama çıktım ve pijamalarımı bile giymeden yatağa girdim
Sabah beni uyandırmaya gelen kişi abimdi bu bir ilkti. Gözlerimi açar açmaz "OHA!" dedim. Abim gülerek "Ceylan'ı almaya gidiyorum okula birlikte gideceğiz." dedi. Bende Ceylan'ı taklit ederek "Şafak, öp beni aşkımmm!" dediğimde abim saçımı çekti. "Ah, Şafak kardeşine şiddet gösteren biriyle sevgili olamam." dediğimde bıraktı. "Vay be şu hergele bile aşıksa dünya ne haldedir." diyerek abimi kovdum ve üniformamı giyip aşağıya indim. Annem , abim ve babam beni süzüp "Oha!" dediler hep bir ağızdan. "Nehir okula etekle gidiyor, hem de böyle bir etekle vallaha Nehir bu." dedi annem şaşkınca. Abim "Çok kısa bu Nehir sen kullanamazsın açılır bu." dedi. "Ben de bir kızım hallederim." dedim ve ekledim. "Okula kendim gideceğim." kahvaltımı etmeden evden çıktım. Aslında böyle bir planım yoktu sadece utandığım için çıkmıştım. Kendim gidemeyecek kadar uzun bir yoldu. Meriç'i aradım. Bildiğim kadarıyla bir motoru vardı beni almasını rica ettim. 10 dakika sonra buradaydı. "Evin güzelmiş." dedi. "Senin de motorun." dedim ve arkasına bindim. "Hiç motora binmedim korkar mıyım?" dedim panikle." Bana tutunursan bir şey olmaz." dediğinde hafifçe belini tuttum motor ilerleyince de hafif tutuyordum ama hızlanınca çığlıklar eşliğinde Meriç'e sımsıkı sarıldım. Yüzüm sırtına yapışıyordu. Neyse ki nefes alabiliyordum. Meriç ananas gibi kokuyordu. Tuhaftı. Bana evini gösterdi. Evleri çok güzeldi. Kısa bir sürede okula gelmiştik. Meriç motorunu okulun bahçesine sürdü. Tüm okul pür dikkat bizi izliyordu. Emre'de dahil. Eteğim açılmadan inmeye çalıştım ama başaramadım. Meriç benim kurtarıcım olduğu için beni kucakladı ve yavaşça yere bıraktı. Teşekkür ederim bakışları yollarken. Sınıfa gidiyordum. O sırada bir gürültü duyuldu. Arkamı döndüğümde Emre'nin Meriç'i yumrukladığını gördüm. "Emre! Bırak onu..." dedim yalvarırcasına. Emre bana baktı ve Meriç'i bıraktı. Meriç fırsat bilip Emre'nin üstüne çıktı. Yumruklarını takip edemiyordum ve Emre hala bana bakıyordu. Ağlayarak yere diz çöktüm. "Aptallar! Aptallar! Kavga etmeyin" diye haykırıyordum ama Meriç beni dinlemedi. Emre ise beni dinliyordu ama zararlı çıkıyordu. Koşarak okuldan çıktım derse girmek istemiyordum. Evden çok uzaktaydım ve beni eve bırakacak kimsem yoktu. Taksi çağırdım. Tüm harçlığımı verip eve döndüm. Çantamdan anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Annem beni görünce şaşırdı. "Anne özür dilerim geri döndüm ama başımın ağrıdığını ve dersleri anlayamayacağımı düşündüm biraz dinlenmeye ihtiyacım var." dedim. Annem anlayışla gülümsedi ve ben odama çıktım. Üzerimdeki üniformaları yırtarcasına çıkardım ve dolabın karşısına geçtim. Sarı bol tişörtümü ve siyah eşofman şortunu giydim. Kendimi boylu boyunca yatağa attım. Emre için üzülüyordum. Tamam başta haksızdı ama sonra ben dur dediğimde durmuştu. Meriç ise.... Benim yüzümden Emre'nin yüzü kanıyordu. Her yerinde yumruk darbelerinin hediyeleri vardı. Bu düşünce beni kahretti. Meriç'e kızmaya hakkım da yoktu. Ben olsam Emre'yi bende döverdim sonuçta kavgayı başlatan da oydu. Neden kavga ettiklerini bilmesem de kuzenleri birbirine düşüren şeyi çok merak ediyordum. Ben kuzenlerimle bir kere bile kavga etmemiş insandım bana garip geliyordu. Ama Emre'den özür dilemem gerekti... Aklıma Brad geldi. Her gece 12 de köpeğini yürüyüşe çıkarıyor olmalıydı. Okul çantamın içindeki defterleri, kitapları boşalttım ve onun yerine ilk yardım malzemeleri kattım. Gece 12 de yanına gidip benim yüzümden oluşan yaraları tedavi edecek ve Emre'den özür dileyecektim. Saçma bir fikirdi ama neyim düzgündü ki? Yemeğimi yedim ve 12 ye kadar uyudum. Gruba hiç bakmamıştım. Endişelenmiş olmalıydılar ama onlarla konuşacak halim yoktu. Saat 12 yi biraz geçiyordu hemen çantamı takıp sessizce evden çıktım. Üzerimi değiştirirsem geç kalacaktım ama gecenin ayazı bacaklarımı donduruyordu. Koşarak sahile gittim. Düşündüğüm gibi ordaydı. Hızlı adımlarla yanına yaklaştım. "Emre" dedim ve sustum. Bana bakmıyordu. Kolunu tuttum ve onu kendime çevirdim. Dudağı ve kaşı patlamış yanağında da çizikler ve morarmalar vardı. Ağlamaya başladım. "Benim suçum, özür dilerim özür dilerim özür dilerim..." diye sayıklamaya başladım. "Şşş, bunu ben istedim." dedi. Onu zorla banka oturdum ve çantamı açtım. Pamuk ve tentürdiyot çıkardım. Emre şaşkınca bana bakıyordu. Bedenimi ona yaklaştırdım ve kaşına ve dudağına tentürdiyot sürdüm yavaşça "Ah!" dedi Emre. Hemen pamuğu çektim. "Köpek ısırdı sen canımı acıtmadın." dediğinde devam ettim. Dudağına nazikçe parmaklarımı dokundurdum. "Acıyor mu?" dedim. Kafasını hayır manasında salladı. İz kalmasın diye yanağındaki çiziklere krem sürdüm ve pembe yara bantlarımla tüm yaralarını kapattım. "Pembe yakıştı mı?" dediğinde biraz daha yakınına geldim ve yüzünü inceledim. "Evet." dedim ardından. "Nehir, bir daha kimseye pansuman yapma." dedi. "Çok mu acıttım ?" dedim. "Hayır aksine..." dedi "Çok yakın oluyorsun ya ondan dedim." dediğinde ondan uzaklaştım. "Pislik." dedim mırıldanarak ama duymuştu. "Ben gidiyorum." dedim ve kalktım. Emre beni süzdü. Ben de seninle geleyim saat çok geç oldu. Başına bir şey gelmesin." dedi şortuma bakarak. Ne demeye çalıştığını anlıyordum. BURASI TÜRKİYE WELCOME THE TECAVÜZ . Bu üzücü olay ne yazık ki gerçekti. Teklifini kabul ettim. Ben eve gittim o da arkamdan geldi. "Teşekkür ederim." dedim ve eve girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı
ChickLit-Bu benim 17 yaşım- Her ergen gibi sivilcelerim vardı,regl oluyordum, ağda günüm geliyordu yani kitaplardaki mükemmel kızlardan değildim. Hayatım monoton ve sıkıcı geçiyordu. Ortaokulda o kadar çalışmama rağmen pek güzel bir okul kazanamadım ve hika...