Soğuk kalbime kadar işlemişti. Battaniyeyi kollarıma sardım. Küçüklüğümden beri en sevdiğim şey balkondan yıldızları izlemekti. 7 yaşımdayken abim bir masal anlatmıştı çünkü...
Bir prenses varmış çok uzaklarda, prenses çok güçlü çok güzelmiş. Bir gün beyaz atıyla gezinen yakışıklı bir prens görmüş ilk görüşte aşık olmuşlar. Evlenmişler ama kötü cadı prensesi öldürmüş... Son kez öpmüş prens onu. Dudakları hala sıcakmış oysaki nasıl ölebilirmiş. Prens kahrolmuş, karar vermiş canına kıyacakmış... Şatosunun en yüksek balkonuna gitmiş. Tam kendini atacakmış ki bir yıldız kaymış. Prens dilek tutmuş, lütfen prensesim geri dönsün... Toz bulutları yükselmiş ve gökyüzündeki en kudretli yıldızda yüzü gözükmüş prensesin. Kuzey yıldızı...
Keşke gerçek hayatta da böyle mucizeler olsaydı. Ama hayır ne yıldız kayıyor ne de başka bir şey. Kayan bir şey varsa o da ruhumun gerçekliğidir. Her geçen gün kendime inancım azalıyor. Hatırlıyorum da ortaokul son sınıftayken lise için ne kadar uğraşmıştım... Gecemi gündüzüme katmıştım, yüzüm sivilce kampına dönmüştü ama olmadı başaramadım şimdi sefil bir lisedeyim.
Babam nakil olabileceğim bir kolej araştırıyor çünkü diğer yıl üniversite sınavlarına hazırlanacağım. Yine başarısız olmaktan, babamın gururunu kırmaktan öylesine çok korkuyorum ki...
Bir yıldız kaymasını bekledim... Dilek dilemeye ihtiyacım vardı. Tanrım lütfen güzel bir okulum ve eğlenceli arkadaşlarım olsun, diye geçirdim içimden. Abim geldi. "Fındık farem , hava çok soğuk hadi odana yallah Arabistan." dedi. Hafifçe gülümseyerek odama geçtim. Odamın tavanlarını fosforlu yıldızlarla süslemiştim. Yatağım siyahtı, dolabım beyaz, halım siyahtı, kitaplığım beyaz, masam siyahtı. Beyaz ve siyahı çok seviyordum tıpkı yıldızlar gibi... Pijamalarımı giyip yatağa uzandım. Kendimi uykuya teslim ettim.
Sabah erken saatlerde gözümü açtım ve koşarak alt kata indim. "Günaydın güzel evimin güzel insanları!" diyerek önce babamın sonra annemin yanağını öptüm. Annem"Ayol dur kız utandırdın bizi." derken babam gülüyordu. "Abim uyanmadı mı?" dedim somurtarak. "Nerde gördün o hergelenin erken uyandığını? Ah serseri ahh!" dedi babam. Annem hemen savunmaya geçti "Öyle deme oğluşuma dün çok ders çalıştı yoruldu yavrum." dedi. Annem bizi çok severdi ve bize toz kondurmazdı. "İş başa düştü!" diyerek kıkırdadım. Babam " Helal be!" derken, annem "Yav ama yapma..." gibisinden dırdırlanıyordu. Koştura koştura üst kata çıktım ve abimin odasına daldım. Paşamız salyalarını akıta akıta uyuyordu. Üstüne atladım ve yanaklarına vurmaya başladım. Abim buna alışıktı ama yine de korkarak uyandı. " Ha, ne oldu ya!" derken. Ben yatakta zıplıyordum. "Uyansana, uyan ayııı!" diye ritim tutturuyordum. Abim kendine geldiğinde beni bir hamlede altına aldı ve gıdıklamaya başladı. Deli gibi kahkaha atıyordum. "Yeter bu kadar tantana çıkta giyineyim." dediğinde tabikide çıkmadım. "Ya uyursan?" dedim Holmes edasıyla. Kendi kendine mırıldanarak benim gözetimim altında giyindi. "Aferin cici çocuk." dedim ve birlikte aşağı yollandık. Sessiz bir kahvaltıdan sonra ben odama çıktım ve okul formamı giydim. Bol bir pantolon ve bol bir gömlek. Saçımı tepemde dağınık bir topuz yaptım ve aileme öpücük verip okula gitmeye hazırlandım ki babam "Aa Nehir, nereye. Yoksa eski okulunu mu özledin?" dedi imalı imalı . "Orta okulu hiç özlemedim baba. Normal okula gidiyorum işte." dedim. "Normal okulunu tanımıyorsun daha. Kızım seni yeni bir koleje naklettirdim. Birazdan seni yeni okuluna götüreceğim. Şu zımbırtıları çıkar gezmelik kıyafetlerinden giy." dedi. Ben şaşkındım. Benden habersiz neden böyle bir şey yapmıştı? Tüm sinirime rağmen babama güveniyordum. "Tamam baba." dedim ve odama çıktım. Zaten okulu beğenmezsem babam beni alırdı öyle değil mi? Hem babam beni çoook seviyor bana güzel bir okul bulmuştur canım. desem de içimden telaşlıydım. İp askılı yeşil bluzumu ve yırtık kotumu giydim. Üstüme de transparan ceketimi geçirdim. Saçlarımı açtım ve spor ayakkabımı giydim.
Babam beni araba da bekliyordu. Arabaya bindim ve pencereden dışarıyı seyrettim. 1 saat kadar sonra okuluma varmıştık. "Vay anasınıı! Saray yavrusu mübarek..." dedim çığlıklarla. Resmen mest olmuştum.
Hemen içeri girdim. Babam dışarda kalmıştı. Müdür odasına çıktım. "Merhaba ben Nehir, yeni kaydolan öğrenciyim acaba sınıfım neresi?" dediğimde gülümsedi. "Merhaba Nehir ben yeni okul müdürün Hakan. Genelde Hako derler. Sen de ... 11-F sınıfındasın. İstersen birlikte gidelim ve sınıfınla tanış." dedi. Çok kafa dengi birine benziyordu. Memnuniyetle kafamı salladım ve birlikte sınıfıma doğru yürüdük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı
Literatura Feminina-Bu benim 17 yaşım- Her ergen gibi sivilcelerim vardı,regl oluyordum, ağda günüm geliyordu yani kitaplardaki mükemmel kızlardan değildim. Hayatım monoton ve sıkıcı geçiyordu. Ortaokulda o kadar çalışmama rağmen pek güzel bir okul kazanamadım ve hika...