Güneş yavaş yavaş doğuyor ve karanlık yerini aydınlığa bırakıyordu. Güneş ışığı tam olarak Oikawa'ya vurduğunda, uyanık olup onu izleyen Iwaizumi onun bir tanrı olduğunu düşündü.
Teni pürüzsüzdü, uzun saçlarının etrafa dağılışı, yüzüne düşen kirpiklerinin minik gölgesi, ahenkle alıp verdiği nefesler... Hepsi bir tanrı mükemmelliğindeydi.
Ve Iwaizumi bu tanrı ile aynı yatakta yatıyordu. Gece ormandaki yolculuklarına devam edip arkadaşının kulübesine gelmişlerdi. Küçük kulübede tek yatak olduğu için Iwaizumi kanepede yatmak istediğinde Oikawa şiddetle reddederek onunla uyuması için onu ikna etmişti. Tabii Iwaizumi bütün gece boyunca heyecandan uyuyamamıştı. Biraz uyuyup onun muazzam görüntüsünü göremezse diye korkmuştu.
Aslında ona sürekli yakındı, hatta ona en yakın olan insandı. Oikawa onunla beraber büyümüştü ve bu süreçte Iwaizumi onun abisi gibi oluştu. Fakat son zamanlarda Iwaizumi'nin içindeki hisler onu kardeşi gibi görmüyordu.
Oikawa onun için sadece kardeşi ya da efendisi değildi, ona olan hisleri daha farklı ve daha yoğundu. Bunu fark ettiğinde yirmi iki yaşındaydı Oikawa ise on yedi... O zaman kendinden nefret etmişti. Ezik bir hizmetçi olarak efendisinden hoşlanması iğrençti. Aylarca hatta yıllarca kendinden tiksindi. Efendisini her gördüğünde onu hak etmediğini, iğrenç biri olduğu için ondan uzak durması gerektiğini söyleyip durdu kendine.
Kendine sürekli söylediği şeyler sayesinde içindeki hisleri bastırabildi. Fakat Oikawa her geçen yıl daha da aşık olunası oluyordu. Şu an o yirmi kendisi yirmi beş yaşındaydı. Yirmi beş yıllık hayatında tanıdığı en güzel şey Oikawa'ydı, Iwaizumi yirmi beş yıllık hayatını ona adamıştı ve bundan hiç pişman değildi.
Derin bir nefes aldı ve elleriyle yüzünü kapattı. Başka düşünmediği bir şey daha vardı. Onun için hoşlandığı insanın kız ya da erkek olmasında bir sorun yoktu fakat Oikawa'nın bu konudaki görüşünü gram bilmiyordu. Bilse de ne olurdu ki? Oikawa sanki onu kabul ederdi.
"Seni uyutmayan şey ne Iwa-chan." Duyduğu sesle şaşkınlıkla dondu, kafasının içindeki tüm düşüncelerle birlikte. Ne diyecekti şimdi? Acaba onu izlediğini fark etmiş miydi? "Saatlerdir beni izlediğine göre önemli bir şey olmalı."
İşte şimdi sıçtım. Diye geçirdi içinden Iwaizumi. Söyleyeceği yalanı düşünürken Oikawa onun ellerini tuttu ve yüzünden çekip gülümseyerek gözlerine baktı.
"İyi misin Iwa-chan?" Iwaizumi'nin kalbi hızla atıyordu. Ne yapacaktı şimdi?
"Ah yüzün kızardı." Oikawa elini Iwaizumi'nin alnına koydu. "Ateşin var gibi hasta mısın?" Yüzünü onun yüzüne yaklaştırdı. "Ya da sana yakın olmam seni heyecanlandırdı mı?" Iwaizumi sonunda konuşacak cesareti kendinde buldum.
"E-efend- Yani Oikawa bunu da nereden çıkardın?"
"Bilmem." Dedi ve kendini yataktan aşağı bırakıp bilerek yere düştü Oikawa. Soğuk zemin tüm vücudunu titretirken gülümsedi. "Şaka yaptım sadece."
Şaka yapmamıştı.
Iwaizumi gardımı düşürmüştü ve Oikawa da kılıç çekmekte hiç tereddüt etmemişti.
"Üşüyeceksin orada." Iwaizumi başını yataktan uzatıp ona baktığında, Oikawa gözlerini kapatmış huzurla yatıyordu. Iwaizumi derin bir nefes aldı.
"Hey! Kime diyorum ben."
"Fark ettim de Iwa-chan, bugüne kadar hiç sevgilin olmadı." Oikawa yine onu umursamayıp konuyu istediği yere çekiyordu. "Benim aksime şatonun dışına bile çıkabiliyorsun fakat kimseyle çıkmadın. Şu an yirmi beş yaşında olduğunu düşünürsek ya birinden hoşlanıyorsun ya da sevgili yapıp bana söylememek gibi bir hata yaptın ki bunu yaptıysan seni öldürürüm." Oikawa gözlerini açıp Iwaizumi'nin gözlerine baktı ve devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prince/iwaoi
FanfictionOikawa masal dünyasına gönderilmiş bir prensti. Ve Iwaizumi de ona aşık olan hizmetkârı.