Gece karanlığı tüm ormanı sararken, iki genç ormanın ortasında birbirlerini tutkuyla öpüyordu. Sanki tüm hayatları boyunca bu anı beklemiş gibiydiler. Hem saşkınlardı hem de mutlu.
Dudakları birbiriyle adeta dans ederken geriye çekilen taraf Iwaizumi olmuştu. Gözlerini kapattı ve alnını Oikawa'nın alnına yasladı.
"Iwa-chan." Dedi Oikawa mırıldanarak. "Senin hislerin ne kadar yoğun?"
Iwaizumi gülümsedi.
"Senin hislerin beni elmasa dönüşmekten koruyacak kadar yoğun. Benim hislerim de bunu sonsuza kadar sürdürmeni sağlayacak kadar..."
Oikawa da gülümsedi.
***
Güneş doğmak üzereydi. O andan itibaren pek konuşmamışlardı. İkisi de heyecanlıydı ve ikisinin de kafası epey meşguldü. Bundan sonra ne olacağı ile ilgili...
Karşılarına iki yol çıktığında durdular. Iwaizumi önce soldakini işaret etti.
"Eğer buradan gidersek önce şehre uğrayabiliriz. Ve yanlış hatırlamıyorsam şu an karga festivaline hazırlanıyorlar şehirden geçmek güzel olabilir." Sonra sağ tarafı işaret etti. "Eğer buradan gidersek direkt şatoya varmış olacağız."
Oikawa sol tarafa doğru yürüdü.
"Öyleyse gideceğimiz yol belli."
Tepeyi aştıklarında şehir ayaklarının altında duruyordu. Oikawa yüzünde şaşkın bir ifadeyle hayatında ilk defa gördüğü manzaraya baktı. Tüyleri diken diken olmuştu. Hayatında Akemi hariç hiç halktan biriyle tanışmamıştı. Hep soylular ve onların kokuşmuş hayatlarına maruz kalmıştı. Epey merak ediyordu bir şehirlinin hayatını. Onlarla beraber yaşamak istiyordu. Hatta bir iş bulup çalışmak da istiyordu. Fakat Iwaizumi'nin ne istediğini bilmiyordu ve o bundan sonra ondan daha fazla şey isteyemezdi.
Kollarını iki yanına açtı ve derin bir nefes aldı. Iwaizumi'den yine bir şey isteyecekti.
"Iwa-chan saçımı keser misin?" Gözlerini kapatıp gülümsedi.
"Ne? Neden?"
Oikawa yüzüne gelmemesi için topladığı saçlarını söktü ve hepsinin rüzgara karışmasını, birlikte dans etmesini hissetti.
"Bu uzun saç, soyluluğun, üstünlüğün, asil olmanın bir sembolü... Fakat ben sadece normal bir gencim."
Iwaizumi onun saçlarını çok sevse de kesmemek için diretmek istemedi.
"Öyleyse artık soylu birinin hizmetkarı olmadığım için kendi saçlarımı da keseceğim." Dedi ve der demez bir anda büyü ile saçlarını kesti Iwaizumi. Saç telleri de yere düşmeden havada yok olmuştu. Oikawa şaşkınca ona döndü. Bunu bir anda yapmasını beklemiyordu fakat karşılık vermedi. Gözlerini kapatıp kendi saçlarının kesilmesini bekledi.
Iwaizumi aynı şeyi ona da yaptığında Oikawa büyük bir hafiflik hissetti. Evet uzun saçlarının gitmesi onu rahatlatmıştı fakat bu daha çok ruhundan bir yük kalkmış gibi hissettiriyordu. Gülümseyerek gözlerini açtı.
"Teşekkür ederim Iwa-chan."
"Saçların gittiği için üzgünüm..." Iwaizumi burukça gülümsedi. "Onları seviyordum."
Iwaizumi konuşmamın ardından ikisinin de vücudundaki yorgunluğu alacak bir büyü yaptı. Kıyafetleri mavi ve beyaz renklerindeydi ve bu renklerle şehirde epey dikkat çekerlerdi. Bu yüzden üstlerini turuncu ve siyah renklerinin ağırlıkta olduğu kıyafetlerle değiştirdiler. Artık yeni görünümünden ve soylu olmanın tüm sorumlulukları omuzlarından kalkmış gibi hissettiğinden dolayı Oikawa normal biri gibi hissediyordu. Fakat Iwaizumi'ye göre normal birine nazaran epey mükemmeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prince/iwaoi
FanfictionOikawa masal dünyasına gönderilmiş bir prensti. Ve Iwaizumi de ona aşık olan hizmetkârı.