Etraf kararırken Oikawa kaşlarını çattı. Tüm bunlar da ne demek oluyordu? Prenses Kiyoko neden buradaydı? Kendisi kimdi? Kafası fazlasıyla karışıktı. Sorularıyla boğuşurken yine ormana geldiğini fark etti. Tsukishima tam karşısındaydı. Kaşlarını çatarak ona yaklaştı Oikawa, tam yumruk atacaktı ki Tsukishima yüzündeki ukala sırıtış ile onu durdurdu. Bu sırıtış Oikawa'da onu daha çok yumruklama isteği uyandırıyordu. Fakat onu yumruklamaktan vazgeçip elini çekti ve tükürürcesine konuştu.
"Bütün bunlar da ne demek oluyor!?" Dedi Oikawa. Tsukishima derin bir nefes aldı, Oikwa'yı böyle görmek kesinlike onu çok eğlendiriyordu.
Tsukishima yüzündeki gülümsemesi eksik olmadan etrafta adımlamaya başladı. Hayatının en mutlu gününü yaşıyordu. Tüm planlarının tek tek, sabırla gerçekleşmesini beklemişti ve şimdi hepsinin sonucunu aldığı gündü. Oikawa'nın bakışlarını üstünde hissederken ona bakma zahmetine girmeden konuştu.
"Sana daha fazlasını açıklamak zorunda değilim." Dedi. Bu cümle ile Oikawa sinirden yumruklarını sıkmış tam onun üstüne atlayacaktı ki daha sakin ve naif bir ses duyması ile oraya döndü. Bu ses prens Yamaguchi'ye aitti.
"Hayır Tsukki, bir şey yaptıysan en azından her şeyi ona anlatmak zorundasın." Okiawa şu an sinirlenmeli mi yoksa korkmalı mıydı? Şaşkınlık ve hayal kırıklığı gibi duygular arasında da sıkışmış hissediyordu kendini. Yamaguchi tam onun önünde durduğunda, tüm bu duygular arasından hayal kırıklığını seçti ve ona hayal kırıklığı ile bakmaya başladı. Şu an bir şeyler oluyordu, garip ve kötü şeyler. İyi biri sandığı Karasuno prenslerinden prens Yamaguchi ise her şeyi biliyordu. Onun hayal kırıklığını fark eden Yamaguchi gözlerini kaçırmıştı. Tsukishima'ya nazaran daha üzgün ve hatta pişman bir hâli vardı.
"Peki..." Dedi Tsukishima az öncekine nazaran daha sakin bir tonda. "Anlatacağım." Derin bir nefes daha aldı ve etrafta adımlamaya devam etti. "Dünyada yani aslında senin asıl yaşaman gereken yerde, büyü güçleri olan insanlar vardı Oikawa fakat orası bu güçlerin kullanımı için uygun bir yer değil. İsterse birisi çok büyük bir büyü gücüne sahip olsun dünyada kaldığı sürece o normal bir insan olur. Prenses Kiyoko ile asırlar önce dünyada yaşayan iki yakın arkadaştık, bu hikayeleri kendi büyüklerimizden öğrendikten sonra gücümüz varsa bunu kullanmak istedik ve işe bak ki gerçekten de bunu başardık." Yavaş yavaş Tsukishima'nın ses tonu heyecanlı bir hâl alıyordu. "Gidebileceğimiz başka bir boyut bulduk, güçlerimizi kullanabileceğimiz hatta çok daha fazlasını yapabileceğimiz bir boyut. O boyut da işte tam olarak burası oluyor... Sonra zamanla Kiyoko ile güçlenmek istedik, bu güçleri de dünyadaki diğer insanları buraya getirip onların güçlerini alarak yaptık." Artık heyecandan neredeyse kendinden geçecek bir hâle geldiğine Oikawa onu korku ve şaşkınlıkla dinliyordu. "Fakat seni bulduğumuzda o kadar etkilendik ki Oikawa... Sen o kadar güçlüydün ki senin için çok farklı bir plan yapmamız gerekti."
Tsukishima birden Oikawa'nın arkasında belirdiğinde Oikawa korku ile sıçramıştı. Olduğu yerde donmuş bir şekilde kalırken kafasının içinde yine bir çok şey dönüyordu. Tsukishima bir elini nazikçe Oikawa'nın çenesine yerleştirip onun kendisine bakmasını sağladı. Yamaguchi'nin varlığını unutmuş, yine o kötü moduna geçiş yapmıştı.
"Senin burada bir hayat sürmene izin verdik ki yaşadığın duygusal değişimler ile çok daha fazla güçlenebil. Senin burada baskı altında yaşamana izin verdik ki..." Tsukishima yavaş yavaş Oikawa'nın gözleri önünde prenses Kiyoko'ya dönüşürken Oikawa artık titremeye başlamıştı. Bu aptal, saçma sapan bir kabustu. Uyanmak ve Iwaizumi'ye sarılmak istiyordu. Onu yeniden öpmek ve her şeyin iyi olduğuna inanmak istiyordu. Fakat prenses Kiyoko'nun yüzü onun yüzüne o kadar yakındı ki, onun nefesini kendi yüzünde hissederken bunun bir kabus olduğuna kendini inandırması çok zordu. Kiyoko yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirirken şevkatle elini Oikawa'nın yanağına yerleştirmişti. "Baskı altında yaşamana izin verdik ki o baskı ile güçlerin çok daha güçlenebilsin. Yamaguchi lütfen elimi tut." Oikawa göz ucuyla Yamaguchi'ye bakarken Kiyoko Oikawa'nın çenesini sıkmış ve sert bir ifadeyle konuşmuştu.
"Sana gözlerini benden ayırabileceğini söylemedim!" Oikawa korkudan dolmuş gözlerini yine Kiyoko'ya diktiğinde bir şeyler olmaya başlamıştı. Yavaş yavaş enerjisinin düşmeye başladığını hissediyordu. Gittikçe hâlsizleşiyor, bedenini taşıyamayacak hâle geliyordu. Yavaş yavaş bedenine müthiş bir rahatlama yayılırken Yamaguchi'nin bağrışlarını duymaya başlamıştı. Kendisi yere yığılırken Kiyoko da yere oturmuş ellerini ikisinin de yanaklarından çekmiyordu. Oikawa'nın bakış acısına Yamaguchi girerken ne olduğunu az çok anlamıştı. Onun gücünü Yamaguchi'ye aktarıyordu ve bu gücün gidişi Oikawa'yı rahatlatırken ona acı çektiriyordu. Oikawa ağlamaya başlarken Yamaguchi çığlık atıp saçlarını çekiştirdikçe onun ağlaması daha da şiddetleniyordu. Şiddetli dediğime bakmayın tabii, ölmek üzere olan bir insan ne kadar şiddetli ağlayabilirse Oikawa da o kadar ağlayabiliyordu.
Fakat tam o anda bir şeyler oldu. Yamaguchi yere gömdüğü başını kaldırmış nefret dolu bakışlarını Kiyoko'ya göndermişti. Ardından hızla Kiyoko'nun elinden kurtulup kendi ellerinin onun yanaklarına koymuş ve dudaklarını Kiyoko'nun dudaklarına bastırmıştı. Buna hazırlıksız olan Kiyoko ve Oikawa şaşkınlıkla gözlerini irileştirirken Oikawa tam o anda Kiyoko'nun elmasa dönüştüğüne şahit olmuştu. Hatta elmasa dönüştüğünde öyle garip bir şey olmuştu ki. Karşılarında bir heykel gibi duran kişi yarı yarıya Tsukishima ve Kiyoko şeklindeydi. Oikawa Yamaguchi'nin hıçkırığını duyduğuna yavaşça, zorla yerinden doğruldu. Az önce ne olmuştu anlayamamıştı bile fakat anladığı tek şey Yamaguchi onu kurtarmıştı. Tam Oikawa ona sarılacaktı ki Yamaguchi onu durdurdu.
"Elmasa dönüşmek istemiyorsan sarılma." Oikawa kolları açık bir şekilde dururken önce kollarını sonra da bakışlarını yere indirmişti. Derin ve titreyen bir nefes alırken gözlerini kapattı.
"Sadece... Teşekkür ederim." Diyebildi fakat o an Yamaguchi ona öyle bir şekilde bakmıştı ki, Oikawa ona dünyanın en güzel cümlesini kurmuş gibiydi.
"Bir teşekkür duymayalı epey oldu..." İç geçirip yavaşça ayağa kalktı Yamaguchi, tabii bunu yaparken epey zorlanmıştı. "Her an eve dönebiliriz. Olur da bir gün orada karşılaşırsak sana hikayemi anlatırım." Yamaguchi gülümseyerek ona bakarken Oikawa hâla merak dolu bakışlarını ona gönderiyordu.
"Ev mi?"
Oikawa'nın gözleri yavaş yavaş kararırken kulağına hiç tanımadığı sesler ilişiyordu. Tanımadığı yabancı bir kadının heyecanla ondan uzaklaşan sesiydi bu.
"Doktor bey! Doktor bey! Hasta sonunda uyanıyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prince/iwaoi
FanfictionOikawa masal dünyasına gönderilmiş bir prensti. Ve Iwaizumi de ona aşık olan hizmetkârı.