i'm not afraid of you

440 42 73
                                    

Scorpius Malfoy

Boş dersimin olmasından faydalanarak bahçede her zaman Rose'la oturduğumuz banka oturmuştum. Okulun bahçesi bomboştu, keşke hep böyle olsaydı ama maalesef birazdan zil çalacaktı. Güneş biraz yüzüme vuruyor olsa da hafifçe esen rüzgar onu katlanılabilir hale getiriyordu. Olanlardan sonra huzurlu hissettiğim ilk dakikalardı diyebilirdim.

"Malfoy!" Ve an itibariyle son dakikalar da olmuştu.

Asla yalnız kalamayacak mıydım? Resmen huzurlu olduğum anlarda hayat bana bekle daha yeni başlıyoruz diyor gibi karşıma Albus Potter'ı çıkarıyordu. "Gereğinden de fazla düşük zeka seviyeli canım arkadaşım da teşrif etmiş, ne kadar mutlu oldum anlatamam." Yapmacık bir gülüşle söylediğim şeylerle sırıttı.

"E sen beni baya özlemişsin Malfoy, yapma şımartıyorsun beni." dedi elini kalbine koyarak. Göz devirdim. Hiçbir şeyi ciddiye alamayan bir kapasiteye sahipti. İzin bile almaya gerek duymadan hemen yanıma oturdu. Bu sırada zil çalmıştı ama umursamamıştık.

"Albus, biliyor musun benim seni özleme ihtimalim domuzların uçmasıyla aynı imkansızlıkta. Ya da senin egolu davranmaktan vazgeçme ihtimalinle de eşit olabilir, o kadar imkansız yani." dediklerimle birlikte içten bir kahkaha attı, bu kadar iğrenç karaktere sahip birinin gülüşü nasıl bu denli güzel oluyordu? Gülüşüne istemsizce ben de güldüm.

"Anlıyorum Malfoy, ama bir daha beni bu kadar özleme bak. Kıskananlar olacak, nasıl baş edeceğiz?" Başımı iki yana salladım. Asla iflah olmayacaktı. Gelen yüksek sesle başımı o yöne çevirdim.

"Ooo! Yeni çiftimiz de burdaymış, hiç haber vermiyorsunuz." Lorcan, yanında Lysander ve Lucas'la birlikte yanımıza çöktü. Bunlardan bir tanesi bana fazla geliyordu ama hep beraber gezmeye yemin etmiş gibilerdi. Dediğine başımı salladım. "Evet sevgilimle yalnız romantik anlar yaşıyorduk biraz, değil mi Albus?" Merakla ne tepki vereceğimi izleyen Albus'a bakarak konuştum. Kolunu bana atıp beni yanına çekti ve onayladı. Yerin dibine girmek istiyordum. O kadar yapmacıktık ki, hala anlayamıyor olmaları gerçekten geri zekalı olduklarını düşünmeme yol açıyordu.

Lysander aralarında en aklı başında olanı gibiydi ama emin değildim. Gülümsedi. "Tam bir tanışma faslı geçirmedik, ben Lysander." diye kendini tanıttı. Haklıydı, yıllardır birbirimizi biliyorduk ama hiç tanışmamıştık. Lorcan ve Lucas da kendilerini tanıttıklarında konuştum. "Beni biliyorsunuz zaten, Albus benim için içip dağıttığı, ağladığı gecelerde siz teselli vermişsiniz." dedim sırıtarak. Oyun istiyorsa oynuyordum. Albus'un omzumdaki kolu iyice sıkılaşıyordu. Bilerek yüzüne bakmıyordum.

Üçlü şokla birbirlerine bakarlarken Lysander gülmek için arkasını döndü. Çok geçmeden toparladı. "Ha evet, öyle oldu." Başımı salladım ve tekrar Lucas'a döndüm. Yapmacık bir şaşkınlıkla, "Lucas, Albus benim için intihara kalkıştığı gün yanında sen varmışsın, anlatsana o günü nasıl oldu?" diye sordum. "Yok artık!" Lorcan şaşkınlıkla mırıldandı. Üçü geçen söylediğimden daha çok şaşırmışlardı buna. Gülmemek için kendilerini tutmaktan kıpkırmızı olmuşlardı. Ben de gülmek istiyordum ama devam edecektim. Ne kadar salaklardı, Albus'un beni tavlamak için olta attığını benim de yediğimi düşünüyorlardı. Yazık.

Albus beni gittikçe sıkarken hafifçe kolunu ittirdim. Lucas ise cümlelerini toparlamaya çalışıyordu. Elini ensesine attı. "Aa şey, dedim ki yapma yani kimse için değmez, şakası olmaz bunun ölümden bahsediyoruz sonuçta." Gülümsedim. "Haklısın, büyük aptallık etmiş cidden." sonradan aklıma gelmiş gibi Lorcan'a baktım.

"Lorcan, Albus senden de çok bahsetti. Eva'ya aşık olduğun doğruymuş demek. Reddetmiş bir de seni, üstüne üstlük tokat da yemişsin. Üzgünüm ama baya güldük salaklığına." dedim sırıtırken. Lucas başını başka yöne çevirdi. Eva bir alt senemizden bir kızdı, herkes Lorcan'ın bu kıza aşık olduğunu konuşuyordu. Omuzlarındaki kolun sahibine baktığımda bu sefer Albus'u cidden sinirlendirmiş gibi duruyordum, aynı şekilde Lorcan da oldukça sinirliydi. "Ne oldu, yanlış bir şey mi söyledim?" dedim numaradan bir üzüntüyle.

Ani bir hareketle Albus yerinden kalkıp beni de kaldırdığında bileğimden sıkıca tutularak bir yere sürükleniyordum. Demek ki oyun istediği gibi gitmiyordu, oldukça mutlu etmişti bu beni. Onlardan uzak bir köşeye geldiğimizde sırtım duvarla buluştu. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" dedi sinirle. Arsızca gülüp omuz silktim. "Oyun oynamıyor muyuz Potter? Ben de oynuyorum işte." Bu halim onu çıldırtmış gibiydi. "Benim istediğim gibi oynayacaktık, kendi kafana eseni yapamazsın." Sırtımın yaslı olduğu duvardan ayrılıp yanına yaklaştım.

"Bana bak Potter, sana geçen sefer de söyledim. Senden korkmuyorum. O salak arkadaşlarından da korkmuyorum. Sen beni ailemle ve diğer herkesle tehdit ettiğin gün bu oyunda benim için karar verme yetkini kaybettin..." Bir adım daha yaklaştım. Gözleri yüzümde dolanıyordu. "...korkuyorsan oynamayalım." Çok komik bir şey söylemişim gibi güldü.

"Senden mi korkacağım Malfoy? Sana gerçekten gereksiz bir özgüven geldi ya son günlerde. Eğer sen şu an bu denli rahat bana kafa tutabiliyorsan, bu hakkı sana ben verdiğim içindir Malfoy, sok bunu kafana. Az önce de yanında ben varım diye öldüresiyle dövülmedin, değerimi bil. Sen bu oyunda sadece önemsiz bir parçasın, anladın mı beni? Ben isterim gelirsin, ben isterim siktir olup gidersin bu kadar basit." Orospu çocuğunun tekiydi. Tam ağzımı açıyordum ki konuşmama izin vermeden bir adım geri çekildi. "Ayrıca şu boktan tavırlarından vazgeç, midemi bulandırmaktan başka bir şey yapmıyorsun." Hızlı adımlarla yanımdan ayrılırken gözlerimin dolması bir kez daha kendimden nefret etmemi sağladı.

Ona hakettiği gibi bir ders verememiştim anlaşılan.

ghost ↠ scorbusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin