Umursamadan motoruma atlayıp okula gittim. Beni takip edip etmediğini bilmiyordum. Umursamıyordum da.
Okula vardığımda biri beni kolumdan tutup bir yere çekiştirdi. Kim olduğuna bakmadan bunu yapmasına izin verdim. Yanımda dikilen Naz' ı görmemle yüzüme şirin bir gülümseme yerleştirdim. "Kızım nerdesin sen? Fotoğraf çekimi bitti. Son ders ya da çıkışta çekileceksiniz."
Çekileceksiniz derken? Çoğul kullanmıştı. Kiminle çekilecektik?
"Çekileceksiniz derken? Kiminle?
Bana göz devirip konuşmaya başladı,"Şu yeni gelen burslularla! Bir tane kız var... Yolacağım onu! Berkay' a yürüyordu!" Kendimi tutamayıp kıkırdadığım sırada bana ters bakışlarını yolluyordu. Onu daha fazla kızdırmayıp beni sınıfa doğru çekiştirmesine izin verdim. Bu kız da beni hep bir yerlere çekiştiriyor!
Beni sıraya fırlatırken konuşmaya başladı, "Dökül bakalım deniz kızı, neredeydin?" Bana 'deniz kızı' diye hitap eder. Naz ile yazın bir resim kursunda tanışmıştık. Ben ismimi söyleyince bana hemen deniz kızı demişti. Şu an nadiren Mercan der.
Çantamı alıp sıranın üzerine koydum ve anlatmaya başladım, "Yolda bir iki adam laf attı-" derken sözümü kesti
"Kavga ettim deme sakın! Hasar bile yok kız sende nasıl kavga bu?!"Dediklerine göz devirip "Hayır öyle olmadı. Uğraşmadım bile." Diyerek yalan söyledim.
Söylediklerimle rahatlamış gibiydi. "Oh, iyi bari! Kavga etme de..."Elimi geçiştirmek için salladım. Tam o sırada kapı açıldı içeri hocanın girmesiyle herkes ona dönmüştü.
Ben de derse katılmaya karar verdim.Dersin yarısında içeriye müdür yardımcısıyla birlikte birkaç öğrenci girdi. Onlara bakmayıp önüme döndüm. Dizimi kırıp sıranın üzerinde tutmuştum. Birkaç kişinin bana baktığından, beni izlediğinden emindim. Kapının tıklatılmasıyla içeriye okul başkanı girdi. Tuğra... Aynı zamanda yakın arkadaşlarımdan biri oldu bu okulda.
İçeri girmesiyle içerideki kalabalığa bakması bir oldu. Gözlerimi ondan çekip defterime eskiz çizmeye koyuldum. Tamam okula önem veriyorum ama çizim yaparken ders dinleme yeteneğim de var. Sonuçta dersi kulağımla dinliyorum, çizimi ise ellerimi ve gözümü kullanarak yapıyorum.
Şu an herkesin bana baktığından adım gibi eminim. Biraz sonra Tuğra'nın adımı seslenmesiyle olduğum yerde ona döndüm. Bir şey söylemeyince ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Hocadan izin almama gerek yoktu. Zaten Tuğra ona sormuştur diyerekten kapının dışına çıktım.
Benim çıkmamla birlikte Tuğra da benimle arkamdan geldi. Kapının yanındaki duvara dayadım kendimi. Tuğra'ya bakınca onun da bana baktığını fark ettim. Neden beni buraya getirdi?
Her zaman başımın belaya girmesinden gelen bıkkınlıkla sordum, "Yine ne yapmışım?"
Tuğra alayla sırıtırken bakışlarımla onu sorguluyordum.
"Resim." Dedi. Ne demekti şimdi bu?"Ne?" Gerçekten neler döndüğünü anlamamıştım.
"Resim diyorum. Resim hocası konuşmak istiyor seninle." Bir anlık gelen rahatlamayla Tuğra'nın omzuna vurdum.
"Ha, öyle desene!"
"Dedim işte, belasın kızım bela. Yürü hadi gidelim."Gidelim mi? Sen nereye gidiyorsun acaba?
"İstemez. Ben kendim giderim.""Kaybolmanı istemem güzelim." Deyip göz kırptı. Onunla daha fazla uğraşmamaya karar verip peşinden sürüklenmeye başladım.
Bir süre sonra artık yürümekten yorulup bitkince sordum,
"Okulun içinde daha ne kadar yürüyebiliriz?"
Bu halime göz devirdi ve yere eğildi. "Atla!" Sırtını göstererek sarf ettiği kelimelerle ona 'ne diyorsun sen?' bakışları attım. Oysa o gayet ciddi görünüyordu. Birkaç saniye ona aptal aptal baktıktan sonra dayanamamış olacak ki konuştu,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURAL
RomanceMercan'ın monoton hayatına bomba etkisiyle giren, çok yakın bir zamanda hayat arkadaşı olacak Ege ve onları bekleyen bir sandık dolusu sır. Sıkıcı bir hayat bir ölümle nasıl heyecana sürüklenebilir? Mercan, Ege ve onların anlaşılmaz aşkı... Düşmanın...