Kendimi toparlamam için buralardan gitmeliydim... Evet, Nefes ne demişti? 'Onu bırak, anılarını bırak!'... Haklıydı, belki de sırf anılarımız bana hatırlatıyordu onu! Evet, kesinlikle akşam ailemle bu konuyu konuşmalıydım. Buralardan gitmek fikri hoşlarına gitmeyecek belki ama, birkez olsun kendim için birşey yapacağım. Buna birşey demezler ya...
Odamdan çıktım ve siyah defterimi aldım. Yine yatağıma oturdum ve başladım ilk sayfasından yazmaya. Sanırım Rüzgâr'la ilgili bırakamayacağım tek şey, bu defer...
Sen gittikten sonra, ben de gideceğim sanırım. Beni bırakmadın, ben olduğum yerde değilim. Hani olurda bir gün, gelişin tutar ya... İşte ben o zaman bıraktığın yerde, bıraktığın Eylül olmayacağım.
Gidenler ihanet edermiş... Ben ihanet etmiş sayılmam, değil mi? Ah! Her neyse... Bugün çok yazasım yok sana. Seni, yavaş yavaş bırakıyorum galiba. Geçen gece çok düşündüm. Nefes'in bizde olduğu günün gecesi yatmadım. Hep aklımda, 'beni sevmiyor, belki de unuttu. Bence artık benim de unutma vaktim geldi...'_diye düşünceler vardı. Ne kadar haklılar, bilemem... Ama evet, seni bırakmaya gidiyorum. Biraz anılarıma ihanet olacak, ama buna mecburum be Rüzgâr! Ben anılarımı yaşatmayı yeğlerdim, ama sen orada başka biriyle anılar yazarken, benim yaşatmam ne kadar doğru kalır, bilemem?
Belki de haklısındır... İkimiz içinde en iyisi budur belki... Biraz ağlarım, biraz gülerim. Sonsuza dek ağlayacak değilim ya!
Bu arada dün geceki rüyamda seni gördüm. Gerçi bu aralar sık sık rüyalarıma gelir oldun. Bir yerde okumuştum, rüyanıza giren kişinin aklındasınız diye. Bu tezinde yanlış olduğunu kanıtladım. Biliyorum, senin aklında falan değilim! Beni kim aklına tutar ki? Her neyse, ajitasyon yapmayacağım. Sadece sana, gideceğimi haber vermeye geldim. Bu defteri bırakmayacağım ama. Bu defter seninle olan anım değil, senden sonra olan birşey. Sana yazsam da, sen yoksun yanımda. Unut gitsin!
Bu arada şunu da söyleyeyim, geçen gün radyoya bizim şarkımız çaldı. Senin küçük bir elvedan, böyle büyük bir aşkı bitirebilir mi? diyordu ya şarkıda, bitirebilirmiş! Şarkıyı uzun zaman sonra tekrardan dinledim ve sanırım burnum sızladı! Ah, her neyse. Sana yazasım yok dedim, bir sayfa oldu! Artık susmalıyım, daha yeni hayatımdan basedeceğim!
Defterimi kapattım ve ayağa kalktım. Birazdan babam ve abim gelirdi. Annem de yemek hazırlıyordur. Ben de bu kararımı açıklayayım bari.
Odamdan çıktım ve salona geçtim. Annem, tahmin ettiğim gibi mutfaktaydı. Televizyonda da Müge Anlı vardı. Biraz baktım ve anneme geri döndüm. Beni fark etmiş olacak ki, tebessümle yanıma geliyordu. Çok geçmeden yanıma oturdu ve saçlarımı okşadı.
"Bir şeye mi ihtiyacın var canım?" dedi buram buram şefkât kokan sesiyle. Kafamı salladım. "Yok, akşam yemeğinde sizinle birşey konuşmam lazım." dedim sadece. Yüzü hemen ciddileşse de, onayladı ve ayağa kalkıp, geri mutfağa girdi. Derin bir nefes alarak, koltukta yayıldım...
Az sonra kapı çalınca, ağır adımlarla kapıya gittim ve açtım. Abim ve babam, bana şaşkınca bakıyordu. Zorla tebessüm edip, kenara kaydım.
"Hoş geldiniz," dedim ikisine de. Babam kabanını askılığa asıp, kafasıyla 'hoş buldum' yaptı ve kolumu sıvazlayıp içeriye geçti. Abim de kabanını astı ve ayakkabılarını çıkarırken, saçlarımı karıştırdı. Bunu hep yapardı, sanırım artık yapamayacak...
"Hoş buldum meleğim," dedi beni kolları arasına alarak. Derin bir nefes alarak, kollarımı beline doladım. Özlemiştim abimi... Aynı evde özlem duyuyordum aileme...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilek Ağacı ♪
ChickLitBazen tüm umutlar tükenir, uzatılan bütün eller geri çekilir, gözler başka yöne döner ve kalpler atmaz... Her şey bir başlangıcın son evresiydi aslında... Bazı şeyler, hiç bilinmeden devam ederdi... Bu kitap, yazılmayan bir serinin 2. kitabı. Mutlu...