Multi • Psikolok Adam Replik •
*Mavinin bile gölesi siyahken,
Bu neyin sonsuzluğu?*Gitmek...
Altı harf, iki hece, her gece...Gidenlerin hep kalanlara ihanet ettiğini düşünürdüm. Halbuki, kalanlar gidenlere ihanet edermiş, bilemezdim! Ben gidersem, sana ihanet etmiş olurum, değil mi? Ama ya sen? Sen bana gitmem için yol açarsan?
İşte bu onun düşüncesiydi... Meğerse bende gitmeden önce zemin hazırlıyormuş. Yıkılışımı evre evre izlemek için... Halbuki ne de güzel günler yaşamıştık! Pamuk şeker bile yemiştik, biliyor musun? Ama onun gülüşü bile, başkası için değişmiş! Kelimeleri, bakışları, hisleri... Benimleyken bile başkası varmış aklında. Ben, işi vardır diye rahatsız etmezken o, başkalarındaymış. 'Beni sevme' dediğimi iyi hatırlarım. Bana, 'imkânı yok,' demişti. İmkânları biz mümkün kılarmışız ya, sonradan öğrendim. Herşey geç iken...
Sevdiceğim kelimesi, sevdim ve seveceğim kelimelerinden türemiş meğerse... İlk öğrendiğimde çok şaşırmıştım... Hatta aklıma 'o' gelmişti. Acaba o öğrendiğinde kim geldi aklına? Ama ne var biliyor musunuz? Kalbim dediğiniz kişiye, bir zaman sonra kabrim diyebiliyorsunuz... Herşey onda başladığı gibi, herşey onda bitiyor... Gözleri güzel adam derdim ona. Bana bakıp da beni göremeyen gözlerine iltifat ederdim. Ama ne var ki, anlamazdı o! Ona anlatmadığım şeyler için beni suçladı! Ah be gözleri güzel adam, keşke anlamaya çalışsaydın! Çünkü bazı şeyler, sözlü anlatılmaz... Şimdi yüzümde bir tebessümle anıyorum seni, belki de kalbimde bıraktığın nefretle! Ölülerin duyguları olmazmış ve ben sende öldüm...
Defterimin kapağını kapattım ve kalemimi bıraktım yanına. Ona, hiçbir zaman veremeyeceğim ve ona yazdığım bir mektuptu. Arada böyle yazar, içimi ferahlatırdım. Kendimce...
"Eylül, kızım bir baksana. Nefes gelmiş, seni görmek istiyor." diye seslendi annem. Hemen kendimi toparladım ve, "gelsin," diye seslendim. Şimdi odamdan çıkar çıkmaz beni sokağa çekerleri falan... Hiç halim yok! Gerçi, son zamanlarda ne yapmaya halim varsa?(!)
Odamın kapısı, sert bir şekilde açılınca, kadrajıma giren Nefes'le kaşlarımı çatarak ona baktım. Kapıyı bir hışımla kapattı ve yanıma geldi hızla. Son bir aydır hiç kimseyle görüşmüyordum ve her fırsatta kaçıyordum. Anlaşılan bu gün öyle olamayacaktı(!) Kolumdan sertçe tuttu ve ben ne yaptığını anlamadan, beni ayağa kaldırdı. "Nefes ne yap-" dememe kalmadan, beni odamdaki boy aynasının karşısına getirdi. Son zamanlarda insanlardan olduğu gibi, bundan da kaçtığım ayna...
"Bak! Bak gör halini! Neye dönüştün? Gözleri parlayan Eylül'ümüz neye döndü?! Saçları ışıldayan, her zaman, her şeye rağmen dik duran kıza ne oldu, bak da gör! Bizden kaçtığın gibi kendinden kaçamazsın Eylül! Buna hakkın yok! Kendini bizden soyutlayamazsın! Gözlerindeki ışığı söndüremezsin!" diye sertçe bağırdı Nefes. Ne ara geldiğini bilmediğim göz yaşlarım süzüldü yanaklarımdan. Birinin yanında ağlamayı sevmezdim! Ama haklıydı, tamamen bitmiştim! "Hayatta bir şeyler oluyor, birşeyler bitiyor ama bunların hiçbiri dünyanın sonu değil! Kendinle beraber bizi de öldürüyorsun, farkında mısın?! Ne zamandan beri kimsenin yüzü sen yoksun diye gülmüyor! Biz... Seni kaybediyoruz Eylül! Gözlerindeki ışığı, yüzündeki rengi... Naif ruhunu kaybediyoruz Eylül! Yapma! Alma kendini bizden!" diye bağırdı, titrek sesiyle Nefes. Ağlayarak boynuna sarıldım. Kafamı boyun girintisine soktum ve hıçkıra hıçkıra ağladım. Herşeyi kusarcasına, yağmur yağarcasına ağladım.
"Gözlerimdeki ışığı aldı! Naif ruhumu yaraladı! Saçlarım, o seviyor diye parlıyordu benim!" dedim haykırarak. Saçlarımı okşadı. Onun da ağladığını hissediyordum. Buna hakkım yoktu, ama ben böyle biriydim! Kime yanaşsam, mutlaka bir hüzün çökerdi gözlerine!
"Bırakma kendini Eylül'üm... O kaybetti, onu bırak! Anılarını bırak, onun sende sevdiği herseyini bırak ama yeter ki kendini bırakma! Biz buna dayanamayız! Annen, baban, abin, bizimkiler... Hepsi çok perişan, sen böylesin diye. Kimsenin elinden birşey gelmiyor ve en çok da bu bizi yıpratıyor!" dedi nefretle Nefes. Sonra beni kendinden uzaklaştırdı ve gözyaşlarımı sildi usulca. Ama ne fayda, yerine yenileri geliyordu bile!
"Bizden kaçsan bile, kendinden, anılardan kaçamayacaksın. Kendini yenile, hayatını, geçmişini... Her şeyini yenile Eylül. Yapma böyle, ne olursun?" dedi çaresizlikle bakan ıslak gözleriyle. Haklıydı, ama kolay değildi dedikleri... Herşey o kadar kolay geçmiyordu!
"Bak," dedi kapıyı işaret ederek. Döndüğümde, annemin yağmurlu gözlerle bize baktığını gördüm. Size yemin ederim ki, o an içimde öyle bir şey koptu ve beni savurdu sanki! Sonra yanındaki abime kaydı gözlerim. Gözleri doluydu, ama ağlamamıştı.
"Kendini üzmeye değmez... Kendin için, bizim için yap bunu be Eylül'üm! Ha, n'olur?" dedi beklentiyle gözlerime bakarak. Bir anda ol deyince, oluveren birşey değildi bu... Birşey demeden banyoya girdim koşarak. Kapıyı arkamdan kilitledim ve musluğu açtım sona kadar. Kapının arkasına çöküp, sessiz ama haykırarak ağladım.
'Ağlamana dayanamam ki! Sakın o incilerini dökme!' dedi bana şefkâtle bakan Rüzgâr. Kafamı salladım ıslak gözlerimi silerek.
'Aferin sevgilime,' dedi göz kırparak. Ardından ayağa kalkıp elini uzattı. Tereddüt etmeden elini tuttum. Ellerini şakaklarıma yerleştirip, alnıma uzunca bir öpücük kondurdu. Ben, içimde oluşan hisle gözlerimi kapatırken, o beni kendine çekti ve sarıldı.
'Ben yanında olmasan bile, incilerini benim için dökme.' dedi kulağıma fısıldayarak. Kafamı salladım ve kollarımı sıkılaştırdım.
Aklıma gelen anıyla, göz yaşlarım hırsa aktı. Sırf o öyle dedi diye, fırtına koparırcasına süzüldü her bir damla, yanaklarımdan. Dizlerimi kendime çekip, kollarımı sardım ve kafamı yerleştirdim ortaya.
Yalvarırım git artık aklımdan... Hayatımdan gittiğin gibi, kalbimden, aklımdan da git! Lütfen... Buna ihtiyacım var..!
≈∞≈
Bu kitabın yeri bende çok ayrı sanırım. Bukre, Çilek Ağacı, Ölürüm Hasretine... Bu üç kitapın da, benim için çok ayrı bir yeri var. Eylül'de, Aslı'da, Beste'de... Üçü de benim içimdeki kız aslında. Şimdi burayı iyi okuyun çiçeklerim🌸
Biliyorum, hepimiz birşeyler yaşadık, bir şeyler atlattık ve belki de bu en zor anlarımızda yanımızda kimse yoktu. Ya da vardı, ama varlığını bize hissettirmiyordu. Kalabalıkta yalnızdık belki de... Ama bu zor anları bir şekilde atlattık, atlatamasak bile atlatacağız! Biz bunu yapacağız... Belki çok sevdiğimiz yaraladı bizi, belki çok değer verdiğimiz, belki de bir hiç! Ama şunu unutmayalım ki, biz yeryüzünde birer inciyiz ve kimse için canımızdan vazgeçmeye değmez!
Belki Eylül bunu yapacak... Ama bunun ne kadar yanlış olduğunun farkına varacak. Bizim hayatlarımızda çok güzel şeyler bizi bekliyor, bunun için size yemin edebilirim. Mesela size bir bilgi vereyim;
İnsanlar dünyaya gelmeden önce, Allah bize hayatımızı izletiyormuş. Hani şu bazen 'Dejavu' hissi geliyor ya bize, ha işte o oradan geliyor! Neyse işte, bize Allah soruyormuş, 'Yaşamak istiyor musun?' diye. Biz de evet veya hayır diyormuşuz. Yani demek istediğim, yaşıyorsak sebebi var. Demek ki bu günler geçecek ve önümüzde güzel günler olacak. Bu da bizim sınavımızmış!.. Olsun, biz şükrümüzü eder, tevekkülümüzü yaparız... Allah hep bizimledir...🌸
Hepinizi bolca kucaklıyorum, kendinize çok çok iyi bakın çiçeklerim^^💐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilek Ağacı ♪
Literatura FemininaBazen tüm umutlar tükenir, uzatılan bütün eller geri çekilir, gözler başka yöne döner ve kalpler atmaz... Her şey bir başlangıcın son evresiydi aslında... Bazı şeyler, hiç bilinmeden devam ederdi... Bu kitap, yazılmayan bir serinin 2. kitabı. Mutlu...