-Bölüm 3-

9 2 0
                                    

      Önceki bölümden...

       Bu... "11/A Yavşak Melih"  dedim. "Ta kendisi" dedi. 

*

     "Şimdi siktim seni Melih" dedim ve mahrum yerine bir tekme attım. Etkisiz hale gelince başını elimle yere eğdim ve sırtına dirseğimi geçirdim. Neresindeki acıya yansın yavrucak! Yere düşünce bir tekme attım ve "Bundan sonra yavşayacağın kişiye dikkat et de tehlikeli çıkmasın. Benden daha fenaları da çıkar maazallah!" dedim ve bir tekme daha attım. Ayağım serttir kıvranıyor yerde ama hak etti. 

       Tuvaletten çantamı ve odunu aldım ve çıktım. Kasaya gidip odunu verirken "Abi buna gerek kalmadı ama içeride biraz kötü durumda bir bakın" dedim. Diğer 11/A erkeklerinin olduğu masaya gidip "Yavşayacağınız kişiye dikkat edin. Bunu Melih arkadaşınız uygulamalı olarak gördü" dedim ve arkamı dönüp bizim masaya ilerledim. Çantamdan cüzdanımı alırken "Hazırlanın kızlar gidelim" dedim. Kasaya gidince o amca "Bizden olsun kızım" dedi. 

      Teşekkür ettim ve masaya döndüm. Kızlarla birlikte kafeden çıkarken 11/A erkekleri kıvranan Melih'i çıkarıyordu. Yani cidden isteyerek olmadı kendisi kaşındı yoksa ben kim adam dövmek kim. 

    Selen "Acısaydın biraz ya yazık olmuş. Havalı halinden eser yok" dedi ve güldü. Hep birlikte güldük. 

    Kalan gün normal geçti. Günlükcağazım bugünü de yarın anlatırım yoruldum şimdi.

   Selen'den

     Hani ben bizim erkeklerin de bir parmağı var demiştim ya dövdüğüm kişi hocaya gitmekten vazgeçti derken. Onu biraz açıyorum.

   Ben sınıfa gidince gözlerimin kızarıklıkları belirgin olmayacak derecede azalmıştı. Kaan daha abi tavırlı olduğu için onun yanına gittim. "Kaan'cığım, olmayan abim" diye söze başlıyordum ki Kaan "Ne istiyorsun? Veresiye yok" dedi. Nasıl anladı acaba bir şey isteyeceğimi? :)

   "Abi ben daha ciddi bir konu için geldim" dedim. Bana 'Harbi mi?' bakışları atarken "11/A'dan birini dövdüm" dedim. "11/A'yı sevmediğimizi biliyorsun Selen" dedi. Sonra "Ne yaptı da dövdün? Ve kimi?" dedi. "Adını bilmiyorum da..." derken olayı anlattım. Sinirlendiler tabii. Sıla "Ben buna -" derken ayağa kalkıyordu ki Ege "Dur be Sıla bir de senle uğraşmayalım" dedi ve Sıla'nın bileğini tuttu. Sıla da oturdu. 

   İşte böyle onlar da o kişiyi uyardılar ve konu burada kapandı.

*

    İşte gün böyle geçiyordu. Ama okul çıkışı Yağmur'la Çağla'yı aradık. Gözlerimin kızarık olduğunu hemen anladı. Çok küçük bir kızarıklıktı ve Yağmur bile fark etmemişti. Ona yine kızdım. Ama bu sefer hak etti. Ne kadar hak etse de onu düşünmeden yapamıyordum.

*

     Yarım saat falan sonra Yağmur'la konuştuk. Onlara olayı tam haliyle anlattım. Bizimkilere ağlama kısmını anlatmamıştım. 

    "Sana çok değer veriyor. Seni çok seviyor. Seni öyle tanımış ki ufacık bir şeyde bir şey olduğunu anlıyor. Hani olur ya çocuklar babaları için kahramanım der. O kafa yani. Bir nevi seni kahramanı olarak görüyor. Tabii bu bunlardan anladığım. Bu kız seni her şeyden çok seviyor" demişti.

    Ben onu 'Baş Belası' olarak görürken o beni kahramanı olarak görüyordu. Hatırlıyorum da İzmir'de okumak istiyorum dediğimde çok üzülmüştü... Her ne kadar hak etse de ona bir 'Abla' gibi yakınlaşmalıydım.

   Yarım saat falan sonra ondan mesaj geldi.

        Gönderen: Baş Belası

            Her şey seninle güzel, duyduğum bu ses bile

Abla ile Kardeş Arasına Girilmez!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin