Herkese merhabaaaa! Uzun zamandır taslakta duruyordu ve ben de düzenlemeye üşenmiştim (birazcık da derslerim yoğundu)... ama şimdi hazır~ Bazı hatalarım olabilir bu yüzden cok takılmamaya çalışın elimden geldiğince düzelteceğim.
Umarım beğenir ve eğlenerek okursunuz.
İyi okumalar!~Her zamanki gibi evin arka tarafındaki ağaçta oturmuş, ağaç dalları arasından gökyüzünü izliyordum. Dinlediğim müzik bittiği sırada aşağıdan ismimle seslenilmişti.
-Hyunjin yine mi çıktın oraya. Bir gün düşüp bir yerlerini kıracaksın. İn hadi aşağıya.
Telefonumu cebime koyup daldan aşağı atladım.
-Ay evladım dikkat et!
Kapüşonumu kafama geçirip;
-Bana bir şey olacak olsaydı o kazada olurdu. O kadar büyük bir kazadan sağ çıkan tek kişi 5 yaşındaki ben olmazdım ve ben de onlarla orada ölürdüm.
Evet, yine yaptım... Fakat elimde değildi.
Yüzündeki gülümsemesi solmuş kadına sarılarak mırıldandım.
-Özür dilerim teyze... Tutamadım kendimi...
-Onları özlediğini biliyorum... Ben de çok özlüyorum. Ama geçmişte yaşamayacaktık hani, söz vermiştin...
Burukça gülümseyerek uzaklaştım. Haklıydı.
-Yarından itibaren farklı bir Hyunjin olacağım!
O da gülümsedi hemen.
İşte benim oğlum! Hadi yemekler soğuyor.
Onların gideli on üç yıl olmuştu. Tam on üç yıl. O günden beri sadece teyzem vardı hayatımda. Hayatının bana adayan teyzem. Artık onu üzmemeliydim. Daha olgun olmalı, onu mutlu edecek şeyler yapmalıyım.
~
-Hwang Hyunjin! Geç kaldık yine. Kalk çabuk!
Üzerimdeki yorganın çekilmesiyle kendimi çıplak hissetmiştim.
-Boşver gitmeyelim bir kere de...
Mırıldanarak diğer tarafa dönmemle kendimi yerde buldum. Seslice bir küfür savurdum odaya ve anında enseme bir tokat yedim.
-Kaç defa küfür etme diyeceğim ben sana. Çabuk hazırlan aşağıda bekliyorum.
Hızla odadan çıkıp kapıyı arkasından hızlıca kapadı. Ben de oflayarak yerden kalkıp banyoya yürüdüm ve işlerimi halledip formamı giydim. Teyzemin aşağıdan bağırmasıyla çantamı ve telefonumu kapıp aşağı koştum.
-Bir gün geç kalmasak şaşacağım cidden.
Arabaya binince ben de diğer taraftan dolanıp yan koltuğa bindim. Yolda biraz daha azar işitmiştim daha sonra ise okula gelmiştik. Şirin olduğunu düşündüğüm bir şekilde teyzeme döndüm.
-Teyzelerin en güzeli, biricik aşkım.
-Yılışma hemen.
Arkaya çantasına uzanıp aldı ve içinden cüzdanını çıkardı. Kocaman gülümseyip ellerimi açarak bekledim. İçinden belli bir miktarda para çıkarıp verdi.
-Teşekkür ederim efendim!
Asker selamı verdim ve uzanıp yanağını öpüp indim arabadan. Kapıyı kapatırken ''Deli çocuk.'' dediğini duydum ve gülümseyerek okul bahçesine giriş yaptım. Yürürken ileride her zamanki yerimizde bizim çocukları görmemle o tarafa yürüdüm. Chan ve Changbin yine birbirlerine girmişlerdi, Minho ise Chan'ı Changbin'e karşı daha çok kışkırtıyordu tahminimce. Hep öyle olurdu zaten. Kavga eden ikilinin arka tarafından yaklaşırken Minho ile göz göze gelince hemen işaret parmağımı ağzıma götürdüm sessiz olması için. Daha sonra ise hemen Chan ve Changbinin üzerine atladım. Tabii yaptığım atağı beklemedikleri için ikisi de sendeledi ve yeri boyladık. Minho kıs kıs gülüyodu. Chan sinirle bana bakıp kafama vurdu. "Lan ne yapıyosun dengesiz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thirteen Years Then
Roman pour AdolescentsAnne ve babasını kaybetmesinin ardından bir kere daha ağladı o gün. Bu sefer ondan uzaklara giden arkadaşı içindi. Aslında bilmiyordu ki 'Tanrının kırmızı ipi onları çoktan birbirine bağlamıştı.'