2. BÖLÜM

45 7 9
                                    

Medya= Berceste'nin kıyafeti


"Sıçtık" dedi bora telaşla. "Baban senin ayrı, benim ayrı ebemizi-"

"Bora tamam! " diye kestim lafını. Devamını getirmesine gerek yoktu. Biliyordum bende az çok babamın vereceği tepkiyi. Ödeme işlemlerini noterden sonra halledecektik ve saat üçte tapu işlemleri için mal sahibi ile noterde buluşmamız gerekiyordu. Bankaya onayı vermiştim üçten sonra para transferi banka hesabımdan yapılacaktı ve babam bu transferi görür görmez Bora'nın da dediği gibi onun ayrı benim ayrı ebemizi ağlatacaktı. Açık arttırmanın yapıldığı binadan ayrıldığımızda artık diğer mülkü de satın almak için babamdan ikinci bir dalga azar yemek istemediğimden mülkten vazgeçmiştim. Kapıdan çıkar çıkmaz elaları ile buluştuğum Arın Kurtbey son model arabasının kapısına yaslanmış cool olduğunu düşündüğü bir hareketle bakışlarını yüzüme dikmişti. Elini havaya kaldırarak işaret ve orta parmağını içe katladı ve bana 'gel' işareti yaptığında kaşlarımı çattım. Bora ile iki saniyeliğine birbirimiz bakıp yavaşça başımı Arın'a çevirdim. Tereddüt etsem de usul adımlarla ona doğru ilerlerken çatık ifadem hala yüzümdeydi.

"Ne var?" dedim biraz daha yaklaştığımda. Gülümsedi ve bir elini cebine koyarken elalarını fütursuzca yüzümde gezdirdi.

"Demin beş milyon liraya aldığın mülkü bana beş milyon liraya geri sat." dedi emir yüklü bir sesle. Buna şaşırmıştım.

"Madem o harabeyi alacaktın. Ne diye çıktın gittin salondan öyle havalı havalı?" diye sordum. Sesim dost canlısı değildi tıpkı ifadesi gibi.

"Durmuyordun." dedi sakin bir şekilde. "Eğer beş milyon da bırakmasaydım sen zarar ederdin. Ancak, şimdi o dükkanı bana beş milyon karşılığında geri satarsan tek kuruş zararın olmayacak bu konuyu da burada kapatacağız." ters köşe olmuştum. Arın Kurtbeyin karşısında her zaman için daha akıllı davranmam gerekiyordu. Onunla konuşurken olduğunuzdan bile daha zeki olmak zorundaydınız çünkü çok sağlam pabuçtu.

"Ne yapacaksın orayı?" diye sorduğumda kaşları hafifçe çatıldı.

"Ne zamandan beri bana hesap soruyorsun? Cesaretin seni insan yerine koyup konuşmamdan geliyorsa hatırlatayım. Hiç birinizi adam yerine koymuyorum ben." dedi sertçe. Oysa karşısında Berceste Yaman duruyordu.

"Benden bir şey rica ederken beni adam yerine koymadan önce, kendin adam ol Arın Kurtbey!" diye tısladım dişlerimin arasından, nefesim yüzüne çarpacak kadar yakınlaşmıştım. Keskinleşen ifadem Arın'nın ki ile büyük bir kavgaya tutuşmuşcasına yalnızca bakışlarımız konuşmaya başladığında yavaşça bir iki adım gerileyip,

" Bende sana satacak mal da, mülk de yok!" dedim sertçe. Bora'nın bilmem kaçıncı kez içinden bana sövdüğü bir noktaya ayak basmıştım. Umurumda mıydı? Şimdilik değildi. Pişman olacaksam bile buna değerdi çünkü bu adamın laflarının altında ezilip teklifini kabul edecek bir Berceste yoktu. Vardıysa bile, o ben değildim.

Ben Berceste Yaman'dım. Arın Kurtbey beni adam yerine koyabilecek bir adam değildi! Şu dakikadan sonra da Lafından geri dönecek bir Berceste Yaman yoktu!

💎

"Beş Milyon mu!" diye bağırdı babam öfkeyle.

"Kızım binler basamağı neyine yetmiyordu! Lan beş milyon lirayı bu mülkün içine bile sığdıramazsın neresine yatırdın bu kadar parayı sen Berceste!" deliye dönmüştü. Zira ben Berceste Yaman isem, o da Poyraz Yaman oluyordu. Bu gerçeği Arın Kurtbey'e Caka satarken unutmuş olmalıydım...

"Babacım öyle değil ama bir dinlesen-"

"Dinlesem ne olacak?" diye kükredi. "Beş milyon lira geri mi gelecek Berceste? Seni işlerin başına geçirdim. Bütün şımarıklığını göz ardı ettim. Tek varisim bir tane evladım dedim... Sen o koltuğa oturur oturmaz,  eline geçen parayı çöpe atmaya başladın Berceste." süt dökmüş kedi gibi babamın karşısındaki üçlü koltukta ezilmiş büzülmüş ve küçücük kalmış bir şekilde, ayaklarımın ucuna değen halı saçaklarına bakıyordum. Bu arada Ben Berceste Yaman'dım. Evimin dışında kaplan babamın karşısında kedi kesilen Berceste Yaman.

MAFYANIN BELASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin