Haoxuan " Ağzına sıçayım " diyerek iki saattir - aslında o öyle zannediyordu - çalan alarmı alıp yere fırlattı.
Gözlerini tekrardan kapatıp rüyaya dalmak isterken bu sefer de telefonu çalmaya başladı. Yeni aydınlanan havayla gün ışığı alan odaya sesli bir küfür savurarak telefonu açtı.
"Ne var?'' dedi yeni uyanmanın verdiği boğuk ve sinirli sesiyle.
" Haoxuan! H-hemen okul bahçesine gel! Z-Zhi Ming... " diyen Yu Huang'ın sesi endişe vericiydi. Bu adı duymak bile Haoxuan'ın uykudan arınması için en büyük sebepti.
" Hemen geliyorum! " dedi ve hızla telefonu kapattı. Arkadaşı tehlikedeydi ve ona yardım etmeliydi. Hemen üstünü giyindi ve okula doğru hızla koşmaya başladı.
Geldiğinde bahçede hiç kimse yoktu.
"O-olamaz! Geç mi kaldım!? Y-Yu Huang! Affet beni!" diyerek dudağını büzdü ve yere oturdu.
"Ne saçmalıyorsun?" diyen ses tanıdık geliyordu. Zhi Ming'in sesi??
Haoxuan hemen arkasını dönerek ayağa kalktı. Bu Zhi Ming ve yanındaki Yu Huang'dı.
"Yu Huang!! B-ben öl-öldün sandım! Çok korktum!" Haoxuan hemen arkadaşına sarılarak Zhi Ming'e öldürücü bakışlar yolladı. "Bizi rahat bırak!"
"Kanka.." diye lafa başlayan Yu Huang arkadaşını kendinden ayırmayı başarmıştı en sonunda. "Dramatik olmayı kesmelisin. Zhi Ming bizimle konuşmaya gelmiş."
Bu duydukları doğru muydu? Korktukları Zhi Ming insan gibi konuşmaya mı gelmişti? Gerçi ona hiç bir zaman söz hakkı tanımamışlardı ki. Hep onunla karşılaştıklarında korkarak uzaklaşırlardı. Okulda gezen dedikoduların kurbanlarıydı onlar da.
"Arkadaş olalım." Zhi Ming sakinliğini koruyarak konuştu.
"Nee!?? Sen mi? Bizimle mi? Bir art niyetin falan mı var? Neden biz mesela?" Haoxuan inanmaz bir sesle durmadan sorular yağdırıyordu.
"Çünkü arkadaşlığınızı seviyorum." diyen Zhi Ming hâlâ sakindi.
"Bu kadar mı?" hâlâ inanmaz bir halde olan sesiyle birlikte bir ''hıh'' sesi çıkartarak gülen Haoxuan gözlerini alaycı bir tavırla Zhi Ming'e dikti.
Yu Huang, arkadaşının Zhi Ming'in üzerine gittiğini düşünerek hemen olaya el attı.
"Bence Zhi Ming'i de aramıza alalım. Bugün birlikte futbol oynamaya ne dersiniz mesela? " dedi ikna etmeye çalışarak ve kolunu Haoxuan'ın omzuna attı.
"Bana uyar." dedi Zhi Ming, Haoxuan'ın ne diyeceğini merak ederek.
"Eh madem çok istiyorsun, bir şans verelim bakalım." diyen Haoxuan somurtarak göz devirdi.
Yorgun bir maçın ardından herkes kendi evine dağıldı.
Odasına girdiği an üstünü bile değişmeye enerjisi kalmamış Haoxuan, günün verdiği mutluluk ve yorgunlukla kendini yatağına bıraktı.
• • •
"Daozhang, sana hikaye anlatmamı ister misin?" siyah giyinmiş olan genç, yanında oturup sepet ören melek yüzlü adama söyledi.
"Geçen sefer ki gibiyse hayır. Senden daha eğlenceli şeyler duymayı tercih ederim." beyazlı adam gülümseyerek konuşmuştu. Gözlerini kapayan beyaz kumaş parçası bile güzelliğinden hiçbir şey kaybettirmiyordu.
"Peki," diyerek lafa başlayan siyahlı genç adam başını diğerinin dizine koydu hafifçe. "Bir adam varmış, hiçbir zaman sevgi görmeyen.. -- " diye devam edecekken beyazlı adam hemen sözünü kesti.
"Ama eğlenceli bir şey anlatacağına söz vermiştin!" dedi sinirliymiş gibi sesini hafifçe yükselterek.
"Tamam, tamam" siyahlı genç kıkırdayarak devam etti. "O zaman bizim hikayemizi anlatayım mı?"
"B-bizim hikayemiz?" kekeleyerek konuşması beyazlının heyecanlandığını belli ediyordu.
Genç olan bir çırpıda diğerinin dizinden kalktı ve yüzünü büyüğüne yaklaştırdı. Hiçbir şey söylemeden bekledi.
"Anlatsana...bizim hikayemizi.'' büyüğü konuştuğunda genç adam burukça gülümsedi.
"Bizim hikayemiz yok ki'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
candy // whx & sjy
Fanfiction" Eğer içimdeki şeytanlardan kurtulursam, beni affeder misin ? "