too late

516 38 109
                                    

Odaya dolan ay ışığıyla Jimin gözlerini  kapatıp açtı. Ani refleksle yanındaki bedeni kontrol etti. Yanındaydı.

Yüzüne aptal bir gülümseme kondurup yataktan kalktı ve balkona doğru adımladı.

Jungkook 3 gündür yanındaydı ama her gün uyanıp onu kontrol ediyordu. Yine bir gece kalktığında onu görememek en büyük korkusu olmuştu.

Kalkması bazen kendi isteğiyle bazen de Jungkook'un kendi kendine konuşup bağırmasıyla oluyordu. Her gece kabus görüyordu Jungkook.

Her şey geçse bile ikisi de bir türlü rahat olamıyorlardı. 

Yüzüne çarpan esintiyle dişlerini göstererek gülümsedi aya doğru. Gözleri kısılırken ayı göremeyince gülümsemeyi bıraktı.

"Kalbimi geri verdiğin için sağol." Tüm şehre fısıldadığı cümle telefonundan gelen bildirim sesiyle kesilmişti. Çıplak ayaklarını tekrardan odasına yönlendirdi. Gelen mesaja bakma gereği duymadan eline alıp odadan çıktı ve mutfağa gitti.

Buzdolabını açıp Jungkook için kahvaltıda ne yapabilirim diye düşünürken aklına gelenle telefonunu açtı. Hiç denemediği bir tarif bulabilirdi. 

Telefonu açınca gelen bildirimlerde gözüken isimle yüzündeki gülümsemesi düştü. Titremeye başlayan elini saçlarına geçirdi.

JoonSeo: artık çok geç

Yukarıdan gelen gürültüyle telefonu bıraktığı gibi odasına koştu. Jungkook'un yerde uzandığını görünce telaşla eğildi.

"Ne- nefes... Alamı-" Jungkook konuşmaya çalışınca Jimin sevgilisini bir nebze olsun sakinleştirmek için dudaklarına kısa bir öpücük kondurdu ve tekrar kalkıp mutfağa koştu ve yerde duran telefonunu aldı. 

Telefon açılmayınca sinirle telefonu bıraktı ve odalarına geri koştu.

"Jungkook, lütfen nefes al. Sevgilim benim için dayan." Onu tekrar orada bırakırken bu sefer dışarıya koştu daha yeni uyanmaya başlayan caddede hiçbir taksi geçmiyordu. 

Joon Seo'nun Jungkook'u çoktan zehirlemiş olduğu düşüncesi Jimin'in aklından çıkmıyordu.

"Ben de size gelmiştim." Duyduğu tanıdık sesle hemen soluna dönen Jimin, Yoongi hyungunu görmesiyle ona doğru koştu.

"Hyung, ambulansı ara lütfen. Joon Seo, Jungkook'u zehirlemiş olmalı." Yoongi anında eve girerken Jimin duyduğu sesle duraksadı.

Sesler Jungkook'u 3 gün önce bulduğu yerden geliyordu. Hemen oraya ilerledi, aydınlık olan ara sokakta tamamen siyah giyinen uzun boylu birini görünce sinirle birkaç adım daha attı. 

Bu sefer bu adamı öldürecekti. 

"Özür dilerim." Duraksadı Jimin. Karşısındakiyse elini uzatıp parmaklarını açtı ve avcundaki küçük şişeyi gösterdi Jimin'e.

"Panzehir." Jimin birkaç adım daha attı, aralarında sadece iki adımlık mesafe kalmıştı. Kafasını kaldırıp Joon Seo'nun yüzüne baktı.

"Ya değilse, nasıl güvenirim?" Joon Seo gülümsedi ve elini geri çekip küçük şişeyi açtı ve birazını içtikten sonra yeniden uzattı Jimin'e.

"Seni seviyorum Jimin, senin kalbinde Jungkook varsa ona zarar veremem. Bu da kanıtı eğer içtiğim zehirse 2 dakika içinde öleceğim." Jimin karşısındakine güvenmiyordu ama gözünün önünde içtiği sıvı panzehir olmalı diye düşündü.

Şişeyi aldığı gibi evine koştu. Yoongi, Jungkook'un başında onunla konuşuyordu. Jimin gelince kafasını ona çevirdi, Yoongi. Yanaklarından süzülen yaşları sildi ve yer açtı Jimin için.

"Buldum, panzehir buymuş." Yoongi, Jungkook'un saçlarını okşarken Jimin'e baktı umutla.

"Nereden buldun?" Jimin yere çöktü ve elindeki şişeyi açıp Jungkook'a içmesi için yardım etti.

"Joon Seo getirdi." Yoongi kaşlarını çatıp ayağa kalktı.

"Nerede?" Jimin işaret etme amaçlı kafasını pencereye doğru çevirdi.

"Camdan bak, hala oradaysa görürsün." Yoongi pencereye adımlarken Jimin kafasını Jungkook'un göğsüne dayadı.

"Kurtulduk sevgilim."




Obsession | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin