1.3

26 8 9
                                    

"Ya sen ne yaptığını sanıyorsun?"
Kızarak söylediğim cümle karşısında bir cevabı yoktu tabi ki.

Benim soruma cevap vermeyip Efsun'a döndü
"İyi misin? Bir yerin acıyor mu?"

"Ben iyiyim. O kadar büyük bir şey değildi."

"Ne demek büyük bir şey değildi? Bildiğin tekme attı sana."

Bunu dediği anda aklımdaki cümleyi dile getirdim "Ben bilerek yaptığını düşünmüyorum."

"Tamam Eylül, o zaten dünyanın en iyi insanı. Hiç kimseye zarar vermez(!)"

Ben cevap vermeden Aras'a baktım. Hâlâ hiç bir şeyi anlamamış bir şekilde bizi izliyordu.

"Sen niye durduk yere çocuğun suratını dağıttın?" Efsun'un sorduğu sorunun cevabını ben de gerçekten çok ama çok merak ediyordum.

"Boşverin işte. Bitti olay."
Geçiştirmeye çalışıyordu.

"Olay ne onu bile bilmiyoruz. Neden durduk yere böyle bir şey yapma gereği duydun?"

Cevap vermeden ayağa kalktı.

"Şimdi ne yeri ne de zamanı, üstelemeyin!"

Ardından da "Gidebiliriz"diye ekledi.
Aras ve Efsun da aynı anda ayağa kalktı.
Ama benim aklım hâlâ karşıdaki bankta oturan Berkay'daydı.

"Siz gidin. Benim işim var."diyerek ayağa kalktım ben de.
Hepsi anlamsızca suratıma bakarken el sallayarak dümdüz yürümeye başladım.

Bir süre onları izledikten sonra yönmü değiştirip Berkay'ın oturduğu banka doğru ilerlemeye başladım.

Yanına oturdum.
"Merhaba, iyi misin?"

Yüzünü bana çevirdiğinde gülümsedi.
"İyiyim. Berkant kızmasın yanıma geldiğine?"

"Bilmiyor." Dedim yere bakarak. Şu son günlerde arkadaşlarımdan gizli şeyler yapmaya başlamıştım. Kendimden utanıyordum.

"Anladım."

Bir süre uzun bir sessizlik oluştu. Cesaretimi toplayıp sessizliği bozdum

"Berkant neden böyle bir şey yaptı sana? "

Önce yüzünü başka bir yöne çevirdi. Sonra tekrar bana odaklandı.
"Bilmiyorum. Ben arkadaşımı bekliyordum."

"Yani daha önceden oradaydın. Buluşmak için anlaşmadınız."

"Hayır." Dediğinde anladığımı belirtircesine başımı salladım.

"Ben çok merak ediyorum."

Elinde uğraştığı dal parçasını yere atıp "Neyi?" dedi.

"Berkant'la neden küstüğünüzü, neden birbirinize birden bire düşman kesildiğinizi."

"Bak Eylül, bunu sana benim anlatmam doğru olmaz. O anlatsın zamanı geldiğinde."

Neden sürekli ertelemeye çalışıyorlardı ki? Ne için? Kimin içindi bu düşmanlık?

"Ben cevabımı aldım. Teşekkürler."diyerek ayağa kalktım. Önceden yani o ikisi küsmeden önce Berkay 'la da çok iyi anlaşırdık. O da anlatmayacaktı anlaşılan.

"Ben anlatamam. " sesi o kadar kısık çıkmıştı ki duyulmayacak kadar azdı.
Cevap vermeden ilerledim. O sırada tekrar onun sesini duydum.

"Gitmesene. "

Ona döndüm.

"Bugünlük benim yanımda olamaz mısın? Eski günlerdeki gibi."

Önce tereddüt etsem de ayaklarım beni ona doğru götürdü. Berkant duyarsa çok da iyi karşılamayabilirdi.

Yavaşça tekrar yanına oturdum.
O da bana bakarak gülümsedi ve bakışlarını yere odakladı.

"N'oldu şimdi?" dedim bu aniden değişen hâlini sorgularcasına.

"Hiç. Uzun zamandan sonra ilk defa çok mutlu oldum."

Mutsuzluğunun kime bağlı olduğunu çıkaramadım.
"O zaman ânın tadını çıkaralım. Hadi kalk."diyerek kolundan tutup onu ayağa kaldırdım.

"Nereye? " diyerek küçük bir kahkaha attı.

"Nereye gideceğimizi bilmiyorum. Ama nasıl gideceğimizi biliyorum."

"Bilmece gibi konuşmasana."

...

"Şu kırmızı benimdir!"

"Siyah da bana kaldı o zaman."

Bisiklet kiralıyorduk. Amacımız gidebildiğimiz yere kadar yarış yapmaktı. Acaba kendimizi nerede bulacaktık ?

"Hazır mısın?" Diye seslendim ona bakarak.
Başını olumlu anlamda salladığında geri sayım yapmaya başladım.

"3...2...1...ve yarış başlasın!"

Aynı anda pedallara asıldık. Ben önde gidiyordum.

Etraf çok güzeldi. Yolun kenarında çeşit çeşit ağaçlar vardı. Hızımı düşürüp Berkay 'ın bana yetişmesini sağladım.

"Çok hızlısın."

"Ben çok hızlı değilim, sen çok yavaşsın." Dedim kahkaha atarak.

"Öyle mi?" Diyerek tek kaşını kaldırdı. Başımı salladım 'evet'dercesine.
Ardından Berkay pedalı daha hızlı çevirmeye başladı. Önüme geçtiğinde şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm.

Ne kadar hızlı çevirsem de olmuyordu. O kahkahalar atarak ilerlese de ben arkada kaldığım için sinirlenmiştim.
Daha da hızlı çevirmeye çalıştığım anda kendimi bir boşlukta gibi hissetmeye başlamıştım. Çok hızlıydım ve zincir atmıştı.

"Berkay! Berkay! Duramıyorum. Yardım et!"
Endişeyle başını arkaya çevirdi.
"Frenler tutmuyor mu? Frene basmayı dene!"

"Sen önüne bak. Düşeceksin." Dememle önüne döndü . Frenleri denedim ama olmuyordu. Sinirle kornanın olduğu yere vurduğumda dengemi kaybettim ve teker kaydığı anda kendimi yerde buldum.
Berkay iki frene birden asıldığı için o da düştü.
Kendini umursamadan hızlıca ayağa kalkıp benim yanıma geldi.

"Eylül. İyi misin?"

Ayağım burkulmuştu ve dizim kanıyordu. Kolumdaki çiziğin acısı da ayrı tabi. Şort giydiğim için kendime lanet etmeyi de ihmal etmiyordum.

"Ayağım burkuldu sanırım "dedim acıyla yüzümü buruşturarak.

"Dizin de kanıyor. Sakin ol şimdi. Geçti." Diyerek beni kendine çekti ve sarıldı.
"Yapamadım. Senin bir bisikletten düşmene bile engel olamadım. Ne kadar aptalım !"

Gülümsememe engel olamadım. "Abartma iyiyim ben."
Geri çekilerek benimle birlikte yere düşen telefonuma uzandım.

"Eylül, çok büyük bir sorun var. Biz neredeyiz? "

"Bilmiyorum."

Telefonumu açıp Berkant'ın isminin üzerine tıkladım. Berkay tam arayacağım sırada elimi tutup engel oldu.

"Berkant olmaz , Aras' ı ara."

Başımı olumsuz anlamda sağa sola hareket ettirdim.

"Aras da olmaz. Durumunu gördün, onu daha fazla yormaya hiç hakkım yok."

Başka arayıp arayamayacağım biri var mı diye düşünürken ellerim bilmediğim numaranın üstüne gitti.

"Dur. O kim? " Endişeyle konuşan Berkay'a döndü bakışlarım.

"B-bir arkadaşım. Bize yardım edebilir. Yani sanırım."

"Boşver. Arama sen onu. Benim bir arkadaşım var. Onu arasak daha iyi olur."
Neden aramamı istemediğini anlamasam da kabul ettim. Berkay bahsettiği arkadaşını arayarak kulağına götürdü.

"Kahretsin! Telefonu kapalı. Sanırım Berkant'ı arasan daha iyi olacak. "

Berkant'ın isminin yazılı olduğu yere basıp açmasını beklemeye başladık.

DONDURMA || t e x t i n gHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin