1.0

25 9 4
                                    

Bugün Berkant'ın evinde kalacaktım. Yani yarına kadar annemin siniri yatışmış oldurdu herhalde.

"Haftaya okullar açılıyor ne düşünüyorsun?"

Demesiyle yüzümü buruşturdum. On ikinci sınıfa geçmeyi açıkçası hiç istemiyordum. Üniversite sınavı dolayısıyla derslerime daha da asılmam gerekecekti. Ve biz bu yaz eğlenmekten başka bir şey yapmamıştık.
"Daha sık çalışmayı."diye yanıtladım. Epey zor bir dönem olacaktı bizim için.

"Babam aradı dün akşam. Yani üniversite için orayı yazmamı istediğini söyledi."

"Ne yani Antalya'ya mı gideceksin? "
Gitmesi hem bizim açımızdan hem de onun açısından hiç iyi olmazdı açıkçası.

"Dur kızım hemen düşürme suratını. Daha çok var yani. Hem ben de istemiyorum ki. Şimdiden üzüntüye hiç gerek yok."

Sadece başımı salladım.
Onun ailesi Antalya'da yaşıyordu. Yani Berkant da aslında liseye başlamadan önce Antalya'daydı ama lise için İstanbul'a gelmişti. Lisenin ilk yıllarında teyzesinde kalıyordu ama on birinci yaş günü hediyesi olarak babası ona buradan bir ev tutmuştu.
İşte o günden beridir de bu evde tek başına yaşıyordu. Tabi teyzesinden ayrılmasının bir sebebi daha vardı. Kuzeniyle çok büyük bir şekilde kavga etmişti. Bunun sebebini o ikisinden başka kimse bilmiyordu. Berkant'ı ne kadar zorlasak da anlatmamayı tercih etmişti.

"Aras' la konuştun mu?"

Derin bir nefes aldıktan sonra konuştu "Evet. Ama küçük bir şey dahi olsun hatırlamıyor."

Cevap vermedim.

Aramızdaki sessizliği bozan şey kapı zilinin çalmasıydı.
"Ben bakarım." Diyerek ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledim.

Kapıyı açmamla gözlerimin de kocaman kocaman açılması bir oldu.

Bir kutu çikolata mı?

Sevinç çığlığım ortalığı inletirken içeriden Berkant'ın sesi duyduldu.
"N'oluyo orada?"

"Geliyorum."diye cevapladıktan sonra yere doğru eğilip çikolata kutusınu elime aldım.
Üzerinde bir not vardı:

"Sana bir sürü çikolata alacağımı söylemiştim güzel gözlü kız. Bu da benim sana 'özür dileme' hediyem olsun."

Okumayı sonlandırdığımda kan beynime sıçradı. Ne yapmaya çalışıyordu bu? Kağıdı buruşturup dışarı fırlattım.  Aynı şekilde çikolataları da dışarı fırlatıp kapıyı sertçe kapadım. Özür dileme şekliymiş. Tanımadığım bir insanın bana aldığı çikolataları yemek gibi bir saçmalık yapmayacaktım elbette .
Hem beni zehirleyip öldürmeye çalışan bir seri katil olmaması ne garantiydi?

Hızlı adımlarla salona geçtim.

"Kim gelmiş?"

"H-hiç kimse gelmemiş. Yan evdeki çocuklar basıp kaçmıştır. "

Berkant gözlerini üzerime diktiğinde başımı eğip sol elimin parmaklarıyla oynamaya başladım.

"İyi de yan evde yaşayan çocuk yok ki."

Resmen yalan söylemiştim. Gerçi yalan söylemeyi bile becerememiştim.

"Ne bileyim ben? Tahmin yürüttüm işte."
Pek de inanmışa benzemiyordu.

"Peki buna inandım say. Neden az önce deli gibi bağırıyordun?"

"Ya yok bir şey. Bağırmadım ben hem, yanlış duymuşsundur sen."

"Var sende bir haller."diyerek televizyonun kumandasına uzandı.
"Yeni bir film keşfettim. Acayip güzel. Beraber izleyelim mi?"
Sunduğu teklif pek cazip gelmese de kabul etmiştim. Film izlemeyi sevmiyordum. Bu yüzden de ne zaman sinemaya gitmek isteseler ben evde kalıp kitap okuyordum.

"Sen aç filmi ben bir bardak su içip geliyorum."

Mutfağa geçip telefonumu çıkardım.
Telefonu açıp şu bilinmeyene yazdım.

Eylül: Bir daha sakın ama sakın böyle bir şey yapmaya kalkışma.

Eylül: Uzak dur benden.

Eylül: Ayrıca arkadaşımın evinde kaldığımı nereden biliyorsun?

Eylül: Bir sapık gibi beni takip etmekten vazgeç artık.

Eylül: Hem beni zehirlemeye çalışan bir seri katil olmadığını nereden bilebilirim?

05*****: Ben sadece özür dilemek istemiştim ve sanırım başaramadım.

05*****: Bu arada senin kötülüğünü istesem Aras için o kadar şeyi araştırır mıydım?

05*****: Yine de neyi düşüneceğine sen karar verirsin.

(Görüldü.)

DONDURMA || t e x t i n gHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin