İnsanlar, "Duydukları ve gördükleri
yalanlara neden kanarlar?" diye
sorma. Çünkü aslında inandıkları
tek şey, kendi gerçekleri!Durakta sabırsızca hareket eden yolcular tramvayın durmasıyla birlikte inenleri beklemeden hemen binmeye başladılar. Otomatik kapı kapanmadan önce inmek isteyenler de dışarı hücum edince herkes birbirini itmeye başladı. Tramvayın içi yarı yarıya boş olmasa muhtemelen çoğu yolcu inememiş ve dışardaki yolcular da binememiş olacaktı.
O küçük kargaşada, bir yanda düşmesin diye telefonuyla kulaklıkları göğsüne sıkıca bastırırken diğer yanda kitaplarını bir arada tutmaya çalışan Agit, nihayet kazasız belasız atıvermişti kendini tramvaydan dışarıya.
Eşyalarını duraktaki oturağın üzerine bıraktı. Sonra da hafif sağa kayıp reklam panolarının önüne geçti. Başını ileriye doğru biraz itti. Gözlerini kıstı. Ve sonunda kendini görebildi.
Önce bir tarafı pantolondan dışarı sarkan gömleğini tekrar içeri soktu. Sonra yaka kısmında düzensizlik olmamasına rağmen elleriyle düzeltmeye çalıştı. Ve tarak niyetine kullandığı elini saçlarında dolaştırdı. Tüm bunlar yalnızca iki dakika sürmüştü. Eşyalarını alıp duraktan ayrıldı.
Köprünün yaklaşık yüz metre ilerisinde trafik ışıkları ve yaya geçidi vardı. Sabahtan beri kendisini taşıyan ayaklarının oraya kadar yürüyecek gücü tükettiğinden emindi. Yolun karşısına baktı. İki araç yana yana geçemeyecek kadar dardı. Koşarak birkaç saniyede kaldırıma ulaşabilirdi. Işıklara doğru döndü. Düz gelen araçlar için yeşil yanıyordu hâlâ. Işığın rengi sarıya dönünce derin bir nefes aldı. Şoförlerin hazır olda beklediğinden emindi. Kırmızıyı görmeden araçlar durmaya başlamıştı. O an sağdaki araçlar hareket etmeden dört beş adımda karşı kaldırıma varmıştı çoktan. Araçların çıkardığı gürültüye rağmen kalbinin atışlarını duyar gibiydi.
Köprünün ayağına yaslanarak dinlendi. Arkadaşlarıyla bu konu hakkında kaç defa tartıştığını hatırlamıyordu. Normalde böyle şeyleri hiç tasvip etmez ve ne kadar sürerse sürsün yaya geçidini kullanırdı. Zaman kaybı olduğuna inan arkadaşları bu yüzden kendisini korkaklıkla suçlar ve onunla alay ederlerdi. Kısa sürede havada uçuşan şakalar kaybolup yerini ağır sözlere bırakırdı.
Her insan hata yapabilir düşüncesiyle avutmaya çalıştı kendini. Sonuç olarak kötü bir şey yoktu. Sadece biraz adrenalin yükselmesi olmuştu hepsi bu.
Üzerindeki suçluluk psikolojisini atmak için kulaklıklarını çıkardı. Böyle durumlarda başvurdu en etkili yöntemdi bu. Telefona bağladı. Ve çok sevdiği şarkıyı müzik çalarda aramaya başladı. N harfinden sonra listeyi kaydırma hızını azalttı. R harfinde Rojda'yı buldu. Ve "Wey Dil"ı çalıp yoluna devam etti.
Evi, köprünün solunda olmasına rağmen sağa yöneldi. Her gün kullandığı yol olmamasına rağmen haftada en az üç kere burdan geçerdi. Her defasında yeni bir şey keşfedince hayretler içinde kalırdı. Bugün de üst geçidin altındaki ağaçlar çarpmıştı gözlerine. O ağaçların daha önce orada olmadığına yemin edebilirdi eskiden. Fakat artık böyle şeylere inanıyordu. Zira buna benzer binlerce olay gelmişti başına.
Üst geçidin otomatik merdivenleri yoktu. O zamana kadar hiç aklına gelmemişti bu. Beş yüz metre ilerde olan üst geçidin vardı. Beş yüz elli metre geridekinde de vardı. Peki, neden bunda yoktu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANI DURDURMAK
Ficción GeneralHer ne kadar kurgu bana ait olsa da romanımız gerçek hayattan alıntıdır arkadaşlar. Lütfen değişiklik talep ederken bunu göz önünde bulundurunuz. İyi okumalar ☺️✋ ... Agit, doğduğu coğrafyanın gerçek yüzüyle karşılaştıktan sonra hayatını sorgulamaya...