3 Gün Sonra
Elimdeki çikolatayı yavaş yavaş yerken, üzerimde az önceki dersin yorgunluğu vardı. Başım ağrıyor, halsiz hissediyordum. Gözlerimi kapatmak ve güzel bir uyku çekmek, istediğim tek şeydi. Ama kantinin gürültüsü buna yeterince engel oluyordu.
Her gözlerimi kapattığımda aklıma gördüğüm rüya geliyordu ve tedirgin olarak uyuyamıyordum. Bunu arkadaşlarıma söylemek istememiştim. Fazlasıyla gerçekçiydi ve kötüyü çağırmak gibi bir derdim yoktu. Bunun sadece kötü bir kabus oluğunu kendime hatırlatıp rahatlamaya çalışıyordum ama ben korkak biriydim. Korku filmi bile izleyemeyen biriydim. Gördüğüm rüya ise polisiye dizilerini aratmayacak şekildeydi.
Bitirdiğim çikolata paketini masaya bırakırken kapıdan giren Jisoo'yu yeni görmüştüm. Hızlı olmayan adımlarla karşı sandalyeye otururken gülümsedi ve çantasını masaya koydu.
"Selam, minik sincap." Gülümsedim.
"Selam. Dersin nasıl geçti? Yorgun görünüyorsun."
Dudaklarını büzüp kafa salladı. Gözleri baygın bakarken esnedi. Dün uyumadığı belliydi. Üzerindeki ceketi çıkarırken çantasından suyunu da çıkardı ve birkaç yudum içti.
"Dün birkaç dersin notlarını çıkardım. Birkaç konuydu ama yoruldum. Finaller yaklaşıyor."
Evet, finaller yaklaşıyordu. Çalışmaya geçen gün başlamıştım ancak ağırdan alıyordum. Her konuyu aklamak için özel bir güç sarf ediyordum. Jisoo ile sohbet etmeye devam ederken Taehyung da kapının orada görünmüştü. Yüzümdeki gülümseme ile ona el salladığımda onun da yorgun olduğunu görmek beni endişelendirmişti.
"Selam, Rosé." Gülümseyip aynı şekilde karşılık verdim. Elleri yardımı ile yüzünü ovuşturdu ve Jisoo'nun suyunu alıp bir dikişte içti. Jisoo sinirle ona söylenirken Taehyung sırıttı ve önüne döndü.
"Sende mi yorgunsun?" Dikkatini bana verdi ve kafa salladı. Saçları dağılmış bir şekilde kare gülümsemesi ona çok tatlı duruyordu.
"Biraz ders çalıştım ama bunu gece yarısı yaptım." Derin bir nefes aldı ve devam etti, "Biliyorsun ben çok ders çalışmam ama içimden geldi."
Şaşkın bir şekilde güldüm. İlk defa değildi tabi ama ders çalışması tuhaftı. Çok ders çalışmazdı ama buna tezat dersleri ve sınav puanları oldukça yüksekti. Nasıl yapıyordu bilmiyordum ama ona, beni ders çalıştır dediğimde anlatamıyordu. Hâlâ anlamış değildim.
"Gerçekten mi? Hayret verici birşey gerçekten." Jisoo da benim gibi karşılık verdiğinde güldü. Tae ise göz devirip etrafa baktı.
"Diğerleri nerede?" Tae umursamaz bir şekilde sorduğu soruya omuz silktim.
"Gelirler herhalde birazdan." Ayağa kalktım. Bakışlar bana dönerken kantini işaret ettim.
"Gidip su alacağım." Önlerine dönüp konuşmaya başladıklarında su almak için görevli olan kadından rica ettim. Parasını ödeyip geri masaya yöneldiğim sırada birine çarpmıştım.
"Ah, özür dilerim. Görmedim." Telaşlı bir şekilde konuşan kıza gülümseyip önemli olmadığını söylemek için ağzımı açmıştım ki bluzumu gösterdi. Bakışlarım bluzuma değdiğinde kahve lekesi olduğunu gördüm. Tanrım, cidden mi?
"Kusura bakma, lütfen." Önemli olmadığını söyleyip masaya oturdum ve bana şaşkın bir şekilde bakan ikiliye ofladım.
"Az önce bir kız kahve döktü de." Çantamdan ıslak mendil çıkarıp silmeye başladığımda geçmediğini görmek sinirlenmeme sebep olmuştu. Lavaboya gidip su ile yıkamak daha iyi bir fikirdi sanırım.
"Geçmiyor. Gidip lavaboda su ile temizleyeceğim." Jisoo benimle gelmek istediğini söylediğinde geri çevirmiştim fakat onun da makyaj yapacağını söylemesi mecburen kabul etmeme neden olmuştu. Koridorun sonundaki lavaboya giderken içimde kötü bir his oluşmuştu.
"Rosé, oraya gitme!" İsmimi duyduğumda Jisoo'ya döndüm.
"Birşey mi dedin?" Jisoo kaşlarını çatıp kafasını iki yana salladı.
"Yok, hayır. Birşey demedim." Soru dolu bakışlarını bana çevirdiğinde benimde kaşlarım çatılmıştı.
"Yanlış duydum herhalde." Saçlarımı arkama atıp kantinden çıktık.
"Rosé, gitme." Durup Jisoo'ya baktım. Biri sürekli gitmememi söylüyordu. Kimdi bu?
"Birşey demediğine emin misin? Çünkü biri sürekli bana sesleniyor." Benim gibi durdu ve etrafa baktı. Tek tük insan geçip yanımızdan uzaklaşıyordu.
"Sen iyi misin? Gerçekten sana seslenmiyorum çünkü." Saçlarımı karıştırdım. Jisoo kaşlarını çatmış bana bakarken ses duyduğuma emindim. Sinirle nefes alırken tekrar bir adım atmıştım ki yine aynı şey oldu. İnce ve yorgun gelen sesin aslında zihnimde yankılandığını yeni fark etmiştim. Jisoo bu yüzden duymuyordu fakat nasıl olur da zihnimden bir ses duyardım? Bir bu eksikti. Gaipten sesler duymaya başlamıştım.
"Rosé, gel hadi kantine geri dönelim. Rengin attı. Bir su iç." Jisoo etrafına tedirgin bir şekilde bakarken kaşlarım çatıldı. Delirdiğimi düşünecekti kesin. Ama ses susmuştu. Artık duymuyordum. Tanrım, korkmalı mıydım?
"Tamam." Geri dönüp kantine girdiğimizde Taehyung kaşlarını kaldırdı ve güldü ancak bu gülüş beni gördüğünde söndü ve kaşları çatıldı.
"Ne kadar er... Bir dakika, Rosé birşey mi oldu?" Ne diyecektim? 'Bir ses duydum ve bu ses aslında zihnimde yankılanıyor. Deli olduğumu düşünmemeniz için size söylemek istemiyorum.' mu? İnanmazlardı. Ağzımı açıp konuşacağım sırada Jisoo benden önce davrandı.
"Yok birşey, biri dalga geçiyor sanırım. Ben sonra anlatırım sana." Taehyung anlamamış bir şekilde Jisoo'ya baktı. Jisoo da ona bakmaya devam ederken daha sonra bana döndü ve masaya bıraktığım suyu açıp elime verdi.
"İç hadi." Sudan birkaç yudum aldım fakat korkmuş hissediyordum. O sesleri Jisoo'nun duyması imkansızdı. Zihnimde duyduğum bir sesi onun duyması delilikti.
Aklıma birkaç gün önce gördüğüm rüya geldiğinde gözlerim açıldı. Orada da böyle bir ses duymuştum. Rüya değil miydi yoksa? Tanrım, delirdim mi? Korkuyordum. Neden zihnimde bir ses vardı? Yoksa şizofren miydim?
"Chaeyoung, iyi misin? Neden öyle bakıyorsun?" Taehyung ellerini yüzüme doğru salladığında kendime gelip şaşkınlığımdan kurtulmak için birkaç saniye duraksadım.
"İ-iyiyim. Sadece korktum biraz."
Bu saatten sonra hiçbir şey olmamış gibi nasıl yapacaktım?
•••••Herkese merhaba!
Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Sizden ricam, eğer bölümü beğendiyseniz oy vermeniz. Lütfen bana destek olun ve oy verin.
Sizi seviyorum 💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hidden Hybrid • rosékook
FanfictionGeçmişte yaşanan bir savaşın sonucunda hapsedilen tehlikeli bi kadın. Onu kurtarmak için uğraşan bir eş ve kızının güvenliği için uğraşan bir baba. Kim bilebilirdi ki bu kadar tehlikeli bir durumun içinde genç kızın aşkı bulacağını?