1.1

54 11 0
                                    

Güneşin yakıcı sıcaklığı tenime değerken, ne kadar sıcak olduğunu düşünüp kızlara biraz daha yakınıyordum. Boğazım her dakika kuruyor ve su içiyordum. Bu yüzden suyum azalmıştı, içmemek için de suyumu Lisa'ya vermiştim. Yolumuz ne kadar kalmıştı bilmiyordum fakat az olması için dualar etmeye başlamıştım. Taehyung yol boyunca Lisa ile uğraşmış ve onu sinir etmişti. Jin oppa ise Jisoo'ya yardım ediyordu. Çünkü hiç mola vermemiştik.

Orman yolunda ilerlerken gördüğüm büyük taşa oturmuş ve diğerlerine baktım. Jennie, Jimin'in koluna yaşlanmayı bıraktı ve yanıma gelerek yere oturdu. Diğerleri de durmuş ve bize bakmışlardı.

"Ben çok yoruldum, Lisa suyumu verir misin?" Çantasından çıkardığı şişeyi bana uzattığında anında kapağı açtım ve iki yudum alarak yere koydum. Jennie tepesinde topladığı saçlarını savurdu ve ellerini yüzüne doğru salladı.

"Al benden de o kadar. Sabahtan beri mola vermedik, hiç enerjim kalmadı." Hoseok daha fazla ayakta kalamazmış gibi sırtını ağaca vererek oturdu. Onu takip eden Yoongi ve Namjoon olmuştu. Jin oppa bizim karşımızda olan büyük ağaç kütüğe oturdu ve omzundaki çantayı çıkardı.

"Az bir yolumuz kaldı. Ormandan çıkınca köye varmış olacağız." Jungkook ileriye doğru bakarken saçlarını da geriye doğru itekledi ve enfes bir görüntü odağıma düştü. Sanki sıcaklık bir anda gitmiş gibiydi. Herkes ortamdan soyutlanmış ve sadece o ve ben kalmış gibiydi. Dudaklarıma bir tebessüm yerleşti.

"Biraz dinlensek daha iyi gibi. Kızlar çok yorulmuş olmalı." Jimin de yere oturdu ve çantasını çıkardı. Kafasındaki hasır şapkayı çıkardı ve camiasının yanına, kenara koydu. Aynı şekilde Taehyung da oturdu ve ayakta sadece Jungkook kaldı.

Jungkook gözlerini bana çevirdi, zaten ona baktığım için göz göze gelmiştik ve istemsizce utanmıştım. Yüzünde ukala bir gülümseme oluştu ve göz kırptı. Tanrım, yine mi rezil olmuştum?

Gözlerimi kaçırdım ve yanıma kurulmuş olan Wendy'nin saçları ile oynadım. Siyah saçları omzuna kadar iniyordu. Bazen bende saçlarımı kısa kesmek istiyordum ama cesaretim yoktu. Uzun saça alışmıştım. Kısa saç yakışır mıydı, bilmiyordum.

Jungkook hareketlendi ve çaprazımda olan ağaca yaslanarak oturdu. Omzundaki çanta yerde yerini alırken gözlerini benden çekmedi. Ediyormuş gibiydim. Gözlerimi ondan çekemiyordum. İstemsizce gözlerimin durağı yine o oluyordu.

"Rosé, eve gidince saçlarımı balıksırtı bir şekilde örer misin?" Hâlâ Jungkook ile bakışırken Lisa kolumu delmek ister gibi dürtmeye başlamıştı. Suratımı buruşturdum ve gözlerimi Lisa'ya çevirdim.

"Omzumu deldin, Lisa. Ne istiyorsun?" Kaşlarım sahte bir sinirle çatılmıştı. Lisa saçlarını gösterdi ve bir tutamını parmağına doladı.

"Saçlarımı ör." Emrivakisini umursamadım ve saçma bir şey söylemiş gibi suratımı buruşturdum.

"Şimdi.mi?" Kaşlarım yukarı kalktı. Lisa göz devirdi ve omzuma vurdu.

"Senin aklın nerede? Şimdi değil, daha sonra." Aklım neredeydi? Jungkook'un kısık sesli gülüşü kulağıma dolduğunda kafamı ona çevirdim. Tavşan dişleri ve kısılmış gözleri ile bize bakıyordu. Ona kızgın bir bakış attım ve Lisa'ya döndüm.

"Tamam, öreceğim."

Bir süre konuşmadık. Ortamın sessizliğini bozan Jin ve Jisoo'nun atışması olmuştu. Aslında şöyle bir baktığımda yaşıyorlardı. Tatlı bir çift olurlardı.

Jisoo'nun yaklaştım ve kulağına eğildim. Elindeki bisküviyi yemeye devam ederken beni dinledi.

"Jisoo-ah, Jin oppa ile çok yakışıyorsunuz." Bir anda öksürmeye başladı. Bize bakan gözleri umursamadım ve sırtına vurdum. Ne demiştim ki şimdi?

Hidden Hybrid • rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin