Üç Arkadaş'ın Tuhaf Hikayesi

48 8 2
                                    

ARKADAŞLAR İLK BÖLÜM DEĞİŞİK BİR HİKAYEYLE BAŞLIYOR. SABIRLA OKURSANIZ SEVİNİRİM. İYİ OKUMALAR...

Uzun zaman önce, kendilerine güvenen ve kendilerini güçlü sanan üç oğlan, kasaba halkının ağzına bile almadığı hayal tepeye gitmeye karar vermişler. Hayal tepe ismini lanetinden almış. İnsanlar oraya gittikten sonra hayal ve halüsinasyonlar görmeye başlıyormuş. Daha sonra da ortadan gizemli bir şekilde kayboluyorlarmış. O yüzden oraya gitmek yasakmış ve eğer gidecek olursanız çok dikkat etmeniz gerekirmiş. Hayal tepe kasabaya epey uzaklıkta bir mesafedeymiş. Oraya yürüyerek asla gidilmezmiş. Kendilerine çok güvenen bu oğlanlar kimseye haber vermeden sabahın erken saatlerinde bisikletlerine binip yola koyulmuşlar. İçlerinde hem korku hem telaş varmış ama yine de söylenenlerin gerçek olup olmadığını merak ediyorlarmış.

Oraya vardıklarında dikenli tellerle örülmüş, tellerin üzerinde 'girilmesi yasak ve tehlikeli' tabelasını görmüşler. İçlerinden biri çantasından teli kesecek büyüklükteki makası çıkarmış ve kesmeye başlamış. Sırayla içeri girmişler. Orman gereğinden fazla sessizmiş. Sabahın erken saatinde ne ağaçların hışırtısı ne kuşların cıvıltısı ne de herhangi bir hayvanın uğultusu varmış. Ormanda sadece kendi nefesleri duyuluyormuş. Tepeye doğru ilerlemeye başlamışlar. Konuşmadan yürüyorlarmış. Dikkatlice etrafa bakıyorlarmış.
'Şişştt' demiş içlerinden en kısa boylusu. 'Benim duyduğumu duydunuz mu?' demiş sese yönelerek. Ses sanki inlemeye benziyormuş. 'Hayır, duymadık.' demiş diğerleri ama kısa boyluyu takip etmişler temkinli bir şekilde. 'İnleme sesini duymuyor musunuz?' demiş fısıldayarak. Şimdi diğerleri de duymaya başlamış. Az ilerde ağaçların arkasında sesler yükselmeye başlamış. Orada birileri varmış. Kısa boylu artık eminmiş. Diğerleri onun arkasından gidiyormuş. Hızla ağacın arkasına bakmışlar ve iki sevgiliyi çıplak bir şekilde yakalamışlar. Oğlanları gören sevgililer hemen toparlanarak kıyafetlerine sarılmış. Giyindikten sonra oğlanlara bakmışlar. Erkek olan 'Sizin burada ne işiniz var?' diye sormuş. Oğlanlardan gözlüklü olanı 'Asıl sizin burada ne işiniz var?' demiş aptalca. 'Bizim burada ne işimiz olduğu belli değil mi?' demiş kız arkadaşına bakarak. 'Biz sadece tüm olayların gerçek olup olmadığını merak edip geldik.' demiş daha şişman olan oğlan. 'Tüm söylenilen şeyler palavra. Hangi salak uydurdu bilmiyorum ama biz buraya ara sıra geliriz ve dedikleri gibi bir şey yok burada'
Bir süre sessizlik olmuş. Herkes etrafına bakınıyormuş. Sessizliği bozan bir karganın korkunç çığlığı olmuş. Şişman oğlan 'Hadi gidelim artık.' demiş korkuyla. Üç kişi geldikleri ormana beş kişi olarak geri gidiyorlarmış. Tepeye çıkamadan maceraları burada sonlandığı için hem üzgün hem de mutluymuş şişman. Bir süre yürümüşler. Yürümüşler... Yürümüşler... Hiç konuşmadan... Arkalarına bakmadan... Geldikleri yolun geri dönüş yolu olmadığını çok sonra fark etmişler. Bu yoldan geldiklerine o kadar eminlermiş ki! Şişman arkasına dönmüş, tam kızacakken arkasında kimsenin olmadığını fark etmiş. Nefes nefese arkadaşlarına bağırmaya başlamış. Şaka yapmamalarını söylemiş. Eğer şaka yapıyorlarsa bir daha onlarla konuşmayacağını tembihlemiş ama ses yokmuş. Korkusu giderek artmış. Ormandan nasıl çıkacağını aramaya başlamış. Nereye giderse gitsin yine aynı yere geliyormuş. Erkekle kızı buldukları yere çıkıyormuş tüm yollar. O ağacın altına oturmuş ve ağlamaya başlamış. Birden arkadaşları saklandıkları yerden çıkmış ve ona kahkahalarla gülmeye başlamışlar. Şişman onları görünce çok sevinmiş ama sonra kızgınlığı ağır basmış ve öfkeyle ikisine de vurmuş. Buradan bir türlü çıkamadığını anlatmış. 'Çünkü yanlış yerden gidiyorsun.' demiş kısa boylu olan. 'Erkek ve kız çoktan çıkıp gittiler bile. Biz sana şaka yapalım dedik.'Şişman, arkadaşlarına sarılmış bu sefer. Gülümseyerek birbirlerine bakmışlar ve tekrar yola koyulmuşlar. Tepeyi gerilerinde bırakarak ormanın içinde yürümeye başlamışlar. Yürümüşler... Yürümüşler... Yürümüşler...   Hiç konuşmadan... Arkalarına bile bakmadan... 'Kara göründü nihayet!' demiş Gözlüklü oğlan. Arkasına dönmüş ama kimseyi görememiş. Gülmeye başlamış. Arkadaşlarının kendisine şaka yaptığını biliyormuş. Onları aramak yerine dikenli tellerin orada onları bekleyecekmiş. Böylece arkadaşları kazdıkları kuyuya kendileri düşecekmiş. Dikenli tellere vardığında biraz yorulduğunu fark etmiş ve bir ağacın altında arkadaşlarını beklemeye başlamış. Bir süre sonra ağaçların arkasından bir ses duymuş. Bir inleme sesi... Başını sesin olduğu yere doğru yöneltmiş ve ağacın arkasında erkek ve kızın seviştiğini görmüş. Sevgililer hemen toparlanmış ve erkek sinirli bir ses tonuyla 'Sizin burada ne işiniz var?' diye sormuş. Gözlüklü 'ben burada tek başımayım, görmüyor musun?' demiş. Erkek 'emin misin?' diye sormuş. Gözlüklü arkasını dönüp baktığında donakalmış. Arkadaşları ona şaşkınlıkla bakıyormuş. Dikenli teller yerine erkek ve kızı ilk gördükleri o ağacın altındalarmış. Arkadaşları da oradaymış. 'İyi misin?' diye sormuş şişman olan. Bu nasıl olur! Siz saklanmıştınız bana şaka yapıyordunuz.' demiş gözlüklü şaşkınlıkla. Arkadaşları da ona tuhaf bir şekilde bakıyormuş. İyice korkmaya başlamış gözlüklü ve bir an önce buradan gitmelerini söylemiş. Hepsi birlikte yola koyulmuşlar. Yürümüşler... Yürümüşler... Yürümüşler... Hiç konuşmadan... Arkalarına bile bakmadan.

Hava kararmaya başlamış. Bizi çok merak etmişlerdir diye düşünmüş kısa boylu olan. Babasına ne cevap vereceğini düşünmeye başlamış. Ona iyi bir yalan söylemeliymiş çünkü babası polis memuruymuş ve vereceği cevabın doğru olmadığını anlarsa ona büyük bir ceza vereceğini biliyormuş. Kısa boylu oğlan bunları düşünüyorken nihayet dikenli tellere ulaşmışlar. Dikenli tellerin az ilerisinde babasını görmüş. Erkek ve kız da babasının yanındaymış. Babası telaşlıymış ve erkekle önemli bir konu konuşuyor gibiymiş. Gözlüklü ve şişmanla birlikte hızlı adımlarla onların yanlarına yürümeye başlamışlar. 'Baba' diye bağırmış kısa boylu. Babası dönüp bakmamış. Duymadığını düşünerek tekrar bağırmış. Yine bakmamış. Bu sefer üçü birlikte bağırmışlar ama nafile... Kısa boylu oğlan ters giden bir şeyler olduğunu fark etmiş. Nihayet dikenli tellere ulaştıklarında babasıyla neredeyse burun buruna gelmiş ve seslenmiş ama babası duymamış. Arkasına dönmüş ve arkadaşları arkasında değilmiş. Korkusu artık nefesini ele geçirmiş. Kalbi hızla atmaya başlamış. Geriye dönüp baktığında babasını da görememiş. Dikenli tellerden ayrılarak ormana doğru gitmiş. O ağacın altında arkadaşlarını ve sevgilileri görmüş. 'Biri bize şaka yapıyor olmalı!' demiş olanlara inanamayarak. Sevgililerden kız olanı konuşmuş ilk ve son kez. 'Hala anlamadınız mı sizi aptallar? Artık geri dönemezsiniz. Buraya aitsiniz. Hatırlasanıza sizinle dikenli tellerin biraz daha gerisinde karşılaşmıştık. Bizi sevişirken yakalamıştınız ve size nereye gittiğinizi sorduğumuz zaman buraya geleceğinizi söylemiştiniz. Size, oraya gitmemeniz gerektiğini söylemiştik ama bizi dinlememiştiniz. Sevgilim, senin kim olduğunu hatırlamıştı ve babana haber vermek için hemen yola koyulduk. Gece gündüz sizi aradılar. Ormanın içine girmeye kimsenin gücü yetmedi. Sadece şu kısa boylu oğlanın babası girmek istemişti ama tabi ki polis arkadaşları üzülerek onu engellemişlerdi. Çünkü ne olursa olsun oraya girmek yasaktı. Kasabanın neredeyse hepsi tepenin çevresinde haftalarca sizi aradılar ama maalesef bulamadılar. 'Peki ya siz?' diye sordu şişman oğlan. Kız, kıs kıs gülmeye başlamıştı. 'Biz hayalden ibaretiz seni geri zekalı. Şu anda burada bile değiliz. Hatta size bir itirafta bulunayım mı çocuklar? Bu hikayeyi şu an ben değil kısa boylu oğlan anlatıyor.'
Şişman ve gözlüklü oğlan şaşkınlıkla kısa boylu oğlana baktılar. Kısa boylu oğlan 'Siz nereye dönüp dinliyorsunuz beni?' deyip öfkelenmişti.
Bu kadarı fazlaydı. Kafayı yemek üzereydiler. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi?' Kısa boyluya dönüp 'Sen nereden biliyorsun bizi aradıklarını?' diye sormuştu şişman oğlan.
'Babamı gördüm dedim ya, babamı ve bizim sevgilileri. Meğer onlarla dikenli tellerin gerisinde karşılaşmışız ve biz ormana girince babama haber vermişler. Onları konuşurken duydum. Babam beni görmedi ama ben olan biten her şeyi gördüm ve duydum. Herkes bizi arıyor. Buradan çıkmanın bir yolunu bulmalıyız.' Şişman ve gözlüklü artık anlamışlardı. Haftalarca buradaydılar ve kısa boylunun gördüğü şey aslında haftalarca öncesine ait bir hayalden ibaretti. Onları kimse bulamayacaktı. Bu ormanda kaybolmuşlardı ve buradan çıkış yoktu. Sürekli aynı hayali görmeye devam edeceklerdi. Kısa boylu oğlanı sakinleştirmek kolay olmamıştı ama sonunda başarmışlardı. Tek bir çareleri olduğunu, tek bir çıkış noktaları olduğunu söylemişti gözlüklü olan. Söylentilere göre tepenin en zirvesinde bir kuyu vardı ve çare o kuyunun içine atlamaktı. Böylece tamamen yok olacaklardı. Hepsi bu fikre ikna olmuştu. Çünkü sürekli hayal ve halüsinasyon göreceklerdi ve buna katlanmak istemediler. Artık hayallerden kurtulmak istiyorlardı. Tepeye doğru yola koyulmuşlardı. Orman sessizdi. Ne bir kuş cıvıltısı ne de bir hayvan uğultusu vardı. Yürümüşlerdi... Yürümüşlerdi... Yürümüşlerdi...

SANA AŞIK OLDUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin