Bahsettiğim nokta tam da buydu. Hayatıma kim girdiyse bana sormadan, benim adıma kararlar veriyor, benim düşüncelerimi umursamadan bir şeyler yapıyorlardı. Çok mu zor du acaba sormak, cevaplarımı merak etmek anlamıyorum.
Bu benim gözümde saygısızlıktan başka bir şey değildi ama onlar için bir takım alışkanlık haline gelmişti. Sadece bana değil, başka insanlarında hayatlarına müdahale edenler içinde düşüncelerim aynı.
Jiyong'un benden habersiz yaptırdığı bu tatil rezervasyonu her ne kadar sinirlerimi bozsada, beraber gideceğim kişi Jennie olduğu için sesimi çıkarmayarak bir nevi kabul etmiş oluyordum. Eğer tanımasaydım kesinlikle itiraz ederdim. Zaten o da tanımadığım biriyle gideceğimi düşünecek kadar aptal değildi. Baekhyun'a ise bu işe karıştığı için telefonda ufak tefek azarlamalarda bulunmuştum.
Jennie'nin bahsettiği üvey abisinin Jiyong olduğunu öğrendiğimde, kısacası her şey açığa kavuştuğun da uzun süreli bir şok geçirmiştim. Bu gerçekten inanılmaz bir tesadüftü. En doğrusu hayatımda ki ilk güzel tesadüftü. Jennie ile gerçekte karşılaşacağım için mutluydum. Birbirimize daha yakın bir dost olabilirdik. Bu gerçekten beni mutlu ederdi.
İhtiyacım olan son şeyleride valize koyduktan sonra fermuarı kapatıp elime aldım ve odamın kapısının yanına koydum. Tanıdık melodi odayı doldurduğunda uyuşuk adımlarla yatağıma doğru ilerleyip üzerinden telefonumu aldım ve açıp kulağıma götürdüm.
"Efendim Jiyong?"
"Merhaba Lisa, ne yapıyorsun?"
"Az önce valizimi hazırladım."
"Gideceğiniz yer için ufak bir değişiklik yapıldı."
Kaşlarım hafifçe çatıldı.
"Nasıl bir değişiklik?"
"Ayarladığım otel yerine, büyükannem den kalan yazlık eve gideceksiniz. Lütfen bunun için bana kızma Lalisa, bu tamamen Jennie'nin fikriydi. İnan bana orası otellerden daha güzel ve ferah bir yer. Umarım birlikte çok eğlenirsiniz. Birazdan sizi o eve götürecek araba kapının önünde olur. Şimdi kapatmam lazım, hoşçakal."
Jiyong hızlı bir şekilde konuşup bir şey dememe izin vermeden suratıma kapattı. Telefonu kulağımdan çekip bir süre ekrana boş boş baktıktan sonra "Jennie'nin fikri olduğu için kızmıyorum zaten." diye mırıldandım.
Dolabıma ilerleyip giyinmek için siyah bir dar pantolon ile siyah celine tişörtü alıp giyindim. Saçımıda açık bırakıp taradım. Dışarıdan bir korna sesi duyduğum da içerisine leptop ve kulaklığımı koyduğum siyah sırt çantamı sırtıma takıp, kapının önüne koyduğum valizimi elime aldım ve dış kapıya doğru ilerledim.
Aklıma kedilerimin gelmesiyle elimi hızla alnıma vurdum. "Nasıl unuturum ben sizi!"
Koşar adımlarla salona gidip, koltukta oynaşan kedilerimi kucaklayıp sepete koydum ve aynı hızla kapıya ilerleyip evden çıktım. Evin önünde duran arabanın önünde ki beni bekleyen şoföre kedilerimi uzatıp tekrar eve döndüm ve valizimi alıp çıktım. Kapıyı kilitledikten sonra arabaya doğru ilerledim. Almak için elini uzatan şoföre valizimi uzattım ve binmem için açtığı arka kapıdan içeri girip kendimi koltuğa attım.
"Aman Tanrım Lisa!"
Kulaklarımı dolduran çığlıkla, istemsizce yerimde sıçrayıp yan tarafımda oturan, bana neşeyle bakan Jennie'ye döndüm. Yüzüme kocaman bir gülücük konduğun da bende sevinçle "Jennie!" diyerek cırladım ve kollarımı sarılmak için ona doğrulttum. Uzun ve samimi bir sarılmanın ardından ayrıldık ve birbirimize bakıp bir süre güldük. Yan yana olmamızın verdiği şokla ne konuşacağımızı bilemez bir haldeydik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOLYA | Taelice
FanficSaklamak istiyorum seni. Herkesten, her şeyden, kimsenin bulamayacağı bir yere saklamak istiyorum. Kimsenin bir daha seni üzemeyeceği şekilde saklamak istiyorum. Ruhuma gizlemek istiyorum seni, sonsuza dek... [Kim Taehyung×Lalisa Manoban]