6| And It Feels Like Heaven Is So Far Away

402 16 16
                                    

Çift; Markson

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çift; Markson

Yorumlara istediğiniz shipi yazmayı unutmayın lütfen.

______________________

5 Ay Önce

Kaos ve karmaşa her yerdeydi. Odanın içi patlama sesleriyle yankılanırken zemin ayaklarının altında titriyordu. Şakağına dayalı metalin soğukluğu her saniye daha da artıyordu sanki. Boynuna sıkıca dolanmış kol yüzünden arada bir nefesi kesiliyordu. Parmaklarını boynundaki kola dolayıp azıcıkta olsa ittirdi. Gazetecilikten nefret ediyorum diye düşündü Mark. Her seferinde bir şekilde rehin konumuna düşüyordu günün sonunda. Hep aynı şeyler. Jaebum'u dinlemeyip inatla yeni hikâyeler peşine düşüyor, başını derde sokuyor ve kurtarılıyordu.

"Bak dostum ben olsam o silahı çeker ve arkama bile bakmadan tabanları yağlamaya bakardım. Çünkü pelerinli dostumuzun gelmesine çok az kaldı." Aldığı cevap şakağına biraz daha sert baskı yapan namlu ucu ve boktan bir kahkaha oldu. "O palyaçonun gerçekten senin gibi değersiz bir gazeteciyi kurtarmaya geleceğine inanıyorsan çok yanılıyorsun güzelim." Gözlerini devirirken diğerlerine kıyasla daha şiddetli bir patlamayla beraber şiddetle sarsılan zeminle yalpaladı ikili. Gelecekti. Her zaman gelirdi.

Birden tavanın çökmesiyle beraber tozların arasından tüm asilliğiyle yansıyan mavi kırmızı renklerle yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı Mark'ın. Tek dizi üzerinde duran Kriptonlunun başı yere eğikti. "Tek bir adım at ve onun beynini dağıtayım." Kriptonlu yavaşça başını kaldırıp sert bakışlarını ikilinin üzerinde dolandırdı. Mark'ın boğazındaki kola dolanmış parmaklarına anlamlı bir biçimde bakıp bakışlarını odakladı yumuşak kahverengi harelere. İnce parmaklar titreyerek çözülürken yüzünde hafif bir sırıtış büyüdü pelerinlinin. İçinden geriye doğru saymaya başladı Mark.

Üç...İki...Bir

İnsan ötesi bir hız ve öfkeyle fırlayan pelerinli, silahlı adamı tutup duvara fırlattı acımasızca. Kemiklerin kırılışının mide bulandırıcı sesi kulaklarına dolarken titreyen bacakları daha fazla dayanamadı. Tam yere düşecekken beline ve bacaklarının arkasına sıkıca dolanan kaslı kollarla beraber tuttuğunu bile fark etmediği nefesini bıraktı. Başı kaslı göğüsteki büyük 'S' düştü usulca. Burnuna dolan tıraş losyonunun kokusuyla gözleri titreyerek kapandı. "Hey, iyi misin güzelim?" Güven verici sesle kocaman gülümseyip başını salladı onaylarcasına. Anlında hissettiği yumuşak dudaklarla gözleri titreyerek açıldı gazetecinin. "Daha iyi olamazdım. Harika bir hikâyem var. Ayrıca beni kurtaran mükemmel bir sevgilim..."

Genç Kriptonlu gözlerini devirirken kucağındaki bedeni biraz daha göğsüne bastırdı. Tavanda açtığı deliğin altına geçip yavaşça yükselmeye başladı. Ortalığın güvenli olduğuna kanaat getirince hızlandı. Evlerine yönelirken göğsüne sığınan bedenle beraber göğsünde hala varlığını koruyan endişenin usulca dağıldığını hissetti Jackson. Ölümsüz olabilirdi ama kollarındaki bedene bir şey olacağı düşüncesi bile ruhen öldürüyordu onu. Dakikalar geçmeden görüş açısına giren beyaz müstakil evle beraber hızını azalttı. Beyaza boyanmış tahta verandaya nazikçe iniş yaparken kucağında uyuyakalmış bedene aşk dolu gözlerle baktı. "Güzelim uyanman gerek." Kırmızı saçlara kibarca öpücük kondururken uyanan bedene dinginlikle baktı içinde fırtınalar kopsa bile.

we're gonna fly fly | got7 auHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin