2,

380 46 19
                                    

DONGHYUCK

Bir anda kavradığım bileğini kendime çekerek üstüme düşmesini sağladım. Altı mosmor olmuş gözlerinin bana baktığı bir sırada ellerimi ondan çekmemekte ısrarcı olduğumun bir göstergesi olarak bileğini tutmaya devam ettim ve onu ayağa kaldırdım. Bir anda göz bebekleri yüzümden üstüme kaydığında şaşırmış gibiydi. Aslında hava hoştu, tişört güzel de duruyordu.

Bir süre öylece yüzüne baktım. Kolundan çekiştirerek çatıdan indirdim. Kampüsün önündeki kaldırım taşlarına oturmuştuk ama ne denir bilmiyordum. Gözlerinden yaşlar akmaya devam ediyordu fakat yapabileceğim bir şey yoktu. Sanırım ona sarılmaktan başka. Kollarımı zayıf bedenine sardığımda önce ellerini sırtıma götürmekte tereddüt ettiğini titremesinden anlıyordum fakat bir süre sonra sakinleşmişti.

Ne sorulur bilmiyordum, karşılaştığım ve sonunun olmsuz bitmediği garip bir olaydı. Kendimi mutlu hissettiğimi biliyordum sadece. Omuzlarından tutmaya devam ederek bizi bana bakmasını sağlayacak konuma getirdim. Yüzüme bakmıyordu. Utanıyor olmalıydı fakat bunda kötü bir şey yoktu ki. Kesinlikle ileride benim olmadığım senaryoları kafasında kuracaktı ve düşünceleri aynen şöyle işleyecekti; 'O çocuk olmasa ne yapardım acaba? Ölmüş olur muydum?'

Senaryo bir kez yazılır. Oynanır ve biter. Değiştirebilmenin bir yolu yoktur. Böyle düşündüğüm için asla 'Ben olmasaydım ölecekti.' gibi triplere girmiyordum. Çünkü ölmemişti. Karşımda canlı canlı nefes alıyordu. Soru bile sormuyordu. Sanki yaşanmamış gibi davranması bir süre sonra beni rahatsız etmiş olacak ki yerimde kıpırdanmış ve yere bakmaya başlamıştım.

"Neden kurtardın beni?" En sonunda konuştuğunda derin bir nefes aldım. Onu öyle etkilemek istiyordum ki, bir daha aklından intihar kelimesi geçmeye cesaret bile edemesin istiyordum. Ama söyleyecek pek bir şey bulamadım. Ben de aklımdan geçenleri aynen söyledim.

"Ben değil, sen kurtardın kendini. Herkes söyler bunu: İntihar çözüm değildir diye. Hayır intihar gayet de kesin çözümdür. Hikayelerin bölümlerini bilir misin? Serim, düğüm ve çözüm olarak üçe ayrılır. Kaç kitabın çözümünü okumak istemediğimi biliyor musun? Her kitabın çözümü güzel olacak diye bir kural yoktur ama ne kadar kabul etmek istemesen de vardır o çözüm. Bazı kitaplar için kesin çözümdür, öyle olması gerekmiştir. Fakat kitabı dışarıdan birisi değiştiremez. Sadece üzerini karalamış olur. Baskısı değişmez ve kitabın özü bozulmaz. Ben senin üzerini bile karalamadan kendi çözümünü değiştirdin. Şimdi sevmen gereken kişi sensin."

Kafamı ona çevirdiğimde çoktan ağladığını görmüştüm. Bayağı da fiyakalı konuşmuştum. Gülümseyerek ona yaklaştım. Bir süre gözlerine baktım. Tüm gece konuştuk. Sadece hayallerinden bahsetse de, konuştuk. Konuşurken o kadar mutlu görünüyordu ki, ne yapacağım konusunda bir fikir yürütemeyerek daha fazla konuşmasına izin verdim. En son güvenlik görevlisi bizi dışarı çıkarmıştı. Adının Lee Minhyung olduğunu öğrendiğim karşımdaki çocuk gerçekten bir mucize gibiydi.

"Aslında bana kısaca Mark derler. İtiraf ediyorum, dediklerin çok güzel şeylerdi. Fakat ben buyum işte. Birçok kez bu girişimde bulunup şu ana kadar saçma bir şekilde yaşamış biriyim." Ben demiştim sonuçta, kitap değişmez diye. Fakat ya matbaa yeniden basmaya karar verseydi?

Aynı kitap olsa ve aynı hayatı o ana kadar aynı şekilde yaşayan kitabın, sonu her basımda değişseydi ve en iyi çözümü bulduğunda kendi kendine basımı durdursaydı? Belki kitabın bu hayatı iyi gitmezdi ama bir sonraki kulağa nasıl geliyordu? Bir sonraki? En sonda kavuşacağını düşündüğü huzuru kafasından geçire geçire intihara meyilli olmaya başladığı birçok hayat sonrasında en güzel çözümü bulana kadar hayat ona dejavu yaşatıp dursaydı?

Peki ya bu basımda Minhyung bu kasvetli hayatının arasında aşka yer ayırdığını bilseydi ne değişirdi? Şu an sıcacık dudaklarıyla bastırdığı dudaklarımı ve onlara karşın çok soğuk olan elleriyle tuttuğu her zamanın soğuk fakat bugünün sobası seçilen ellerimi önceki basımlar bilseydi ne olurdu?

Dudakları cennet gibi hissettiriyordu. Ona karşın her güne meydan okurcasına sıcak olan ellerimi tutan buz gibi elleri ise ölüm gibi hissettiriyordu. Sanki ölümün tek güzel tarafı olan cenneti bulmuşum fakat bir yandan da ellerinin soğukluğuyla o buz gibi ölümle yüzleştiğimi bana hatırlatmak isteyen evrenin mesajını çok iyi almışım gibi hissettiriyordu.

Lee Minhyung ile öpüşmek, intihar etmek gibi hissettiriyordu.

give up | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin