4,

288 37 17
                                    

DONGHYUCK

Ellerim titreye titreye koydum başına ıslak havluyu. Üzerine örtmüş olduğum örtüyü biraz ittirerek iç geçirdim. Mutfağa gittim ve biraz lapa yaptım. Tabağa koyarak biraz üfledim. Patron birkaç kez hasta olduğunda eşi yapmıştı ve kafede oldukları için ondan öğrenme fırsatım olmuştu.

Minhyung gözlerini yavaşça açınca ona olanları anlatarak elimdeki lapayı göstermiştim. Gözleri yere kilitli bir şekilde yattığı yerde sağa dönmüştü. Düşecek olan havluyu alnından aldım ve su dolu kabın içine koydum. Elimdeki lapanın yanına bir su getirmek için kalkacaktım ki destek almak için yatağa bastığım ellerimin bileklerinden tutan Minhyung dolayısıyla geri oturdum.

"Lapayı ye." Hâlâ biraz dışarıdaki olaydan dolayı ondan çekiniyor olmalıydım ki bileklerimi telaşla ellerinden kurtardım ve kalkarak su getirmek için mutfak tarafına gittim. Kalbime neler oluyordu böyle?

Bir süre sonra Minhyung'un yanına gittim. Ona bakmıyordum ama bir anda kalktığını görünce ona baktım. Nereye gidebilirdi ki?

"Kal burada." Ben genelde kısa şeyler söylüyordum ama çok sık konuşuyordum. Minhyung ise az şey söylüyordu fakat söyledi mi tam söylüyordu.

"Kalamam." Gözlerim onunkilere bakma arzusuyla dolunca ayağa kalkıp bakışlarımı ona diktim. Nedenini sordum durdum. Cevap vermedi. Durmadan sordum. Başka sebeplerden olup olmadığını öğrenmek için bahaneler sundum ona. Onları da kabul eden tek bir işaret göstermedi.

En sonunda gözlerimin altına ellerini değdirdiğinde eline geçen ıslaklık ile ağlamaya başladığımın farkına varmıştım. Çok hızlı şeyler tekrarlayıp ayaküstü bir stres yaptığımdan olmuştu sanırım. Ya da bu hissettiklerim farklı şeyler olduğundan mıydı?

"Ben galiba... Gitmeliyim Donghyuck. Benimle olmak istemezsin. Hayatını yaşamanı istiyorum. Zaten bana zorla açabileceğin bir evin var. Düzenli bir işim yok. Evet lise son öğrencisiyim ben de ama asla normal insanlar gibi olamadım. Kendini asla benimle olabilecekmiş gibi görme. Ben sana layık değilim Donghyuck. Sürekli güldürmeye çalıştığın arkadaşların da seni güldürmeye çalışıyor. Sürekli mutlu ettiğin insanlar da senin mutluluğunu istiyor. Ama ben intihar delisi biriyim. Sürekli intihar girişiminde bulunup her seferinde korkaklık eden ödleğin tekiyim. Sonunda ölebileceğimi sandığım gece beni kurtardın. Kendimi en çaresiz hissettiğim gece beni kurtardın. Lütfen beni unutma. Sadece kendime çeki düzen vermeme izin ver. Ama eğer uzun ve yorucu gelirse beklemek. Bekleme, hemen beni unut. Ben seni bulacağım. Unutma, bence biz tam birbirimizin zıttıyız. Ben yarı ölü biriyim. Sen ise iki kat yaşayan birisin. İlk kez biri için bu kadar değişmek istiyorum. Lütfen buna izin ver."

Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Bir şey diyememiştim ama gözlerim gitmemesi için yalvarıyordu. Zaten kalbim uzuvlarımı ele geçirmişti. Akıllı düşünemiyordum. Onu kaybetme düşüncesi nasıl bu kadar kolay korkutabilmişti beni? Nasıl bu kadar kolay bırakabilirdi beni? Kendimi topladım. Yüzüne sağlam bir tokat geçirdim.

"Siktir git."

Hayatınız boyunca olmak istemediğiniz kişiyi ne zaman olduğunuzu anlamışsınızdır sanırım. Tüm kalbimle 'gitme' diye bağırabilecekken ve aklım da buna müsaade etmişken sırf bir hiç uğruna böyle bağırtan aşk, gözümü kör etti sanmıştım. Bir kerelik heves sanmıştım. Geçer sanmıştım. Sandıklarım da beni bu kelimeyle yüzleştirmişti.

Gözlerime baktı. Uzun uzun baktı. Bu adamın sadece dudakları cennet gibi hissettirmiyordu. Keza gözleri için de aynı şey geçerliydi. Bakmayı kesmek istemediğim tek manzaraydı ama o başını sallamış ve kapıdan çıkıp gitmişti.

give up | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin