3,

319 35 5
                                    

DONGHYUCK

Gözlerimi bir süre sonra açtım. Aslında benden izinsiz öpmüştü beni. Ama açıkçası pek de umumda olduğunu bile sanmıyordum. Ellerimi tutmaya devam ediyordu. O da bana bakmak gibi, öyle olduğunu düşündüğüm bir nedenden dolayı gözlerini açınca sanırım benimkileri açık beklemiyordu. Dudaklarımız yavaşça ayrılırken gözlerini kaçırıyordu. Ellerini çekecekti fakat olmazdı. Dudaklarını, bedenini hatta ruhunu yanımdan götürse bile, soğuk ellerini ısıtacaktım. Yıllarca tek sıcak olduğu günün bugün olduğunu bildiğim için sıcaklığını yaymak istiyordum.

"Kalacak bir yerin var mı Minhyung?" Uzun süre o konuşmuştu, hâliyle ağzımdan çıkan cümleye şaşırmıştı sanırım. Ellerini daha sıkı tuttum. Bana bakmıyordu. Kafasını olumsuz salladığı zaman ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. "Sokakta mı kalıyorsun?" Bunu ben bile söyleyince kaba gelmişti, o yüzden hemen yanlış anlamasını önlemek için özür diledim.

"Sokakta kalıyorum. Her zaman soğuk olduğumdan belli olmalıydı. Ama artık üşümüyorum." dediğinde üstündeki paltoyu gösterdi. Gülümsemiştim. Başımı olumlu şekilde salladım. Fakat yine de mevsim çok iyi değildi. Kıştan yeni çıkmaya hazırlanıyorduk. Hava bir öyle bir böyleydi.

"Çalıştığım kafede arka tarafta arada sırada işlerin yoğun olduğu zaman kaldığım bir oda var. Ne dersin?" Başını hızlı hızlı olmsuz salladığında bunun olacağını biliyordum.

"Bana acıma." diyerek ayağa kalktı. Ayaklarıyla birkaç adım atarmış gibi hareket yaptığında ısınmaya çalıştığını anladım. Üşüyordu. Hemen üzerimdeki tişörtü çıkarmaya yeltendim. Ellerimi tuttu ve "Çıkarma. Beni hatırlaman için bu." dedi. Çok dediklerine odaklanamamış ve algıyamamıştım çünkü aklımdaki tek şey şu an üşüdüğüydü.

Paltosunun fermuarını açtım ve üstünden çıkardım. Buraya onunla geldiğim tişörtümü poşetten çıkararak başından geçirdim. Gözleri benden ayrılmıyordu. Kalbim deli gibi atıyordu. Şu an ne yaptığımı bile bilmiyordum. Sarhoş gibiydim. Kolumda duran paltoyu da ona giydirdim. Sonra bir anda bir şey hatırlamış gibi kafasını kaldırdı.

"Senin adın ne?" Minhyung adını bile bilmediği biriyle mi öpüşmüştü yani? Kendimi onun yerine koyarken buldum. Çok sinirlenirdim herhalde. Kafama vurmaya başladım.

"Aptallığıma ver. Adım Donghyuck. Lee Donghyuck." Kafama vurmaya devam ederken birden elini kafama çıkardı ve elimi tuttu. "Vurma." dedi. Nasıl bu kadar ciddi kalmıştı bilmiyordum. Olaylar buraya nasıl geldi onu hiç bilmiyordum.

"Acıyacak." dediğinde içime artık fil oturduğuna emin olmuştum ve diğer elim ister istemez kalbimin olduğu yere gitti. Oraya da vurup sakinleşmesini diledim. Beni öylesine öpmüş de olabilirdi. Ya onun kalbimde böyle şeyler olmadıysa? Ya tek taraflı olduysam? Kafayı yiyecek gibi hissediyordum.

Diğer eliyle de kalbime vuran elimi tuttu. Şu an garip görünsek de benim odaklandığım tek nokta ısınan elleriydi. Paltonun cebine koymuş olmalıydı. Başka açıklaması olamazdı. O an dediklerim güzeldi, ben de olsam kim bunları dese öperdim. Hayır öpmezdim ne saçmalıyorum acaba? Neden ellerimi çekmek istesem de bu hisin gitmesinden nasıl bir his olduğunu bilmesem bile bu kadar nefret ettiğimi hissediyordum? Bana ne olmuştu iki günde?

Birden ellerimi birleştirerek iki eliyle de benimkileri kendi kalbinin üzerine getirdi.

"Buraya vur. Seninki acımasın, kalbimin durması gerek. Yardım et." Minhyung duygularını belli ediyordu. Ben kafa patlatıp ne yapacağımı düşünüyordum, Minhyung düşünmüyordu. Ben kafamda cümlelerimi toplamadan karşımdakine bir şey söyleyemezken, Minhyung düşünmüyordu. Ben intihar edince arkamda kalacak olanları kafamdan çıkaramıyordum, Minhyung düşünmüyordu. Ellerimi nereye götürsem diye kafa patlatırken, Minhyung düşünmüyordu.

Minhyung içinden nasıl gelirse, nasıl hissettiğini düşünürse öyle davranıyordu. Bir seferlik, ben de düşünmemek istedim. Sadece bir seferlik, ne yaptığımı düşünmeyi o şeyi yaptıktan sonra yapmak istedim. Bir seferlik, sonuçları sonuçlar olurken düşünmek istedim. Fakat bu konuda yeniydim, Minhyung ise profesyoneldi.

Ben onun düşünmeden yaptıklarını bile düşünürken, ellerini ellerimin üzerinden çekerek benim kalbimin üzerine koydu. Gülümsedi. "Seninki daha hızlı!" Alay ettiğini sansam da her cümlesi ve hareketinde onun kalbi aslında daha hızlı atıyordu.

Bir anda kucağıma düşen beden ile ise ne yapacağımı bilememiştim. Ellerimi alnına götürüp oraya elimin tersiyle dokundum. Ateşi çıkmıştı. Hemen onu kucağıma alarak eve doğru yürümeye başladım. Nasıl bu kadar zayıf olabilmesine şaşırırken şu an ne yapacağımı düşünüyordum. "Sana acımıyorum, Lee Minhyung."

Eve yürümeye devam ediyordum. Ona karşı bir şeyler hissetmeye bile başlamıştım ama hep düşünmeyen Minhyung bir şey hissetmezse ne olacağını düşünmeden duramıyordum.

Ne yaptın bana Lee Minhyung?

give up | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin