Ay ay ay merhabaaa!
Uzun bir bölümle geldim, satır arası yorum bırakırsanız çok mutlu olurum ❤
Keyifli okumalar.
Adios!***
Çığlıklar attığınızda bile sizi duymadıklarını düşündünüz mü hiç, çığlıklarınızın bile cevapsız kaldığını?
Şuan tam olarak beynim çığlık çığlığaydı. Abime ve kız kardeşime 'tek taşla iki kuş' hamlesi yapılmıştı resmen, ve bu gayet mantıklı aynı zamanda başarılı olmuştu. O kızın neden böyle bir şey yaptığına anlam veremiyordum, ki bu kız benim 'Seni seviyorum' dediğim adamın -beni bile umursamayacak- seviyeye getirdiği kişiydi.
Ciğerlerimdeki havayı soluyup Ekin'in solmuş yüzünü avcuma aldım.
"Sana hala acı çektiriyor mu bu durum?" Kafama güzel bir tokat patlattım. "Kız aldatılmış, bendeki soruya bak. Salak ben."Ekin gülmeye başladığında ona anlam veremez bir şekilde baktım. "Merak etme, acı vermiyor eskisi kadar. Ama Kayra'nın hala o kızla ne işi olduğunu gerçekten merak ediyorum. Bana, Yağız'la alakalı geliyor."
Gözlerimi kısıp düşünüyormuş gibi yaptım. "Benim bir işim var, onu hallettikten sonra Yağız'ın yanına gidip onunla da konuşalım."
Ekin kaşlarını çatıp yüzümü süzdü. "Ne işi?"
"Kankalarımın hepsini kendime küstürdüm ya hani, onlarla barışmam lazım. Bir şeyler yapmam lazım." Hınzırca sırıttım. Ön dişlerimin parladığını hissediyordum, diş beyazlığından değil tabi, hınzırlıktan.
"Seni de çağırırım. Bora da gelirse şahane olur valla. " Dedikten sonra kapıyı Ekin'in üzerine kapatıp odadan kaçtım. Kafama gelebilecek ve beyin kanaması geçirmeme neden olacak bir sürü obje mevcuttu odamda.
Telefonumu yanıma aldığım için zeki kendimi tebrik edip salona indim. Annemin oturma odasından gelen söylenmelerini dinleyip kıkırdadım. Hamur işi bir şey yaptığını belli eder şekilde haykırıyordu: "o unu düzgün serp, etrafa sıçratma, yufkaları düzgün aç" vesaire...
Kendimi serdiğim koltukta, yastığın birini kucağıma alıp televizyonu açtım. Kanallarda istediğim gibi bir şey bulamayınca kapatıp yerine koydum. Sonra mutfağa gidip sıcak çikolata yaptım kendime ve altı bardak kadar içtim, ardından dolaptaki cipsleri çerez tabağına doldurup, yatak ilan ettiğim koltuğa geri döndüm ve az önceki yastığı bacağımın arasına sıkıştırdım. Telefonu, bıraktığım komidinden alıp sosyal medyaya girdim. Kayra'nın hesabına girip fotoğraflarını karıştırmaya başladım. Canlısı benimdi, ama ben fotoğraflarıyla idare ediyordum. Yıkık ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE SİYAHI "Girift"
ChickLitAzgın deniz suyunun boğucu kuvvetiydi ellerindeki. Kan kokuyordu. Bir iblisin insana çektirdiği pişmanlığın yanında bu bir hiçti. Çığlık seslerinin duvarlara vurduktan sonra tekrar yüzüne çarpması kadar acımasız ve çaresizdi. Sesi çıkmıyordu. Boğazı...