2. Bölüm

103 5 3
                                    

   Akşam saatleri günün en sevdiğim kısmıydı. Çocukluğumda da bu hiç değişmedi. Tüm yaşıtlarımın aksine ben geceden korkmazdım. Akşam olup odama çıktığımda, benim için gün o zaman başlardı. Çoğu geceler, pencereden odamın içine yayılan ay ışığı altında yatağımın içinde otururdum. Bu her zaman kendimi iyi hissetmemi sağlardı. Artık 18 yaşımdayım yine yatağımda otururken o küçük çocuktum. Perdeler ay ışığının odama girmesine izin veriyordu. Ay ışığının aydınlatamadığı düşüncelerimin arasında sadece o vardı. O kız... Kırmızı saçlı kız.

   Düşüncelerimin arasında kaç saat geçtiğinin farkında değildim. Saat 05.45 olmuştu, yaklaşık 2 saat sonra yatağımdan çıkıp okula gitmek zorundaydım. Göz kapaklarımın artık iyice ağırlaşmaya başladığını hissettim, uykuya dalmadan önce son düşündüğüm buydu.

   Kafamı kaldırdığımda 3. ders bitmişti. Her yerim ağrıyordu sıraların dinlenmek için rahat olmadığı çok açıktı. Kantine indiğimde Joash yemek yemekle meşguldü. Kafasını üç saniye kadar yemeğinden kaldırarak bana baktı;

   "Bugün yemek müthiş, yemelisin.Otursana dostum."

   Sandalyeyi çekerek oturdum. Şu an canım birşeyler yemek istemiyordu sanırım midemi bozmuştum. Benim bir şey dememi beklemeden, Joash;

   "Sanırım bu ödev sana hiç iyi gelmedi şu haline bir bak, senin neyin var böyle?"

   "Olanları sana anlatarak bir de senin fikirlerinin kafamı karıştırmasını istemiyorum aslında Joash."

   Meraklı ve şaşkın bakışlarına daha fazla dayanamayıp anlatmaya başladım. Aslında anlatınca söylediklerime inanamadım, bu kızı sadece bir kaç dakika hatta belki daha kısa bir süre görmüştüm. Ama şu an onu en yakın arkadaşıma anlatıyordum.

   "Biraz fazla duygusal davranmıyor musun Sam?"

   Kızgın bakışlarımı görünce;

   "Hey hey tamam. Sanırım bu konu tahmin ettiğimden daha ciddi. Bu kızı daha önce görmüş olma ihtimalin var mı, okulda veya başka bir yerde?"

   Hayır, görmemiştim.

   "Hayır Joash, onu daha önce görmüş olsam mutlaka hatırlardım. Bu çevreden değil gibiydi."

   Saate baktığımda 17.30 olmuştu. Kütüphaneye gidip çalışmama devam etmem gerekiyordu. Aslında umrumda olan çalışma değil, o kızı görebilmekti. Hızlıca toparlanarak kalktım.

   "Kütüphaneye gidiyorum gelmek ister misin?"

   "Sanırım böyle daha iyiyim... Ve sürekli bunu düşünmeyide bırak"

   Joash söylediklerinde haklıydı aşırı duygusal davranıyordum ve bu hiç bana göre birşey değildi. Yol boyunca ilerlerken mağazaların vitrinleri yeni yılın yaklaştığının habercisi oluyordu. İndirimler, hediyelik eşyalar, noel baba kostümleri ve kırmızı tonunda herşey vardı. Yeni yılın bir rengi olsa bu kesinlikle kırmızı olurdu. 

   Kütüphanenin önüne geldiğimde gözlerim onu aradı. Ama yoktu. Orada olmayacağını biliyordum ama yinede bir kaç dakika oraya bakmayı sürdürdüm. Orada olsa gidip konuşabilecekmiydim? Başka bir kız olsaydı konuşmayı denerdim ama bu sefer başkaydı, konuşmaya cesaretim yoktu. 

   Kütüphane her zamankinden daha sessizdi, bilgisayarda birşeyler araştıran bir erkek ve aralarında sessizce konuşan iki kızdan başka kimse yoktu. Dün ki araştırmama kaldığım yerden devam etmeye başladım. 2 saatin sonunda karnım iyice acıkmıştı okulda yemek yemediğim için kendime kızdım. Çantamı toparlayıp kütüphaneden çıktım. 

   Karşıya geçtikten sonra yakınlardaki bir kafeye girdim. Daha iyi bir seçeneğim yoktu. İçerisi çok kalabalıktı birşeyler alıp dışarda yemeye karar verdim. Sandviç ve içecek sıcak birşeyler aldım. Kafeden çıkmak bile büyük bir sorundu hava soğuk olduğu için insanlar en yakınlardaki sıcak yere girmeye çalışıyorlardı.

   O sırada ne olduğunu tam anlayamadım. Elimdeki içeceğin yarısının yere döküldüğünü farkettim. Kafamı kaldırdığımda...

   Karşımda duruyordu. Gözleri uzaktan gördüğümden daha güzeldi, yüzündeki hafif çilleri saçlarının rengine uyum sağlıyordu. Yüzü biraz kızarmıştı sanırım soğuktandı yada, tanrım ona çarpmıştım... Aceleyle;

   "Afedersin ben seni görmemiştim. Şey içerisi çok kalabalık..."

   Gözlerimi yüzünden ayırınca üzerine dökmüş olduğum içeceği farkettim ne yapmam gerekiyordu?

   "Yardım etmeme izin ver lütfen, ben özür dilerim. Çok sakarım şu yaptığıma bir bak..."

   Hiç birşey söylemiyordu. Yüzünde kızgınlık mı yoksa üzüntümü olduğunu çıkaramadığım bir ifade vardı.Ağzımı birşeyler söylemek için açmıştım ki arkasını dönerek kafeden dışarı çıkmıştı. 

   Ben ne yapmıştım böyle? Çok sinirlenmiş olmalıydı. Şimdi ne yapmalıydım? Kısa bir süreliğine arkasından gitmeyi düşündüm. Bundan hemen vazgeçtim. Yanına gittiğimde ne yapacaktım? Benimle konuşmamıştı.

   Kafeden dışarı çıktığımda gözlerim heryerde onu aradı. Hiçbir yerde yoktu. Gitmişti.

   

ÇEYREK KALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin