ένας

36 4 0
                                    

Öncelikle herkese merhaba

Bu benim ilk fantastik kurgum. Bu yüzden bende ki yeri çok farklı diyebilirim.

Bu önsözü okuyorsanız eğer gerçekten çok teşekkür ederim bana ve kitabıma verdiğiniz değer için.

Başlama tarihinizi buraya...

İyi okumalar :)

Medya: Emery 

Son dosyamı da doldurup bitirdikten sonra arkama yaslandım ve gerindim. Yan tarafıma baktığımda Alex'in hala belgelerle cebelleştiğini gördüm. Sandalyemi geriye itip ayağa kalktım ve yanına gittim.

"Hey yakışıklı bi kahveye ne dersin?" Kafasını kaldırıp bana baktı ve geriye yaslandı. "Kalkacak halim bile yok Emery.. Benim için de alır mısın?" Yüzünü garip bir şekle sokmuştu. Acındırmak istiyor gibiydi ama daha çok kurbağalara benzemişti.

"Çok çirkinsin Alex. Her neyse eve geçiyorum ben, işlerim bitti. Yarın sabah görüşmek üzere." Kafasını masaya dayayıp ofladı. Ona gülüp masama geçip eşyalarımı toparladım. Silahımı belime takıp montumu giydim. Çantamı sırtıma taktım ve sandalyemi düzeltip çıktım. Çalışan arkadaşlarıma kolay gelsin dileyip hızlıca binadan çıktım. Yağmur bastırmaya başlamıştı eğer bu yağmurda taksi bulamazsam kesin hasta olurdum. Otobüs duraklarının oraya doğru ilerledim ve taksinin gelmesini bekledim.

Bir türlü gelemeyen taksi ile şansıma küfür ettim. Ya dolu geçiyordu ya da geçmiyordu. Vakit de bi hayli geçti. Keşke Max'e arabamı bırakmasaydım. İleriden gelen bi taksi ile kendimi resmen Shakira gibi sallamaya başladım. Önümde duran araca hemen bindim. 

"Hyde Park-1Bd'de, 1360 E 52nd St."

Evimin adresini verip cebimde ki telefonu ve kulaklığımı çıkarttım. Kulaklığımı telefona bağlayıp müzik listemden rastgele bir şarkı açtım. O sırada Max'den bir mesaj gelmişti.

Max: Kapıda birileri var. Karşı komşuya seni sorarken duydum. Zile bastılar ama açmadım. Çabuk eve gel.

Attığı mesaja uzaylı görmüş gibi bakakalmıştım. Alex, Max ve emniyettekiler dışında bir çevrem bile yoktu. Düşmanlarımdan birileri olabilirdi. Polis olduğum için arada tehdit mesajı alıyordum ama bu kadarına yelteneceklerini düşünmemiştim. Evime kadar gelip beni tehdit mi edeceklerdi. Cesaretleri gerçekten göz yaşartıcıydı.

Max'i aramıştım ama açmamıştı. Bir daha aramayı denedim ve bekledim. Çalıyor. Ama açmıyordu. İyice telaşlanmaya ve öfkelenmeye başlamıştım. Sanki inadımaymış gibi taksi de yavaştı.

"Kenara çekin. Hemen!" Aceleyle parasını uzattım ve üstünü almadan indim. Bir yandan Max'i arayıp bir yandan koşuyordum. Caddede ki insanların çoğunun bakışı bendeydi.

Max'in açmaması beni iyice telaşlandırıyordu. Eğer benim yüzümden başına bir şey gelirse kendimi asla affetmezdim.

Onbeş dakika boyunca koşmuş ve bir yandan da Max'i aramıştım. Onbeş dakika benim için nasıl geçti hiç bilmiyordum. Yetimhaneden çıktıktan sonra en büyük şansımdı Max ile tanışmam. Benim aksime delidolu ve mutlu bir kızdı. Ailesi ise çok tatlı insanlardı aynı Max gibi. Üniversite de tanışmıştık. Aynı yurt odasında kalıyorduk. İnsanlara onun sayesinde alışmıştım. Çok sıcak kanlıydı ve bana karşı hep anaçtı. Ben hata yapardım o ise benimle birlikte hatamı üstlenir telafi ederdi. Okulumuzu bitirdikten sonra da beraber yaşamaya karar vermiştik. Daha doğrusu şuan ki oturduğumuz evi tutup burada yaşayacağız demişti. Harika bir aşçıydı. Yaptığı her işte başarılıydı. Kendine ait bir cafesi vardı. Benim bütün eksilerimi o kapatıyordu. Alex'e bile onun sayesinde alışmıştım. Hayatıma girdiği günden beri hayatımda büyük bir yeri vardı. Hayatıma o yön vermişti ve beni kız kardeşi gibi büyümüştü. Çekingenliğimi, utangaçlığımı ve suskunluğumu onun sayesinde atlatmıştım. Onun başına bir şey gelmemesi için canımı bile vermeye hazırdım.

Princess of the Underworld (OLYMPOS SERİSİ 1 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin