episode 3: bedelsiz ödüller.

377 62 27
                                    

"E' ben ne yapacağım?"

Yollarım birbirine karışmış ilerliyordum. Bundan öncesine saralım. Her şeyi çalıp yemek, kimseden izin almadan her şeyi yapmak istiyordum. İlk yolda gördüğüm bebeği sevip güzel bulduğum bir kadını öptüm. Saçma salak işler yapmak istedim, çocuğun elinde tuttuğu dondurmayı alıp geri bankaya uğradım -aslında uğramadım bulmak için epey bir yol sarf ettim- ve Taeyong'un yüzüne buladım. El hareketi çekip çıkarken Johnny ile karşı karşıya geldiğimde korktum ama sonra gömleğini sonuna kadar açıp çantamdan siyah tükenmezle kıllar çizdim derisinin üstüne. Son kez yüzüne bıyık çizip kalemi çantama koydum. Sonra ona güldüm.

"Dünya hep böyle dursa da sizi beter etsem..."

Onları orada bırakıp yolda bomboş ilerlerken bir anda neden böyle olduğunu düşündüm. Ve bum, yolun ortasında emniyet şeritlerinin üstünde oturmuş etrafa bakıyorum. İşte buradayım, yolun ortasında. Gerçekten dünya durmuş. Kafamı geriye, zemine koydum ve hareket etmeyen kuşları izliyorum. Sadece bana mı özel? Sadece benim için mi? Neden? Tanrı bana acıyıp bir aylık izine mi çıkardı? Yoksa ölüp cennete mi geldim?

"Tanrı'm bu ceza mı yoksa ödül mü? Eğer tekrar dönmeyeceksem eski düzene, yani düzensizliğe, böylece kalabilir miyim? Her şeyin tadına bakıp her şeyi ücretsiz denemek hırsızlık olmaz değil mi? Bunun sonunda ruhumu alıp cehenneme koymazsan yapacağım. Ama doğru! Her şey benim içinse, teşekkür ederim Tanrı'm!"

Doğrulup etrafıma bakındım. Ayağa kalkıp ileride bildiğim ikinci el arabaların olduğu bölgeye doğru son kez koşturdum. Bir daha böyle koşmayacaktım, kendime yemin etmiştim. Orada istediğim arabanın anahtarını alıp evime varacaktım, tüm pılımı pırtımı toplayıp -sanki giymek için bir şeyler çalamazmış gibi- her gün bir yerlerde olacaktım. Hayat daha güzeldi. Kimsesiz hayat daha güzeldi.

emniyet 66 | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin